Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Ceza Nedir?

        Suç teşkil eden fiilleri kusurlu bir iradeyle işleyenler hakkında devlet eliyle uygulanan ve onları bazı yoksunluklara tabi kılan, sosyalleştirme amacına yönelik olan, ızdırap verici, korkutucu ve caydırıcı bir yaptırım türüdür. Bu tanım cezanın tatbiki için failde bulunması gereken niteliğe, cezanın kimin tarafından uygulanacağına, amacına ve suçlu üzerinde oluşturduğu etkilerine değinen geniş bir tariftir.

        Cezanın gelişimi, ceza hukukunun gelişimi ile yakından ilgilidir. Ceza hukuku toplumlarda birbirini takip eden ve kesin çizgilerle ayrılması mümkün olmayan bazı aşamalardan geçerek zamanımıza kadar gelmiştir. Bu aşamalar üç temel ayrımda ele alınabilir.

        Şahsi öç dönemi: Devletin teşkilatlanmadığı ve kamu gücünün ortaya çıkmadığı dönemlerde, ilkel toplumlar klan halinde yaşamaktalardı. Aynı klan dahilinde bir suç işlenmesi halinde ceza olarak "toplumdan kovma" yaptırımına başvurulurdu. Toplumdan kovulan kişi bütün haklarını kaybeder, korumasız kalırdı. Klanlar arasında suç işlenmesi durumunda ise suçtan zarar gören kişi ve ailesi daha ağır bir fenalıkla karşılık verirlerdi. Suç, tanrısal düzene bir saldırı niteliği taşıdığından, ceza klanı koruyan totemin gazabını teskin etmek amacıyla verilirdi. Şahsi öç usulünün en önemli mahzuru, karşılıklı saldırıların devam etmesi, icabında klanlardan birinin tamamen yok olmasıydı.

        Şiddet dönemi (kefaret-ibret): Otoritenin oluşumu kamu kudretine sahip olanların genellikle kendilerini Allah'ın temsilcisi saymalarına ve aleyhlerine işlenen önemsiz fiilleri dahi dine karşı bir suç addetmelerine neden olmuştur. Bu gibi suçları cezalandırmakla takip edilen gaye, suçlulardan toplumun intikamını almak ve suç işleme eğiliminde olanları korkutmak suretiyle suçun işlenmesine engel olmaktı. Roma hukukçularına göre cezanın tek bir gayesi vardı: korku vasıtasıyla toplumun korunması. Bu gayenin elde edilmesi için Roma mevzuatında yer alan cezalar şunlardı: baş kesme, asma suretiyle öldürme, Tarpeia kayalıklarından aşağı atma, çarmıha germe, gladyatörlerin vahşi hayvanlarla dövüştürülmeleri, çuvalı içine horoz, maymun veya ana baba katilleri hakkında engerek yılanı koyma suretiyle suya atma, madenlerde çalıştırma, değnek, sürgün. Fransa ve Avrupa'nın ceza mevzuatında 18. yüzyılın sonlarına kadar cezalar herkese korku, dehşet vermek ve ibret oluşturmak amacıyla düzenlenmişti. Cezalar varislere de sirayet ederdi. İnsan öldürme ve hükümdar aleyhine suç işleyenlerin asli ceza yanında taşınır ve taşınmaz mallarının tahribine de hükmedilirdi. 18. yüzyılın sonlarına kadar süren bu devrenin ceza ile ilgili belli başlı özellikleri şunlardır: kanun hükümleri arasındaki çelişkilerin giderilmesi ve kanun boşluklarının doldurulması gayeleriyle hakimlere tanınan takdir yetkisinin cezalarda meydana getirdiği belirsizlik, suç ile ceza arasındaki orantısızlık, cezalarda şiddet ve bunların uygulanmasında vahşet, din, devlet daha doğrusu hükümdar aleyhine işlenen suçlar hakkında aşırı sertlik, mahkûmu mensup olduğu sosyal sınıfa göre cezalandırma ve dolayısıyla cezalarda eşitsizlik.

        Yeni zamanlar ceza hukuku dönemi: Felsefi veya insani devir adı verilen ve 18. yüzyılın sonlarına doğru başlayan dönemde, Diderot, Montesquieu, Jean-Jacques Rousseau, Bentham ve özellikle Beccaria gibi filozof veya cezacılar, önceki dönemlerin düşünceleriyle uygulamalarını şiddetle eleştirdiler. Eleştiriler ceza hukukunda devrime ve yoğun kanunlaştırma hareketlerine yol açtı. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren çıkarılan kanunlar (örn. 1889 İtalyan Ceza Kanunu) cezada şiddet eğilimini terk etmiştir. İnsan onuruyla bağdaşmayan cezalar mevzuattan çıkarıldığı gibi infaz usulü de hükümlünün uslanmasını sağlayacak bir şekilde düzenlenmiştir.

        Cezanın amacı konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bu görüşler "Mutlak", "Nisbi" ve "Karma" ceza teorileri olarak üç ana ayrımda ele alınabilir.

        Mutlak ceza teorileri: Tarihi seyir içinde en eski olan bu teorilere göre ceza, toplumun düzeni bozulduğu için uygulanır. Ceza, geleceğe değil, geçmişe yöneliktir. Mutlak teoriler, kefaret ve adalet teorileridir. Cezaya sırf ahlak açısından bakan "Kefaret (ödetici ceza)" teorisine göre cezanın esası kefarettir. Suçluya fiilinin karşılığı, ceza ile ödettirilmelidir. Failin kusurlu davranışı ancak cezanın uygulanmasıyla telafi edilebilir. Böylece bozulan toplum düzeni cezanın tatbikiyle yeniden kurulur. Kant'ın ileri sürdüğü "Adalet teorisi"ne göre ise adaletin yerine gelmesi, faile kusuru oranında ceza tatbikine bağlıdır. Adalet, kötülük yapanın karşılığını bulmasını gerektirir.

        Nisbi ceza teorileri: Bu teorilere göre, gelecek için verilen cezanın amacı suçu önlemektir. Ancak suçun ne şekilde önleneceği konusunda fikir birliğine varılamadığından birbirlerinin karşıtı olan genel ve özel önleme teorileri ortaya çıkmıştır. Genel önleme teorisine göre faile kanunda öngörülen cezanın tatbikiyle toplumdakiler korkutularak suç işlemekten vazgeçirilir. Bu bakımdan cezanın suç işlemeyi önleyebilmesi yaptırımın ağır ve şiddetli, infazının da azap verici olmasına bağlıdır. Özel önleme teorisine göre amacı failin yeniden suç işlemesini önlemektir. Von Liszt'e göre özel önleme üç şekilde gerçekleşebilir: 1) Hasta olarak kabul edilen suçlunun tecridi suretiyle toplumun korunması, 2) Ceza ile suçlunun korkutularak tekrar suç işlememesini sağlama, 3) İyileşme olanağı bulunan suçluların ıslahı suretiyle topluma kazandırılmaları.

        Karma teori: Teoriye göre cezanın amacı, yaptığı kötülüğün karşılığını suçluya ödetmek, toplumu suçtan korumak ve suç failini ıslah etmektir. Böylece ceza hem geçmişe hem de geleceğe yönelmiş olacaktır.

        Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) benimsediği sistem değerlendirildiğinde farklı atıflar görülmektedir. TCK'de ceza kanununun amacının suç işlenmesini önlemek olduğu belirtilerek nispi ceza teorilerine işaret edilmiştir. Buna göre cezanın öncelikli amacı genel ve özel önlemedir. Bunun yanında TCK'de "suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur" denilerek cezanın kefaret amacı da vurgulanmıştır. TCK'nin sisteminde karma teori benimsenmiştir. Bu teoriye 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da da işaret edilmiştir.

        Çağdaş ceza hukukunda cezanın açıklanan amaçları yerine getirebilmesi bazı özellikleri taşımasına bağlıdır. İyi bir yaptırımda bulunması gereken özellikler şunlardır:

        Meşruiyet bakımından:

        Kanunilik ilkesi: Ceza önce işlenmiş bir suçun varlığını gerektirir. Bu bakımdan suçsuz ceza olmaz. Ayrıca ceza, kanunda yer almalıdır.

        Ceza insancıl ve ahlaki olmalıdır: Ceza insan onuruyla ve toplumun ahlak duygularıyla bağdaşmalıdır.

        Ceza şahsi olmalıdır: Yaptırım sadece suç işleyen faile uygulanmalıdır. Yan etkilerin ağır olacağı durumlar, hakimin cezayı tespitinde göz önüne alınmalıdır.

        Miktar bakımından:

        Ceza, suçun ağırlığıyla orantılı olmalı ve yaptırım, caydırıcı etkiye sahip olmalıdır.

        Cezalar eşit uygulanmalıdır: Bu ilkeden anlaşılan kanunda öngörülen cezaların sınıf farkı gözetmeksizin herkese eşit olarak uygulanmasıdır. Ancak bu eşitlik aynı suçu işleyen her suçluya aynı cezanın verileceği anlamına da gelmemelidir. Cezanın şahsileştirilmesi sonucunda aynı suçu işleyenlere farklı ceza verilmesi, eşitlik ilkesinin ihlali olarak kabul edilmemelidir.

        Ceza bölünebilir olmalıdır: Cezanın bireyselleştirilebilmesi yaptırımın işlenen suçun ağırlığına, suçlunun kişiliğine ve kusuruna uydurulabilmesi bölünebilirliğine bağlıdır.

        Ayrıca ceza, adli hata halinde geri alınabilmeli, kabili tamir olabilmelidir. Yargı organları ne kadar dikkat ederlerse etsinler yine de adli işlemlerde hataya düşebilirler. Ancak bazı cezalarda bu nitelik ya hiç bulunmaz (ölüm cezası) veya kısmen (hürriyeti bağlayıcı ceza) bulunur. Bu özellik bakımından telafi edilmeye en uygun yaptırım, para cezasıdır.

        Ceza, devlete mümkün olduğu kadar az yük (masraf) getirmelidir. Cezanın amacının ceza türlerinden herhangi birisinin uygulanmasıyla sağlanabileceği durumda, devlet bu amaca en az masrafla ulaşacağı yaptırım türünü seçmelidir.

        Yukarıda belirtilen niteliklerin tamamının herhangi bir cezada var olduğunu söylemek olanaksızdır.

        Cezanın çeşitleri ele alındığında, cezaların yöneldikleri değerlere göre sınıflandırıldığı görülür. Bu anlamda cezalar hükümlünün yaşama hakkına (ölüm cezası), hürriyetine (hürriyeti bağlayıcı ceza), mal varlığına (etkisini mal varlığı üzerinde gösteren ceza türü adli para cezasıdır) ve şerefine (mahkûmiyet hükmünün yayınlanması) yönelik olabilir.

        TCK'de suç karşılığı öngörülen cezalar, hapis ve adli para cezalarıdır.

        Sonuç olarak ceza tarih boyunca değişikliklere uğramıştır. Merkezi otoritenin mutlak olduğu dönemlerde cezalar çok ağırken, 18. yüzyılın sonlarına doğru başlayan felsefi hareket ceza hukukunda büyük değişikliklere neden olmuş, hatta günümüzde suçla orantılı cezanın yerini toplumsal savunma önlemlerine bırakması düşüncesi de savunulmuştur.

        YAZAR

        Mehmet Emin Artuk

        KAYNAK

        • Artuk, Mehmet Emin, Gökcen, Ahmet, Alşahin, Mehmet Emin ve Kerim Çakır. Ceza Hukuku Genel Hükümler. 14. Baskı. Ankara: Adalet Yayınevi, 2020.
        • Beccaria. Traité Des Delits et des Peines. Çev. André Morellet. Paris: De l'imprimerie du journal d'economie publique, de Morele et de Politique, 1797.
        • Çınar, Ali Rıza. Türk Ceza Hukukunda Cezalar. Ankara: Turhan Kitabevi, 2005.
        • Koca, Mahmut ve İlhan Üzülmez. Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler. 12. Baskı. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2019.
        • Vidal, Georges ve Joseph Magnol. Cours de droit criminel et de science penitentiaire, c. I, Droit penal general-Science penitentiaire. 9. Baskı. Paris: Editions Rousseau et Cie, 1949.