Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Gençlik Nedir?

        Bir yaşam evresi olmanın yanı sıra her toplum ve dönemde belirli kaygılara, toplumsal tutumlara, hükûmet politikalarına ve kurumsal girişimlere konu olan bir sosyal kategoridir. Toplumsal değişimlerle birlikte bu algılar, kaygılar, tutumlar, politikalar ve girişimler de değişim gösterir. Sanayi Devrimi ile modern dönem Batı toplumlarında gençliğe yönelik ilk kurumsal girişimlerin Kilisenin ve Hristiyan din adamlarının yenilikçi girişimleriyle başladığı söylenebilir. 20. yüzyılda gençlik odaklı çalışmaların daha da geliştiği ve kurumsallaştığı gözlenir. Bu yüzyılın ilk yarısında otoriter ve totaliter rejimler disipline edilmiş ve otoriteye itaatkar bir gençlik profili üretilmeye ve onun gücünden yararlanılmaya odaklanılmıştır. Ancak fazla disiplinli ve itaatkar bir gençliğin Nazizm ve soykırım süreçlerinde iktidarla işbirlikçi bir tutuma yol açtığının görülmesi üzerine bunun tam tersi - özgür bir gençlik profili (eleştirel düşünen, ebeveyninin, kültürün ve sosyal baskının etkilerine karşı kendini bağımsızlaştıran gençlik) yeni gençlik politikalarının odak noktası olmuştur. İki dünya savaşı sonrasında gençliğin bir problem alanı olarak görülmesindeki yükseliş, gençlik çalışmasına devletin mali desteğinin de gündeme gelmesini sağladı. 1960'lar ve 1970'ler gençlik çalışmasının en parlak dönemi oldu. 1980'ler ve 1990'larda neoliberal politikaların güç kazanmasıyla birlikte tüm gençlere açık gençlik çalışması anlayışından belirli risklerle ilişkilendirilen gençlik gruplarının hedef kitle olarak ele alındığı sorun-odaklı ve somut çıktı beklentilerine dayalı bir gençlik çalışması anlayışına dönüşüm başlamıştır. 

        Gençlik, aslında biyolojik bir olgudan ziyade sosyal ve kültürel bir olgu olmasına rağmen birçok ülkede gençliği bir yaş grubu olarak görmek tercih edilir. Gençlik ile ilgili mevcut siyasi tanımlamalar 15-25 yaş grubunu veya bazı durumlarda 14-30 yaş gruplarını kapsar. Bazı sosyologlar gençliğin bu geniş yaş aralığını "ergenlik", "ergenlik sonrası" ve "genç yetişkinlik" olarak ayırırlar. 

        Gençlikle ilgili temel kavramlardan birisi olan "kuşak" kavramı, genç olmanın tarihsel koşullarını ele alır. Bu kapsamda öne çıkan temalardan birisi farklı kuşakların siyasal sosyalleşme ve katılım rollerindeki değişimdir. Bu bağlamda, 1950 ve 1960'ların öğrenci kuşaklarının siyasal aktivizm ve davranış açısından önceki kuşaklardan çok farklı olması özellikle dikkat çekicidir. Günümüzde genç kuşakların siyasi yönelimlerinin aile etkisinden ziyade akran grubu ve medya etkisiyle oluştuğu gözlenmektedir. Post-endüstriyel toplumlarda, gençlerin geleneksel siyasi katılım biçimlerinden kaçındıkları, fakat aynı zamanda yeni siyasi davranış biçimleri geliştirdikleri ve sivil katılıma daha fazla kaydıkları söylenebilir. 

        Post-endüstriyel gençlik kuşağıyla ilgili bir başka olgu da onların bilişim teknolojileriyle olan yakın ilişkileridir. Bu ilişki hakkında iyimser ve karamsar değerlendirmeler gözlenir. Karamsar yaklaşıma göre bilgi teknolojisi siyasal özgürleşim için bir mekanizma olmaktan ziyade, egemenlik ve kontrol için yeni bir ortamdır. İnterneti bir siyasal sosyalleşme ve katılım aracı olarak kullanmak, sosyal yaşamda yabancılaşma sürecini daha da ileri götürür ve siyasi etkileşimin potansiyelini etkisiz hale getirir.

        Gençliğin bilişim teknolojileriyle olan yakın ilişkileri hususundaki iyimser yaklaşım ise gençlerin, teknoloji sayesinde birçok yönden 21. yüzyıl seçim kampanyalarında çok önemli roller oynadıklarına, kendiliğinden taban hareketlerine öncülük ettiklerine, binlerce üyeyi kendine çeken sanal organizasyonlar oluşturduklarına dikkat çeker. Ayrıca bu yaklaşım, gençlerin siyasal kimliklerini çevrimiçi olarak geliştirdiklerini ve bu kimliklerin katılımcı vatandaşlık normlarıyla tutarlı olduğunu kabul eder.

        Hemen her tarihsel dönemde popüler olan bir yaklaşım, gençliği problemli bir grup olarak görmektir. Bunun gerekçesi tarihsel dönemlere ve toplumlara göre değişse de gençlik genellikle ıslah ve kontrol edilmesi gereken bir grup olarak algılanır. Modern ve postmodern toplumda gençliğin problemli oluşu onların maruz kaldığı iddia edilen risklerle ilişkilendirilir. Bu riskler eğitimde başarısızlık, işsizlik, evsizlik ve radikalleşmeyi içerebilir. Gençlerin maddi refahındaki kötüleşmenin, psikolojik durumlarında da bir bozulmaya neden olduğu, böylece alkolizm, uyuşturucu bağımlılığı ve kötü ruh sağlığı açısından daha büyük riskler taşıdıkları ileri sürülür. Ayrıca giderek artan sayıda genç insan grubunun iş piyasasından ve toplum yaşamının diğer önemli alanlarından dışlandığı ve bu nedenle, bazı gençlerin "alt sınıf" olarak adlandırılan şeyin önemli bir bileşenini temsil ettiği ileri sürülür. Alt sınıfın bileşeni haline gelen bazı gençlik grupları evlilik dışı cinsel ilişkiler, babasız aileler, terör ve suç ile ilişkilendirilir. Ancak bu "alt sınıf" hipotezinin de onunla ilişkilendirilen davranışların da gençlere özgü olmadığı ve gençlerin büyük bir kısmını kapsamadığı itirazları yöneltilebilir. 

        Geleneksel olarak gençlik, bir yaş grubu veya kendi başına bir yaşam aşaması olmaktan ziyade bir geçiş aşaması olarak da tanımlanmıştır. Geçiş kavramı, bir yetişkin statüsü elde etmek amacıyla yetişkinlikle ilişkili yetenekler ve hakların edinilmesini vurgular. Geçiş süreci kişisel gelişim, "bireyselleşme", öğrenme ve kültürel normların içselleştirilmesine (sosyalleşme) dayalı bir süreç olarak görülür. Ancak modern endüstriyel ve post-endüstriyel toplumda yetişkinliğe geçiş süreci, eğitim süresinin uzaması nedeniyle daha uzun ve daha karmaşık hale gelmiştir. Diğer bir deyişle, yetişkinliğe giden yollar çeşitlenmiştir. Bu yaklaşıma karşıt olarak, post-modern toplumlarda gençliği bir "geçiş" fenomeni olarak tanımlamanın yanlış ve yanıltıcı olduğu, çünkü modern ve post-modern toplumlarda gençliği homojen bir kategori olarak düşünmeye sevk ettiği, gerçekte ise böyle bir homojenliğin bulunmadığı eleştirisi yöneltilir.

        Gençliğe alternatif bir yaklaşım, ekonomik ve teknolojik modernleşmenin etkilerini ve özellikle uzun süreli eğitim üzerindeki sonuçlarını dikkate alarak, gençliği yaşamın yeni bir aşaması yani yaşam döngüsü içinde kendi başına uzun bir aşama olarak ele alır. Bu aşama, gençlerin hayatlarının geri kalanı için merkezi bir etkiye sahip olacak nitelikleri ve yönelimleri edinmeleri ve kararları almaları gereken belirleyici yaşam aşaması olarak görülür. Bu yaklaşımda sosyalleşme artık mevcut normları ve yaşam modellerini değiştirmeden bırakan tek yönlü işlemler olarak düşünülmez. Yaşam döngüsünün bu aşamasında gençler yalnızca gelecekteki kişisel ve profesyonel yaşamlarıyla ilgili olacak beceri ve yetkinlikleri öğrenmeyecekler aynı zamanda onları sosyal değişimin başlıca temsilcileri haline getiren kendi değerlerini, sosyal ve kültürel normlarını ve yeterliliklerini geliştireceklerdir. Dolayısıyla bu yaklaşım öncekilerden farklı olarak, gençliği hem bireysel yaşamlarında hem de sosyal ve siyasal yaşamda etkin bir özne olarak görmeye meyleder. 

        Gençliği yaşamın yeni bir aşaması olarak ele alma yaklaşımına karşı bazı teorisyenler "gençlik" ve "yetişkinlik" arasındaki ayrımın artık anlamını yitirdiğini kabul eder. Buna göre yaşam tercihlerinin çoğu artık tersine çevrilebilir ve çoğu insan kendi hedeflerini nasıl şekillendireceklerine özerk olarak karar verebilir. Kısacası, yaşam evreleri giderek bireyselleşmekte ve parçalanmaktadır. Nitekim artık yetişkin yaşamı geleneksel olarak gençliğe atfedilen eğitim ve öğretim sistemiyle tüm temasların sona ermesini gerektirmemektedir. Çağdaş toplumda yaşam akışlarının çeşitli aşamalarını birbirine bağlayan bağlar gittikçe zayıflamakta ve belirli yaşlarla ilişkili yaşam olayları kaybolmaktadır. Bu nedenlerden dolayı, yaşam evrelerinin bireyselleşmesi teorisine bağlı sosyal bilimciler, "post-modern" toplumun, sosyal olarak görünür bir kategori olarak gençliğin ortadan kaybolmasına neden olduğunu düşünürler. 

        Gençlik yaklaşımlarındaki bir ayrışma noktası da gençlerin bir kaynak ya da sorun olarak algılanmasıdır. Bir kaynak olarak gençlik imajı, gençliğin olumlu yönlerini vurgular ve gençlere uygun gelişimleri için en iyi fırsatların verilmesini öngörür. Aksine, gençliğin bir sorun olarak algılanması, onların koruyucu önlemlere ihtiyaç duyan savunmasız bireyler olarak görülmelerine yol açar. 

        Gençlik bir kaynak olarak görüldüğünde, gençlik politikasının odak noktası gençliğin güçlendirilmesi, onların gelişimi ve büyümesi üzerine dayanma eğiliminde olacaktır. Bunun aksine, potansiyel bir sorun olarak gençlik imajı, sosyal entegrasyonu, ayrımcılıkla mücadeleyi, sosyal sapmaların önlenmesini ve sorunları öncelikler listesinin başına koyacaktır. Bir kaynak olarak görüldüğünde ise gençliğin sosyal ve siyasal yaşama katılımı önemsenir. Bu bağlamda sosyal bilimciler yapılandırılmış gençlik aktivitelerine katılımın akademik başarıyı yükselttiği, sosyal ve kültürel sermayeyi geliştirdiği, mental sağlığı desteklediği, vatandaşlık duygusunu canlandırdığı, ebeveynlerle iyi ilişkileri korumanın yanı sıra bağımsızlık elde etme sürecine katkı sağladığı, riskli davranışlardan koruduğu, emek piyasasında daha güçlü pozisyonlara yol açtığı, demokratik tutumları ve becerileri olgunlaştırdığı, sosyal katılımı güçlendirdiği gibi faydalara atıf yaparlar.

        Özetle; popüler, siyasal ve akademik yaklaşımlarda gözlenen gençliğe bakış tarzları gençliğe karşı tutumları, gençlik çalışmalarını ve politikalarını derinden etkiler. Birbirleriyle karşıtlık içinde olmasalar bile gençlik bir "yaş grubu", "geçiş dönemi", "sosyalleşme dönemi", "sosyal statü elde etme için çabalama dönemi" veya bir "içsel değer dönemi" olarak görülür. Gençliği bir yaş, geçiş ya da sosyalleşme dönemi olarak gören politikalar genellikle gençliği problem kaynağı bir grup olarak ele alır ve gençlerin yetişkinliğe başarılı bir geçiş sağlamasını uman uygulamalara ve önleyici müdahalelere başvurur. Öte yandan, gençliği bir "sosyal statü edinme çabası" ya da "içsel değer dönemi" olarak gören yaklaşım, gençliği kendine özgü durumları, çıkarları, talepleri olan bir sosyal kategori olarak ve genç olmaktan dolayı sahip olunan bilgiler, beceriler ve deneyimlerin toplum lehine kullanılabileceği bir kaynak olarak değerlendirir. Dolayısıyla bu yaklaşım tarzı, gençlerin bu potansiyelini kısıtlayıcı yapısal koşulları değiştirmeyi, gençlerin sosyal refahtan adil pay almasını, sosyal ve siyasal yaşama aktif katılmasını, kendi yaşamı ve toplum yaşamında etki gücü elde etmesini sağlamayı amaçlar. Bakış tarzlarındaki bu farklılıklar aynı toplumda eşzamanlı var olabileceği gibi sosyo-ekonomik, kültürel ve siyasal gelişmelere göre yer değiştiren tercihlere de dönüşebilir.

        Tematik açıdan eğitim ve çalışma ilişkisi, sağlıkla ilgili davranışlar, gençlik kültürü ve boş zaman etkinlikleri ve siyasal katılım gençlik araştırmalarının klasik temaları olmaya devam etmektedir. Sosyal alan, küreselleşme, yeni teknolojiler, tüketim ve yaşam tarzı, yakınlık ve cinsellik, kimlik ve öznellik ise yeni temalar olarak belirmektedir. Gençlik araştırmalarının ayrıca toplumsal cinsiyet, ırk, etnisite boyutlarına ve geç modernitede gençliğin (yeniden) tanımlanmasına giderek daha fazla yer verdiği gözlenmektedir. Bizzat gençlerin kendilerinin gençlik araştırmalarında aktif roller almaları da önemli bir gelişmedir.

        YAZAR

        Fahri Çakı