Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Islahat Fermanı Nedir?

        Yürürlüğe konulan yeni reformların yerleşmesi ve genişletilmesi çerçevesinde hangi konularda, ne türden tedbir ve düzenlemelere gidileceğini ve bunlarla ilgili hangi yöntemlerden yararlanılacağını göstermek üzere hatt-ı hümayun tarzında hazırlanan belgenin adıdır. 18 Şubat 1856'da Babıali'de ilan edilen fermanın amacı, devletin güçlendirilmesi, yönetim nazarında, vatandaşlık temelinde mutlak bir eşitliğe mazhar bulunan bütün halkın her açıdan tam bir mutluluğa kavuşturulması ve ülkenin bayındır hale getirilmesi şeklinde açıklanmıştır. 1839 Gülhane Hatt-ı Şerifi gibi Islahat Fermanı da Osmanlı Devleti'nin varlığı ekseninde yeniden alevlenen Şark Meselesinin çözümü bağlamında değerlendirilmelidir.

        Rusya'nın, ulaştığı güce ve mevcut konjonktüre dayanarak 1815 Viyana Düzeni'ni tek taraflı olarak işlevsiz bırakmak suretiyle Osmanlı üzerindeki tarihi emellerini gerçekleştirmek için Kudüs'teki Mübarek Makamlar/anahtar meselesi bahanesiyle harekete geçmesi, Kırım Savaşı'nın (1853-1856) patlak vermesine yol açmıştı. Ancak başta İngiltere ve Fransa olmak üzere dengenin diğer aktörleri, başlamış olan savaşta tercihlerini; menfaatlerini ve Avrupa barışını temsil eden Avrupa güç dengesinin sigortası olarak konumlandırdıkları Osmanlıların varlığını Rusya'ya karşı savunma yönünde kullanacaklardı. Zira özellikle İngiltere, Çar I. Nikola'nın ( ö. 1855) düşündüğünün aksine, menfaatleri açısından Osmanlı'nın varlığının devamından ümidini henüz kesmiş değildi. Islahat Fermanı da bu iyiliğin karşılığı olarak yayımlanacaktı.

        Büyük devletlerin Osmanlı Devleti'nin yanında yer almasının bir başka önemli sebebi ise Osmanlı'nın Macar ve Polonyalı mülteciler konusunda her şeyi göze alarak sergilediği, son derece insani yaklaşımın, Müslümanlar ve Türklerle ilgili Avrupa'daki olumsuz algıları tersine çevirmesiyle oluşan kamuoyu baskısıydı. Öte yandan İngiltere ve Fransa, Osmanlı ile imzaladıkları ittifak antlaşmasından sonra 1854-1856 yıllarında İstanbul'da oluşturdukları karargahlarıyla Osmanlı Devleti'ni müşterek Avrupa himayesine almışlardı. Savaşı kaybeden Rusya'nın barış şartlarını kabul etmesiyle gerçekleşen görüşmeler sırasında İngiltere ve Fransa, 8 Ağustos 1854'te aralarında imzaladıkları protokolle belirlemiş oldukları dört barış şartından dördüncüsü olan, Osmanlı tebeası Hristiyanların hak ve imtiyazlarının pekiştirilmesine yönelik reformlar konusundaki baskılarını artırmışlardı. Bundan dolayı ferman, Kırım Savaşı'ndaki müttefiklik ilişki ve ortamından kaynaklanan karşılıklı yükümlülüklerin bir türevi durumundaydı.

        Söz konusu baskıların gölgesinde gerçekleşen ilk reformlardan biri, Meclis-i Vala'nın ikiye ayrılmasını müteakip, reformları takip etmek üzere 26 Eylül 1854'te Meclis-i Ali-i Tanzimat'ın kurulmasıydı. Bu çerçevede uygulanan reform baskılarının ilk ve belki en önemli sonucu ise 28 Mart 1855'te gerçekleşen düzenleme ile "cizye" isminin "iane-i askeriye"ye çevrilmesi olacaktı. Aslında, Müslümanların üstünlüğünün, yani hakim ve mahkûm millet ayrımının simgesi olan cizye meselesine bir çözüm getirilmeden girişilecek eşitlik temelli düzenlemelerin işe yaraması mümkün değildi. Nitekim Tanzimat Fermanı'nda, örtük olarak bu ayrıma son verildiği belirtilmiş ancak önemli bir ilerleme sağlanamamıştı. Bu yüzden müttefikler, baskılarını öncelikle bu mesele üzerinde yoğunlaştırmışlar ve nihayet yapılan düzenleme ile istedikleri sonucu almışlardı.

        Cizyenin iane-i askeriyeye çevrilmesinin anlamlarından biri, zimmiliğin oluşturduğu millet sisteminin tasfiyesiyle vatandaşlık temelli modern devlete geçişteki engelin tamamen aşılmış olmasıydı. Meşruiyeti Hz. Ömer'in bir uygulamasına dayandırılan "düzenlemede zaruret ilkesinin geçerli olduğu bir çağa geçildiği" yönündeki karar da yöneticilere çok geniş bir inisiyatif alanı açıyordu. Bu durumda, aynı zamanda Tanzimat ve Islahat düzenlemeleri arasında çok önemli bir köprü olan cizye tadilatı, Islahat Fermanı'nın hem ayrılmaz bir parçası hem de temeli olarak belirmekteydi. Böylece Islahat Fermanı, cizye düzenlemesiyle birlikte muazzam bir kırılmayı temsil edecekti.

        Islahat Fermanı da 1855 sonbaharı akabinde, 1839'da verilen hakları yeterli bulmayan ve verilen sözlerin tutulmadığını iddia ederek çok daha inandırıcı ve geniş çaplı reformlar yapılmasını isteyen Batılı devletlerin yoğun baskıları eşliğinde, İstanbul'da belirli aralıklarla gerçekleşen gizli konferanslarda hazırlanmış ve ilan edilmişti. Bu görüşmelere İngiliz, Fransız ve Avusturya Büyükelçileri Stratford Canning (ö. 1880), Edouard Thouvenel (ö. 1866) ve Baron Prokesh-Osten'in (ö. 1876) yanı sıra Ali Paşa (ö. 1871) ve Fuad Paşa (ö. 1869) katılmış; toplantı zabıtlarını Prens Kallimaki (ö. 1848) tutmuştu.

        Tanzimat Fermanı'nda can, mal, ırz ve namus güvencesi olarak belirlenmiş olan temel ilkeler ve açılımlarıyla sınırlandırılmış ve bir kısmı kapalı olarak ifade edilmiş olan eşitlik temelli uygulamaların alanı, Islahat Fermanı ile neredeyse hayatı her yönüyle kuşatacak bir genişliğe ulaşmıştı. Askerlikten kamu hizmetine atanmaya, herhangi bir kesime karşı küçük düşürücü hitapların yasaklanmasından karma mahkemelerde şahitliğin eşitlenmesine, işkencenin önlenmesinden rüşvet, irtikap ve ihtilasın kaldırılmasına vb. konulara ilişkin ayrıntıları her alanda örneklendirilen Osmanlı vatandaşlığı temelindeki eşitliğe yapılan vurgu, Tanzimat'tan çok daha güçlüydü. Bu örnekler, kamu görevlilerine nakit maaş ödenmesi uygulamasının gayrimüslim cemaat hiyerarşisinde de yaygınlaştırılması ve ulaşım hizmetlerinin geliştirilmesi gibi diğer konularla birlikte değerlendirildiğinde, modern ve merkezi devlet örgütlenmesinin çok daha güçlü olarak pekiştirildiğini gösteriyordu. 

        Toplumun ve kurumların tamamını eşitlikçi anlayışa göre yeniden şekillendirmeyi hedefleyen fermanda en fazla dikkat çeken ve tepki toplayan cihet, gayrimüslimlerin siyasi haklarda da Müslümanların seviyesine çıkarılmasıydı. Zaten fermana, geçmişten tam bir kopuşu ve dolayısıyla anayasal bir kırılmayı temsil etme nitelik ve işlevi yüklenmesi de bu haklarla ilgiliydi. Ferman, Meclis-i Vala'nın ve millet örgütlenmelerinin yeni bir yapıya kavuşturulması; yeniden yapılandırılacak eyalet ve sancak meclislerine, özgür bir tartışma ortamı oluşturmak üzere, yapılacak adil seçimlerle Müslüman ve gayrimüslim delegeler atanması gibi hükümleriyle, temsil ilkesini bütün ülkeye yaymayı öngörüyordu. Bir kısım maddeler ise Avrupa'nın baskısı ve iç kamuoyundan gelecek tepkileri dengeleyebilmek için belirsiz ifadelerle geçiştirilmiş ve bu şekilde tarafların, ilgili maddeleri işlerine geldiği şekilde yorumlamalarına açık hale getirilmişti.

        Islahat Fermanı, eğitim konusunun ele alındığı ilk anayasal belge olması itibarıyla da ayrı bir önem taşımaktaydı. Eğitim meselesini içeren maddeler, Türk modernleşmesinin eğitim temelli karakterini de ilk defa açığa çıkarıyordu. Buna göre, belirsiz ifadelerle geçiştirilmiş olsa da Tanzimat'la en güçlü ivmesine kavuşan modernleşmedeki batılılaşma/laikleşme eğilimi, çok daha kalıcı hale gelmekteydi. Islahat Fermanı'nın Fransızca tercümelerinde özellikle laiklik teriminin sıklıkla tekrarlanması, bu yönelişin bir yansıması olabilirdi. Uyrukların her birini kardeş telakki etme iddiasındaki fermana en büyük tepki Müslümanlarla Rumlardan gelmişti. Müslümanlar ilan gününü matem günü olarak tanımlarken Müslümanların üstünlüğüne alışkın olduklarını; fakat Yahudilerle eşitlenmeyi kabul edemeyeceklerini söyleyen İzmit metropoliti tepkisini, ferman okunduktan sonra tekrar kutusuna konduğunda "İnşallah o torbadan bir daha çıkmaz." sözleriyle ifade etmişti. Gayrimüslimlerin özellikle karşı geldikleri eşitlik ise askerlik konusu olacaktı.

        30 Mart 1856'da imzalanan Paris Antlaşması öncesinde yayımlanan ferman, antlaşma ile Osmanlı Devleti'nin Türkiye Devleti adıyla Avrupa devletleri ailesine resmen dahil edilerek Rusya'ya karşı Avrupa'nın ortak himayesine alınmasının bir bedeliydi. Zaten antlaşmada Osmanlı Devleti, galip geldiği savaşın sonunda mağlup Rusya ile aynı muameleye tabi tutulmuştu. Antlaşmanın kazananları, Rusya'nın ağırlığı altına girmeye başlayan Avrupa dengesini isteklerine uygun olarak yeniden düzenleyen büyük Avrupa devletleri, özellikle Fransa olmuştu.

        Kırım Savaşı ve meyvesi olan Islahat Fermanı sürecinde Osmanlı diplomasisi, kuvvetler dengesi mekanizmalarını, devletin varlığını devam ettirmeye yönelik olarak harekete geçirmedeki maharetini, Tanzimat Fermanı sürecinden sonra bir kere daha sergilemişti. Sürecin Ali Paşa dışında yıldızı parlayan diplomatları, başlarda Stratford Canning ve sonlara doğru Edouard Thouvenel'di. Sürecin sonunda Fransızlar, Avrupa dengesinde uzun zamandır devam eden İngiliz üstünlüğünü ele geçirmişler; bu olgu içeriye, Ali Paşa ve çevresinin Reşit Paşa ve çevresine üstünlüğü olarak yansımıştı. 

        YAZAR

        Mehmet Yıldız