Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Misak-I Milli Nedir?

        Osmanlı Mebusan Meclisi tarafından 1920 yılında kabul edilen Türkiye'nin barışa yönelik temel ilkelerini ifade eden beyanname, resmi belge.

        Türk İstiklal Mücadelesinin hedefini belirleyen Misak-ı Milli ilan edildiği günden bu yana Ahd-ı Milli, Peyman-ı Milli, Milli Misak, Milli Ant, Ulusal Ant gibi değişik adlarla anıla gelmiştir. En yaygın kullanılanı Misak-ı Milli'dir. Misak-ı Milli beyannamesi, 1. Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan cesaretle Osmanlı Devleti'ni parçalamak isteyen İtilaf Devletleri'nin 18 Ocak 1919'da başlayan Paris Barış Konferansı sürecinde Osmanlı Devleti'nin geleceğiyle ilgili birtakım kararlar almaya çalıştıkları bir ortamda, Türkiye'nin barış şartlarını içeren, içeride hakimiyet-i milliye, dışarıya karşı ise istiklal-i tam fikrini benimseyen, milletlerin kendi kaderlerini tayini anlayışını barındıran bir içeriğe sahipti. Bu açıdan bakıldığında Misak-ı Milli beyannamesi Türkiye'nin "Milli Siyaset Belgesi" olarak tanımlanmıştır. Misak-ı Milli ile her şeyden önce milli ve bölünmez bir Türk vatanının sınırları çizilmiş, Milli Mücadele'nin ana ruhu oluşturulmuş, Türk dış politikasının hedefleri belirlenmiş, devletin bağımsızlığı, milletin geleceği ve devamlı bir barışın sağlanması için yapılabilecek ilkeler tespit edilmiştir. 

        Misak-ı Milli düşüncesinin temelleri Mütareke Dönemi'nin asker ve sivil aydınları tarafından işgallere karşı doğal tepkinin sonucu kurulan Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyetleri'nin başlattığı kamuoyu hareketlerine dayanır. 21-22 Haziran 1919'da Amasya Genelgesi ile ilkeleri belirlenmiş, Anadolu'da gerçekleştirilen yerel kongrelerin yanında, Erzurum ve Sivas Kongresi sonrasında Ankara Ziraat Mektebi toplantılarında altyapısı oluşturulmuştur. 1919 yılı Ekim ayı başında Osmanlı Devleti'nde hükûmet değişikliğini müteakip Temsil Heyetiyle Ali Rıza Paşa (ö. 1932) hükûmetinin gerçekleştirdiği Amasya Mülakatındaki mutabakatın ardından Meclis-i Mebusan'ın açılmasını sağlayacak seçimlerin yapılması, Misak-ı Milli'nin bu mecliste tartışılması ve kabulüne uzanacak sürece zemin hazırlamıştır. Ancak Misak-ı Milli ilkelerinin hazırlanışı konusunda, dönemle ilgili hatırat ve kaynaklara (Hüseyin Kazım Kadri (ö. 1934), Yusuf Kemal Tengirşenk (ö. 1969), Rauf Orbay (ö. 1964), Dr. Rıza Nur (ö. 1942), Hilmi Uran (ö. 1957), Hüsrev Gerede (ö. 1962) ve Mustafa Kemal Atatürk (ö. 1938)) bakıldığında farklı iddialar göze çarpmaktadır. Bununla beraber dönemle ilgili belgeler, Misak-ı Milli'nin esas olarak Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti tarafından hazırlandığı, Meclis-i Mebusanda oluşturulan bir komisyonda son şeklini alarak 28 Ocak 1920'deki komisyon toplantısında kabul edildiğini gösterir. Meclis-i Mebusan'ın 17 Şubat 1920 tarihli toplantısında da Edirne Mebusu Şeref (Aykut) Bey'in (ö. 1939) önergesi sonucu oybirliği ile kabul edilip basın yoluyla iç kamuoyuna ve Fransızca metni ile de dış kamuoyuna duyurusu yapılmıştır.

        Türk milletini, tam bağımsızlık ve milli egemenlik savaşına çağıran bir başkaldırı niteliğindeki Amasya Genelgesi'nin imzalanmasından sonra Mustafa Kemal Paşa, 23 Temmuz 1919'da toplanan Erzurum Kongresi'nin açılış konuşmasında, Mütareke hattının bölünmez milli sınırlar olarak kabul edilmesi gerektiğini, esas amaçlarının her bakımdan tam bağımsızlık olduğunu vurgulamıştır. Misak-ı Milli esasları Erzurum ve Sivas Kongresi kararlarıyla belirlenmiştir. Mustafa Kemal Paşa, Temsil Heyetiyle 27 Aralık 1919'da Ankara'ya geldiğinin ertesi günü Ziraat Mektebinde yaptığı uzun konuşmasında 30 Ekim 1918 tarihinde, Mondros Mütarekesinde Türk ordusunun kontrolü altında bulunan sınır çizgisi içinde kalan halkın her bakımdan ortak niteliklere sahip milli bir toplum oluşturduğunu; bu sınır içinde kalan ülke topraklarının Osmanlı topluluğundan ayrılmaz bir bütün olarak kabul edildiğini belirtmiştir. O tarihlerde ABD Başkanı Wilson'un ilkelerini de esas alan Temsil Heyeti, "Mütareke Hattının içinde ve dışında kalan topraklarda ve milliyet esasına göre dinen, ırken ve emelen ayrılmaz bir bütün olan ahalinin bir arada yaşayabileceği" milleti de içine alan vatan idealini ifade etmek istemiştir.

        3 Ocak 1920 tarihinden itibaren Temsil Heyeti üyeleri ve mebuslarla Ankara'da Ziraat Mektebinde taslağı oluşturulan Misak-ı Milli belgesi, 12 Ocak 1920 tarihinde açılan Meclis-i Mebusan'da, önce gayrıresmi grup toplantılarında görüşülerek tartışmaya açılmıştır. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyelerinden oluşan Felah-ı Vatan Grubu taslağa son şeklini vermiştir. Misak-ı Milli Beyannamesi, 28 Ocak 1920'de Fındıklı'daki Meclis-i Mebusan binasında gerçekleştirilen 4. İntihap döneminin ilk gayr-ıresmi toplantısında 121 mebusun oy birliğiyle kabul edilmiştir. 

        Meclis-i Mebusan'da, 17 Şubat 1920 tarihinde gerçekleşen olağanüstü toplantının ikinci oturumunda, Edirne mebusu Mehmet Şeref Bey'in tarihe geçen anlamlı konuşmasından sonra verdiği önerge ile Misak-ı Milli'nin ilanına karar verilmiştir. Böylece Misak-ı Milli metninin basında yayınlanması, Fransızcaya çevrilerek uluslararası kamuoyuna da duyurulması sağlanmıştır. Misak-ı Milli metninde şunlar yer alıyordu:

        "1. Osmanlı Devleti'nin yalnız Arap çoğunluğunun yaşadığı ve 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi'nin imzalanması sırasında düşman ordularının işgali altında kalan kısımlarının mukadderatı, ahalisinin serbestçe vereceği oylara göre belirleneceğinden adı geçen mütareke hattının içinde ve dışında dinen, ırken, emelen birleşmiş ve birbirlerine karşılıklı sevgi ve fedakarlık hisleriyle dolu örfi ve içtimai haklarıyla mahalli şartlara tamamen riayetkar Osmanlı-İslam çoğunluğuyla meskûn bulunan kısımların tamamı hakikaten ve hükmen hiçbir sebeple ayrılma kabul etmez bir bütündür. 

        2. Ahalisi ilk serbest kaldıkları zamanda halkın oylarıyla anavatana katılmış olan elviye-i selase (Kars, Ardahan, Batum) için gerekirse tekrar serbestçe halkın oylarına başvurulmasını kabul ederiz. 

        3. Türkiye barışına bağlanan Batı Trakya'nın hukuki durumunun tespiti de orada yaşayanların serbestçe beyan edecekleri oylara bağlı kalarak yapılmalıdır.

        4. İslam Halifeliğinin, Osmanlı saltanat ve hükûmetinin merkezi olan İstanbul şehri ile Marmara denizinin güvenliği her türlü tehlikeden korunmuş olmalıdır. Bu esas saklı kalmak şartıyla Akdeniz ve Karadeniz Boğazları'nın dünya ticaret ve taşımacılığına açık kalması hakkında bizimle diğer ilgili bütün devletlerin ortaklaşa verecekleri karar geçerlidir.

        5. İtilaf Devletleri ile düşmanları ve bazı ortakları arasında kararlaştırılmış olan antlaşma hükümleri çerçevesinde azınlıkların hakları, komşu ülkelerdeki Müslüman ahalinin aynı haklardan faydalanmaları şartıyla tarafımızdan teyit ve temin edilecektir.

        6. Milli ve iktisadi gelişmelerimizin imkan dairesine girmesi ve daha modern bir idareye kavuşmamız için her devlet gibi bizim de gelişme araçlarımızın temininde tam bağımsızlığa ve serbestliğe sahip olmamız, hayat ve bekamızın esas temelidir. Bu sebeple siyasi, adli, mali ve diğer gelişmemizi engelleyici kayıtlara karşıyız. Tahakkuk edecek borçlarımızın ödenme şartları bu esaslara aykırı olmayacaktır. (28 Kanunısani 1336 /28 Ocak 1920)"

        Misak-ı Milli, Doğu/İslam dünyasına yeni bir dönemin açıldığını haber verirken, sömürgeciliğe karşı mücadelenin de yöntemlerini belirleyip çerçevesini çizmiştir. Türk İstiklal Mücadelesi'nde bu hedeflere ulaşmak için gayret gösterilmiştir. Diplomatik görüşmelerde de Türkiye'nin hedefini oluşturmuştur. Mustafa Kemal Paşa, Misak-ı Milli'nin sınırlarıyla ilgili sorulan soruya: "Misak-ı Milli'mizde muayyen ve müspet bir hat yoktur. Kuvvet ve kudretimizle tespit edeceğimiz hat, hatt-ı hudut olacaktır" açıklamasında bulunmuştur. Misak-ı Milli'nin ifade ettiği çerçeve Türklerin ve Türkiye'nin asıl vizyonunu değil, razı olabileceği asgari sınırları gösteriyordu. Osmanlı Mebusan Meclisi üyeleri devletin istiklali ve milletin istikbali için alınan kararlara tümüyle uyulması halinde devletin bu ilkelerle devamlılığının sağlanabileceğini hükme bağlamışlardır. Misak-ı Milli sadece o dönemde Mebusan Meclisindeki mebusların değil, bizzat Türk milletinin yemini yani ahdidir. Milli vatan, milli devlet düşüncesinin oluşturulmasını sağlayan ve Türkiye'nin doğal sınırlarını tespit eden bu tarihi belge Türk Tarihi açısından bakıldığında, İngilizlerin Magna Charta'sı, Fransızların İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kadar önemli içeriktedir.

        YAZAR

        Zekeriya Türkmen