Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Şiilik Nedir?

        Şiilik Hz. Peygamber'in vefatını (ö. 632) müteakiben devlet başkanlığının Hz. Ali'nin (ö. 661) ve onun evladından belirli bazı kimselerin hakkı olduğunu iddia eden gruplara verilen isimdir. Söz konusu dönemde başlayan ve her dönemde Müslümanları en fazla meşgul eden konu hiç şüphesiz tartışmalı hilafet meselesidir. Genel olarak İslam düşüncesinde devlet başkanıyla alakalı olarak; halifenin serbest seçimle olması gerektiğini kabul edenler, Kureyşli olmakla birlikte seçimi esas alanlar, halifenin Kureyşi-Haşimi olması gerektiğini iddia edenler şeklinde üç görüş bulunmaktadır. İslam toplumunun dünyevi ve dini liderliğinin Hz. Peygamber'den sonra doğrudan Hz. Ali ve evladına ait olduğunu savunanlara "Şii" denilmiştir. "Taraftar, yardımcı, fırka ve topluluk" gibi anlamlara gelen "şia" sözcüğü, Kerbela hadisesinden kısa sayılabilecek bir müddet sonra terim manası kazanmış ve "Hz. Peygamber'den sonra insanların en faziletlisi olarak Ali b. Ebû Talib'i kabul edip onun nasla imam olduğuna, imametin kıyamete kadar onun soyundan devam edeceğine inanan toplulukların müşterek adı" olmuştur. 

        Şiiliğin ne zaman ortaya çıktığı hususu tartışmalıdır. Mezhep mensupları bunu Hz. Peygamber döneminden başlatırken tarafsız araştırmacılar Kerbela'dan önceki süreçte Şiilikten bahsedilemeyeceği hususunda hemfikirdir. Burada siyaseten Ali taraftarı olmakla, zaman içinde teşekkül eden Şiilik arasında bir ayrım yapılması gerekir. Hz. Ali'nin yanında yer alan sahabenin yaşadıkları dönemde Müslümanların büyük çoğunluğunu oluşturdukları dikkate alındığında erken dönem Ali taraftarlığı ile fikri, siyasi ve itikadi bir yapı olan Şiilik arasında bir ilişki kurulamayacağı rahatlıkla söylenebilir. Bu itibarla Şiiliğin başlangıcını mezhebin omurgasını oluşturan imamet görüşü ile özellikle masumiyet, efdaliyet, nasla belirleme, takiyye, ric'at gibi fikirlerin ortaya çıktığı dönemle başlatmak isabetli olacaktır. Söz konusu fikirlerin dile getirilmeleri ve zamanla inanç haline dönmeleri en erken birinci asrın sonlarına tekabül eder. Bu itibarla Hz. Ali'nin, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in hayatta oldukları dönemde Şiilikten söz edilmesi doğru değildir. 

        Şii fikirlerin kökeniyle alakalı olarak bu fikirlerin Arap, Yahudi-Hristiyan ve İran asıllı olduğu şeklinde farklı görüşler ileri sürülmekle birlikte bu zihniyetin ortaya çıkma sürecinde Fars kültürünün etkili olduğu kabul edilir. Nitekim Hz. Ali ve imamlara bazı insanüstü özellikler atfedilmesi ile kadim İran kültüründe kral ve ailesine atfedilen özellikler arasında ciddi benzerlikler bulunmaktadır. Ayrıca Hz. Hüseyin'in Sasanilerin son hükümdarı III. Yezdicerd'in (632-651) kızı ile evli olmasının, İranlıların Ehl-i Beyt ailesini sahiplenmelerine ve Hz. Hüseyin'i eski hükümdarlarının varisi kabul etmelerine sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır. Şu halde Şiiliğin bir mezhep olarak teşekkül etmesi sürecinde İran kültürünün ciddi bir rolü vardır. 

        Ehl-i Beyt'in önder şahsiyetleri etrafında toplanan zümreler; dini, siyasi ve ekonomik sebeplerden dolayı zamanla onlarca gruba bölünmüştür. Tarihi süreç dikkate alınırsa şu gruplar dikkat çeker: 

        (1) Zeydiyye: Mutedil Şia'nın ilk mezhepleşen hareketidir. Zeyd b. Ali'nin Ehl-i Beyt'in haklarını savunmak üzere Emevi idaresine karşı isyan etmesi sonrasında (740) teşekkül etmiştir. Günümüze kadar varlığını koruyan Zeydiyye'nin Yemen'de önemli bir taraftar kitlesi bulunmaktadır.

        (2) İmamiyye: Tarih boyunca Şiiliğin ana gövdesini oluşturan ve günümüz İran'ın resmi mezhebi olan bu ekol, imamların sayısını on iki ile sınırlayıp sonuncusunun da hayatta olduğunu ve yakın bir zamanda zuhur edeceğini iddia ettiğinden dolayı "İsnaaşeriyye/On İki İmam Şiiliği" diye de isimlendirilmiştir. Mezhebin mensupları, imameti dinin beş temel esasından biri kabul eder. 

        (3) İsmailiyye: Bu fırka, altıncı İmam Cafer Sadık'ın (ö. 765) vefatından sonra imametin Musa Kazım'ın (ö. 799) değil, Cafer'in en büyük oğlu İsmail'in ve onun soyundan gelenlerin hakkı olduğu iddiasıyla hicri 2. asrın ikinci yarısında ana gövdeden ayrılanların oluşturduğu aşırı bir Şii mezhebidir. Bu mezhep mensupları geçmişte Bahreyn'de Karmatiler, Mısır'da da Fatımiler ve İran'da Nizari-İsmaili Devleti'ni kurmuş; fikirlerinin yanı sıra eylemleri ve terör faaliyetleriyle de İslam düşüncesinde silinmez izler bırakmışlardır. Günümüzde Hindistan ve Pakistan başta olmak üzere pek çok ülkede mensupları bulunmaktadır.

        (4) Aşırı Şii Gruplar (Gulat): Bu gruplar, tek bir fırka olmayıp Şii düşüncesi içinde neşet etmiş, aşırı görüşlere sahip pek çok fırkadan oluşmaktadır. Mezhepler tarihi kaynaklarında isimleri zikredilen Sebeiyye, Keysaniyye, Beyaniyye gibi fırkalar zamanla yok olmuştur. Bunlar Hz. Ali'ye ulûhiyet nispet edilmesi; tenasüh, teşbih ve tecsim gibi İslam'ın ruhuna uygun düşmeyen görüşler dile getirdikleri için İslam dışı gruplar olarak kabul edildiler. Ayrıca Şii kültür içinde ortaya çıkan ve günümüzde mensupları bulunan Nusayrilik, Dürzilik ve Bahailik gibi mezhepler de gulat fırkalarından sayılmaktadır. Netice olarak Şia -ılımlı ve aşırı görüşlere sahip pek çok fırkayı içine alan- şemsiye bir kavram olup Hz. Peygamber'in vefatından sonra devlet yönetiminin Hz. Ali'ye ve onun soyundan gelenlere ait olduğu düşüncesi etrafında birleşen çeşitli grupların ortak adıdır. 

        YAZAR

        Halil İbrahim Bulut