Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Entelektüel paradoks Türk aydınlarına da sirayet etti.

        Pek çok okur yazar ‘ulus devlet’ çağının sonuna gelindiğini, ulus devletlerin yıkıldığını iddia ediyor ve hatta bu tezi iddia etmekle kalmıyor; buna iman da ediyor.

        Yenilikçilik, yeni fikir fetişizmi bazen gözleri öylesine kör ediyor ki, temel soruyu sormayı aklına getiren çıkmıyor:

        HANGİ ULUS DEVLET YIKILDI?

        Bir örnek var mı?

        Yugoslavya mı ulus devletti? Yoksa Irak mı? Yoksa Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği mi?

        Hangisi ulus devletti?

        Yoksa bu örnek devletler yeni teorilerle ulus devlet paradigmasından uzaklaştırılmış, fedaratif veya yarı fedaratif, konfederatif veya devletler topluluğu şeklinde örgütlenmesi teşvik edilmiş, bu süreç sonunda da parçalanıp yok olmuş devletler miydi?

        En basit soruyu sorup, tezi tersine çeviriyorum ve ilan ediyorum:

        ULUS DEVLETLER YIKILMIYOR.

        AKSİNE ‘ULUS DEVLET’ KONSEPTİNDEN UZAKLAŞAN YÖNETİM BİÇİMLERİ DEVLETLERİNİ PARÇALIYOR VE O DEVLETLERİN İÇİNDEN YENİ, KÜÇÜK ‘ULUS DEVLET’LER ÇIKARTIYOR.

        Yani hangi açıdan bakarsanız bakın, Yeni Dünya Düzeni’nde ‘ulus devlet’ temeldir ve ‘ulus devlet’ formasyonunu parçalanmadan koruyabilen devlet; ‘Büyük Oyuncu’ olacaktır.

        Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ve Kara Kuvvetleri Komutanı Başbuğ’un ‘ulus devlet’ vurguları bu yüzden hayatidir.

        Doktrine bu yüzden sahip çıkılmış, asker büyük harfle Siyaset yaptığını bu yüzden bir kez daha beyan etmek zorunda kalmıştır:

        ‘Ulus-devlet konusunda TSK taraftır ve taraf olmaya devam edecektir.’

        Diğer Yazılar