Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Haziran ayı başında iki Türk vatandaşı Lübnan sınırından İsrail’e kaçak yollarla geçmeye çalışırken yakalandı. İsrail ile ikinci bir diplomatik krizin eşiğine gelindi. Sağduyu galip geldi.

        6 Haziran pazar akşamı İsrail güvenlik güçleri (IDF) kuzey sınır hattından, yani Lübnan’dan İsrail’e kaçak yolla geçmeye çalışan iki Türk vatandaşını yakaladı. ‘Mavi Hat’ olarak bilinen, sıcak çatışma hattı olan Lübnan sınırı kaçak geçiş kalkışmalarına alışkındı. Ancak bu sınırda ilk defa Türk vatandaşlarına rastlanmıştı.

        Bu sınır hattında yaşayan İsraillilerin ihbarı üzerine harekete geçen IDF, tel örgüleri aşarak İsrail tarafına geçmeyi başaran vatandaşlarımızı bir tarım arazisi içerisinde saklanırken buldu.

        İsrail, Mavi Hat’ta Hizbullah ile aktif çatışma ve mücadele içinde. Bu sınır etrafında gördüğü her yabancıyı ‘terörist’ olarak kategorize ettiği için de gözünü kırpmadan ateş ediyor. Ancak vatandaşlarımız tutuklanmadan serbest bırakılmış ve kıllarına dokunulmadan geldikleri yere geri gönderilmişti.

        Normal şartlarda bu tip sıcak temas hatlarındaki kaçak geçişlerde Israil’in aklına iki şey geliyordu. Ya istihbaratçıydılar ya da terörist…

        Türkiye ve İsrail arasında ikinci bir diplomatik krize dönüşme ihtimali bu kadar yüksek olan bu konuyu öğrendikten sonra IDF ile irtibat kurdum. IDF’in uluslararası sözcüsü Yarbay Jonathan Conricus ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdik.

        Vatandaşlarımız meğer sınırı geçtikten sonra yaklaşık 18 saat yakalandıkları yerde saklanmışlar. IDF daha sonra polise teslim edip sorgulama başlayınca terörist olmadıkları anlaşılmış. Jonathan Conricus “Baştan anlaşıldı. Terörist değillerdi. İstihbaratçı değillerdi. Hizbullah ile değillerdi. Sadece iş aramaya gelmişlerdi. Bunu fark edince biz de çok dikkatli ve nazik davrandık. Gıda ve içecek ikram ettikten sonra UNIFIL (Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü) aracılığı ile Lübnan’a geri gönderdik,” dedi.

        İsrail sınır güvenliği konusunda çok hassas, oldukça sert tedbirler uyguluyor. Güvenliği sağlamak için sınırdaki teknolojik ve silah yatırımlarına da bir hayli hız vermişti son yıllarda. Sınırda özellikle Mavi Hat’ta en küçük hareketliliği bir terörist aktivite olarak değerlendiriyor. Ülkeye kaçak giren ya da girmeye çalışan her bireyi de sebebi ne olursa olsun, İsrailli vatandaşının can güvenliğine bir tehdit olarak tanımlıyor. Eğer terörist olduğuna kanaat ederse sonu ölüm, terörist değilse anında geri gönderiliyor.

        Conricus’un bir şeyin altını çizdi telefon konuşmamızda. “Biz de her ülke gibi ülkemize kaçak yollarla gelinmesini istemiyoruz. İsrail’e gelmenin de diğer ülkelere olduğu gibi yasal yolları var. Biz tüm kaçakları, uçaklara doldurmayı beklemeden, anında geldikleri sınırdan geri gönderiyoruz. Ülkemize kaçak girmek isteyenlere mesajımız şu: Bu girişim çok tehlikeli.”

        İsrail’e kaçak girmenin bir yolu da Ürdün sınırından. Daha önce bir kez bir Türk vatandaşımız buradan kaçak girmeye kalkmış. Sadece iş amaçlı olduğu anlaşılmış ve geri gönderilmiş. Ancak dediğim gibi Lübnan sınırından tek bir girişim dahi yok 6 Haziran’a kadar, en azından son 5 yıl içinde.

        İsrail’de en çok Sudanlı kaçaklar var. Ancak sınır denetimi o kadar sıkı ki hepsi geri gönderildi diyor IDF.

        “2017’den bugüne Gazze sınırında Hamas’ın açtığı 20 tünel açığa çıkarılıp yok edilmiş. Bugün de bu tünelleri tanımlayacak sistemler kurduk. Yeraltında beton duvarlar ve duvarlar üzerinde sensörler mevcut. Herhangi bir tünel kazma girişimi bu sensörlerle takip edilebiliyor. Türkiye gibi uzun sahillerimiz yok ama deniz yoluyla kaçak girişlere karşı da su altı dedektörleri, sahil güvenlik ekipleri engel oluyor,” diyor Conricus.

        İsrail’in Filistin politikası eleştirilebilir, yanlışları olabilir. Ancak bir devlet olarak sınır ve vatandaşının can ve mal güvenliği hususunda tavrı net. Ender vaka olması ve tespit edilebilen bir terör bağlantısı olmaması sebebiyle vatandaşlarımız bırakılmış.

        Fakat Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de kurtlar sofrasında milli menfaatlerini korumak için canhıraş mücadele ettiği şu dönemde bizim vatandaşları bu tehlikeli sınır macerasına sevk eden ne olmuş? Ben bunu çok merak ediyorum.

        Türk makamlarının bu vatandaşları tespit edip hangi amaçla oraya gittiklerini sorgulamaları gerektiğini düşünüyorum. Zira iklim ve coğrafya bugünlerde pek maceraya müsait değil.

        Diğer Yazılar