Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yıllardır takip ettiğim bir moda dergisinin yeni sayısından edindim. Moda dergilerinin içeriği malum. Okuyucuyu şaşırtacak bir durum yok. Başlıklarda ve metinde ne kadar yaratıcı davranılırsa davranılsın, moda tarihinin durmadan tekerrür etmesinden ötürü, kıyafetler tanıdık.

        Birçoğunu zamanında giydik ya da giyilmişini aile büyüklerimizin siyah beyaz fotoğraflarından gördük.

        Derginin içinde sokak modasına ayrılmış onlarca sayfa var. Sokakta yürürken habersizce ya da yürüyormuş gibi yaparken bilerek poz verenler arasından en marjinal kombinasyonu yapan ve buna rağmen yüzündeki pamuklu pijamayla evin içinde dolaşırmış ifadesiyle, salınanlar...

        Aldığım dergi dünyanın onlarca ülkesinde, onlarca farklı dilde yayınlanmasına rağmen aslında her biri evrensel. Gazeteler değil ama dergiler öyle... Başka bir deyişle, derginin Çin edisyonunun diline rağmen, resimler sayesinde bütün dünyada geçerliliği var. Uygulanabilirliği değil belki ama okunabilirliği mevcut.

        Uygulanılabilirlik konusu malesef Türkiye ile eşleşmiyor.

        Göbeği açık bluzlar, sonbaharı kutlayan mini etekler, yapraklara gönderme yapan püsküllü kısa şortlar, aslına bakarsanız, albenili Türk kadınına fazlasıyla yakışır.

        Ancak fotoğraf karelerinde... Nitekim şort giydi diye yüzünün orta yerine tekme yiyen bir hemcinsimizin hali malumunuz. Yaz başında Alsancak’ın göbeğinde yanımdan birkaç genç kız geçmişti. Kıyafetleri tam da derginin öngördüğü gibiydi. Biraz kısaydı, dardı ama nasıl güzeldi anlatamam.

        Yaşlarının gerektirdiği gibi, taze, eğlenceli ve hafif giyinmişlerdi. Beğenim yaklaşık 3 saniye sürdü. Sonrası, endişe ve vesvese. Senaryoların bini bir para. Yolun sonuna gelene kadar, zihnimde; o kızlar gece hava kararana kadar Kordon’da dolaştı, ardından tenha yollarda yürüyüp otobüse binip evine gitmek istedi.

        Sonrası hem dram, hem korku, hem de bilimkurgu filmlerine taş çıkartır.

        Aklımdan geçenlerden kendim utandım. Hani kızları durdurup, yapmayın etmeyin, ya şunlar şunlar olursa diyecek olsanız, anlatamazsınız, o derece trajik.

        Malesef bir o kadar da olası...

        Moda bile uygulayabilene...

        Kültürümüz zaten hiçbir zaman her istediğimizi giymeye müsait bir yapıda olmadı. Ancak eskiden kriterlerimiz; babam kısa bulur, abim açık der, annem basit görür şeklindeydi. ‘Bu şortu giyersem otobüste uçan tekme yerim, şu mini etekle, 2 sokak öteyi göremem’ gibi filtrelerimiz katiyen yoktu. Yeni çıktı. O yüzden dergiye bakarken ilk defa içim sıkıldı. Sergilenen kıyafetlerin yüzde doksanını, Türkiye cadde ve sokaklarında hayal edemedim. Birçoğunu kendi üzerimde düşünemedim. Halbuki hepsi, maddi gücü yeten insan için, birkaç adım ötedeki mağazada, elimizi uzatsak değecek ulaşılabilirlikteyken, medeniyetin, bize gitgide uzaklaştığını farkettim. Şort giyip tekmelenmek, kendini savunurken, “o da pantolon giyseydi tahrik olmazdık” deyip savunmaya geçmek... Bir yaşıma daha girdim...

        Diğer Yazılar