Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ali Nesin’in Tübitak Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş’e yazdığı açık mektubu okudum. (http://www.nesinvakfi.org/Nuket_Yetis.pdf) İçim acıdı. Mektupta adı geçen insanları tanımam, mektubu yazan Ali Nesin’le üç dört kez birlikteliğim oldu. İki kez benim televizyon programıma konuk oldu, bir kez de yine benim davetim üzerine bir eğitim kurumunun yetkililerinin toplantısına katıldı.

        Pırıl pırıl bir insan; düşünen insan olmayı matematik yoluyla gerçekleştiren ve bu tür düşünen insanların sayısı arttıkça Türkiye’nin ve dolayısıyla dünyanın daha yaşanılır bir yer olacağına inanan filozof eğilimli bir matematikçi. Tam yerli malı; bu toprakların mayasıyla mayalanmış ve iyi bir eğitim sürecinden geçerek olgunlaşmış bir kafa ve ruh. Kendisine yaptıklarından dolayı çok saygım var ve bir insan olarak seviyorum.

        Ali Nesin bugün istese Amerika’ya gözde bir üniversiteye öğretim üyesi olarak gidebilecek biri. Oraya öğretim üyesi olarak gittikten sonra, buradaki Matematik Köyü kavramının aynısını kurmak için bir proje geliştirse Amerika’daki hem resmi hem de özel fonlar tarafından hemen desteklenir. Ve bu destek onlarca yıl devam eder ve kendisine tüm ulusun duyabileceği ve anlayabileceği bir biçimde teşekkür edilir. Nereden biliyorum? Çünkü hem Ali Nesin’i tanıyorum hem de Amerikan toplumunu; Amerikan akademik ortamında yaklaşık yirmi beş yıl bulunmuş biriyim.

        Şimdiye kadar TÜBİTAK ile hiçbir ilişkim olmadı. Şimden sonra da olacağını sanmıyorum. Model olarak öyle sanıyorum ki, Amerika’daki National Science Foundation’ı kendisine örnek alarak 1963 yılında temelleri atılmış bir kuruluş. Rahmetli Prof. Dr. Mümtaz Turhan’ın bu kuruluşun fikir babası olduğunu düşünüyorum. Prof. Turhan, Türkiye’nin gerçek kalkınmasının iyi yetişmiş birinci sınıf bilim insanları yetiştirmesiyle mümkün olacağını söylemiş ve yıllarca bunun mücadelesini vermiş biridir. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nun kurulduğu yıllarda kendisine ve sözüne önem veren bir yönetim iş başındaydı.

        Ali Nesin en temel bilimlerden biri olan Matematik konusunda çok önemli faaliyetler yapıyor. Daha rahat koşullar altında, dünya çapında medyanın gözünün üstünde olduğu Yale Üniversite’sinde değil, Türkiye’de kendi çabasıyla ve halkın desteğiyle kimsenin dikkatini çekmeden bu işi yapıyor. Niçin yapıyor? Bu toplumun çocuklarına bir olanak sunmak için yapıyor. Ve bundan büyük bir keyif alıyor. İşte bu keyif onun için en önemli ödül.

        Ali Nesin’in mektubunu okuyunca mektupta dile getirilen gözlem ve görüşlere TÜBİTAK’ın nasıl bir cevap vereceğini gerçekten merak ediyorum. Verilen cevabı niçin merak ediyorum? Çünkü o verilen cevap içinde ben kendi kafamdaki sorunun cevabını arayacağım. Benim kafamdaki soru şu: TÜBİTAK belirli bir grup insanın dünya görüşünün hâkimiyeti altında bir aşiret kültürüyle mi yönetiliyor, yoksa bilimsel düşünce ve gerçeklerin en üst değer olduğu bir şeffaf yönetim ortamında mı yönetiliyor?

        Ben hem Türk üniversitelerinde hem de Amerikan üniversitelerinde öğretim üyeliği yapmış, bir bilim insanıyım. İki tarafı da bilen biri olarak bütün samimiyetimle şunu söylüyorum ki, Türk üniversitelerinin çoğu fakülte ve bölümleri “aşiret kültürü” ile yönetiliyor. Yazılı kanunlar sizi aldatmasın, uygulamadan bahsediyorum. Bu evvelden de böyleydi, şimdi de böyle. Yani sadece bu hükümetin etkisiyle oluşmuş bir kültürden söz etmiyorum. O nedenle TÜBİTAK’ın da aşiret kültürüyle yönetildiğini anlarsam hiç ama hiç hayret etmeyeceğim.

        Aşiret kültürü derken ne demek istediğimi anlamak isteyen okurlarıma benim Korku Kültürü kitabını okumalarını salık veririm.

        Diğer Yazılar