Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İnsan doya doya çocukluğunu yaşayamayınca içinde bir ağıt kalıyor; bu ağıt ağlanmadan yaşamı kucaklamak zor oluyor.

        Annem öldüğünde on yaşındaydım. Bilincimin yetersizliği ve içinde yaşadığım ortamın özellikleri nedeniyle ağıdım içimde kaldı. Şimdi farkına varıyorum ve farkına vardıkça anlıyorum ki tüm hayatımı içimdeki bu ağıdın bilincine varmak ve bu ağıdı dile getirmek için yaşıyorum. Bence birçok insan böyle yaşamış; ya da halen böyle yaşıyor. Ama çoğumuz farkında değiliz.

        Ağıdının farkına varanlardan biri bana yazmış; kimliğini ele vermeden o mektubu sizinle paylaşmak istiyorum.

        Merhaba Doğan Cüceloğlu... Heyecanlandım biliyor musunuz? Sanki karşımdaymışsınız gibi hissettim. Yazılarınızı okuyordum; teşekkür etmek istedim bir mektupla.

        Ben …’da doğup büyüdüm ; 26 yaşındayım ve ..’da sağlık teknikeri olarak çalışıyorum. Neredeyse çocukluğumdan beri sizi takip ediyorum.

        Bu satırları okurken, ya da seminer sonrası bu tür yaşla ilgili cümleleri duyduğumda, “Yapma ya, ben bu kadar yaşlı mıyım?” duygusu geçiyor içimden. Hayretle, bazen kaygı ve korkuyla, ‘ölüme yolculuk farkına varmadan devam ediyor’ zemininin canlandığını hissediyorum. Bu duyguyla mektubu okumaya devam ediyorum:

        Konuşmalarınız, ağzınızdan çıkanların yanı sıra mimikleriniz bile ayrı önemli benim için. Psikoloji okumayı sizi ortaokulda tanıdıktan sonra çok istedim, ama bişekilde sağlıkçı oldum.

        Anne ve babası problemli ilişki içinde olan bir ailenin küçük çocuğuyum ve bir ablam var. Çocukluğumdan beri hep birilerini mutlu etmek benim mutluluğum oldu. Kendimi seviyordum ama bazen kaşımı gözümü, bazense yazdıklarımı. Öyle garip bir sevme. Ama yinede özgüven diyemiyordum adına.

        Kendime güvenimin az oluşunun ya da sürekli onaya ihtiyacımın oluşunun ailevi eksikliklerden kaynaklanmış olabileceğini düşünüyorum. Babamdan yıllardır ayrıyım ve imzam bile babamın imzasının kopyasıdır. Bu kadar model aldım onu. Bu kadar eleştirmemin sebebi de belki bu.

        Yanımda değil çok uzaklarda ve ben çok eksiğim. Bu eksikliğimi hep birileriyle kapamak istedim. Ama baba gibi olmadı. Hayat bazen adil davranmıyor, dedim. Bu olmamalıydı, dedim ve yaptığım her hatayı, babam olsaydı…’ cümlelerine fiil ve yüklem olarak bağladım.

        Ama önemli olan bugününmüş şimdi görüyorum. Evet, belki hala hakkını vererek yaşamıyorum, ama yaşama gerekçemi ve başıma gelen olayların hepsinin bir anlamı olduğunu, hepsinin bana birşeyler kattığını, eğer ben izin verirsem bugünümü ve geleceğimi karartacağını biliyorum. Bunu düşünmemde bilincime kattığınız her cümleye şükranlarımı sunuyorum. Hayat zor demek evet kolay, ama mücadele etmeye çalışmak çok daha erdemlice bir davranış.

        Her söylediğimi işiten, her duamıza karşılık veren, darılmayan, bıkmayan, bırakmayan o yaratıcıya sizi emanet ediyorum. Bizim bilmediklerimizi anlamamızı sağlamasını ve sizin gibi insanların çoğalmasını canı gönülden diliyorum.

        Size ve eşinize sevgilerimi sunuyorum.

        Şimdi ekranı tam net göremiyorum, gözlerim dolu dolu. Umarım bu mektubu tüm babalar okur ve tüm zahmetine karşılık baba olmanın kutsal sorumluluğu içinde yaşama dürüstçe merhaba der. Bu ülkede babası varmış gibi görünen çok babasız çocuk var. Bu ülkede içindeki ağıdın farkına varmadan yaşayan çok kadın ve erkek var; bunlar evlenince mış gibi ana ve baba oluyorlar ve yine içinde ağıdı olan gelecek nesiller yetişmeye devam ediyor.

        Onurlandım; içimi bir mutluluk kapladı. Böylesine duyarlı birine dokunmuşum; onun yaşamına bir katkım olmuş. Bu güzel insan benim için canı gönülden dua ediyor, niyaz ediyor. Kendimi gerçek anlamda zengin hissediyorum.

        Diğer Yazılar