Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        25C koltuğunda oturan yolcu, hostes yanından geçerken, “Affedersiniz” dedi ve biraz önce yerinden kalkmış olan gence yerini vermek istediğini söyledi. Düşük sesle, “Ben bekleme sırasındaydım, herhalde o delikanlı biletini önceden almıştı” dedi. 25D’de oturuyordum, yani onunla aramızda dar bir koridor vardı ve konuşmasını rahatlıkla duyabiliyordum. Hostesin söylediklerini işitemedim, ama o ikna olmuş şekilde başını salladı ve elindeki kitaba döndü.

        Yukarıda anlatmaya çalıştığım olay şöyle gelişti: Yaşlı bir büyükanne kızı ve torunuyla uçağın 24A, 24B ve 24C numaralı koltuklarına oturdular. Bir süre sonra bir delikanlı geldi ve 24A’da oturan büyükanneye, “Sizin yeriniz 24A mı?” diye sordu. Büyükanne kızına baktı, hayır onun yeri değilmiş; iki bilet almışlar, üç koltuğa oturmuşlar. Kalktılar, genç adam yerine oturdu.

        Küçük kızın annesi olduğunu düşündüğüm bayan sanırım bir ara hostesle konuştu; çünkü bir süre sonra hostes geldi ve şimdi 24A’da yerine oturan gence, “Sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim. Burada kalabalık bir aile var; izin verirseniz onlar daha rahat otursunlar diye sizin yerinizi değiştireyim. Pencere kenarları dolu, ama bir koridor koltuğu verebilirim; örneğin 6D koltuğu boş” dedi ve ondan izin istedi.

        Genç adam, “Tabii” dedi ve teklifi kabul etti. Aile üç koltuğa yerleşirken genç üste koymuş olduğu çantayı almak için kabin kapağını açtı, tam çantayı alacakken öne gitmiş olan hostes geri geldi ve gence, “Üzgünüm ama 6D’nin sahibi geldi” dedi ve şöyle bir çevresine baktı ve “26D boş, oraya oturun” dedi. Genç adam çantasını almadı, eski yerinde bıraktı ve bu kez benim arkamdaki koltuğa, 26D’ye oturdu.

        HAKKANİYET MESELESİ

        Bir süre sonra, uçak tam kapıları kapatmak üzere iken oldukça topluca bir adam ter içinde geldi ve 26D’de oturan gence, “Burası sizin yeriniz mi?” diye sordu. Genç büyük bir masumiyetle, “Sizin yeriniz mi?” diye aynı soruyu ona sordu. Yeni gelen biletini gösterdi. Genç adam yerinden kalktı üst kabinden çantasını aldı ve öne doğru yürüdü.

        Kapılar kapanıp uçak piste doğru giderken önden arkaya giden hostese 25C’de oturan adam, yukarıda anlattığım gibi, “Affedersiniz” dedi ve biraz önce yerinden kalkmış olan gence yerini vermek istediğini söyledi. Bu isteğin alışılagelmişin ötesinde olduğunu düşündüm; bu kişi kendisi için daha rahatsız bir yere gitmeye gönüllü oluyordu. Bir süre kafamda bu adamla nasıl konuşurum diye evirip çevirdikten sonra elindeki kitabı bahane ederek konuşmak istedim.

        Yolculuk süresince bir fırsat yaratamadım ama uçak indikten sonra konuştuk; “Neden daha rahatsız bir koltuğa gitmeye gönüllü oldunuz?” diye sordum. Önce neden bahsettiğimi hatırlayamadı. Hatırlatınca, yüzünde bir gülümsemeyle, “Nerenin daha rahatsız olacağı tartışılabilir!” dedi. “Hakkaniyet meselesi mi?” diye sordum.

        Bir süre sessiz durdu, ne söyleyeceğini, kafasındakini keşfetmeye çalışan bir hali vardı ve yürümesini durdurdu, gözlerini kıstı, gözlerimin içine bakarak, “Evet” dedi, “Eğer bir insanın yaşamında hakkaniyet anlamını kaybederse, zamanla yaşamındaki her şey anlamını kaybeder.”

        VAR OLUŞUYLA SAVAŞÇI

        Kendi vicdanının tanıklığını önemseyen bir insanla karşı karşıya olduğumun bilincinde elimi uzattım, kabul etti, el sıkıştık. Bir daha hiç birbirimizi görmemek üzere ayrıldık. O beni hiç hatırlamayacaktı, ama ben onu ömür boyu unutmayacaktım. Ben savaşçı kitabını yazmış biri idim; o var oluşuyla savaşçı idi. Düşündüm; ben durumu algılardım, genç adama haksızlık yapıldığını düşünürdüm, içimde bir rahatsızlık hissederdim, ama kendi yerimi teklif etmek aklıma gelmezdi. Çünkü sorumluluğumu algılayamazdım; var oluşum henüz orada değil.

        Diğer Yazılar