Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son günlerde herkesin dilinde ‘Ezel’ adlı TV dizisinde Tuncel Kurtiz’in canlandırdığı ‘Ramiz Dayı’ karakteriyle özdeşleşen, Oscar Wilde imzalı şu dizeler var: “…Herkes öldürebilir sevdiğini. Kimi bir bakışıyla yapar bunu, kimi dalkavukça sözlerle. Korkaklar öpücükle öldürür, yürekliler kılıç darbeleriyle! Herkes öldürür sevdiğini ama herkes öldürdü diye ölmez.” Bu dizeleri neden bu kadar sevdik biliyor musunuz? Çünkü vicdanlarımızdan yükselen sessiz bir çığlık gibiler. Bu dizeler bize Shakespeare’in Lady Macbeth’inden hiçbir farkımız olmadığını hatırlatıyor. Shakespeare’in dediği gibi bulunduğumuz yerde insanların gülüşünde hançerler gizli. Kanımıza en yakın olanlar, kanımıza o kadar susamışlar… Ellerinize bir bakın, en masumunuzun bile elleri tırnaklarının içine kadar kan… Var mı aranızda elini kana bulamayan, sevdiğini öldürmeyen? Lady Macbeth gibi sürekli ellerimizdeki görünmeyen kan lekelerini silmeye çalışmamız bundan... Ama galiba kanun bu; masallar sadece kanla yazılırlar…

        BAŞINIZ ÖNDE ELLERİNİZ KAN İÇİNDE

        Duru Tiyatro’da sahnelenen ‘Ay Tedirginliği’ adlı oyun da; bir kadın, bir adam, bir giz ve birçok cinayet üzerinden bu gerçeği yani hepimizin birbirimizin ve en güzel hislerin celladı olduğumuzu anlatıyor. Oyunun yazarı Özen Yula, ılık bir bahar gecesi bir parkta karşılaşan bir adamla kadının diyalogları üzerinden hayatla ilgili öyle önemli noktalara gönderme yapmış ki; insan oyunu izlemiyor yaşıyor. Öyle ki; oyunun hemen başında sahneden yükselen ‘Bir Bahar Akşamı Rastladım Size’ şarkısı, ‘Bir Kış Akşamı Rastladım Bize’ye dönüşüyor. Performanslarıyla gerçekten ‘özen’le yazılmış bu metnin hakkını veren Sezin Akbaşoğulları ve Bekir Aksoy sahneden derinden bakınca gözlerinize, başınız tıpkı şarkıdaki gibi öne eğiliyor ve siz kanlı ellerinizle karşı karşıya kalıyorsunuz.

        MASALSIZ KALMIŞ ÇOCUKLAR GİBİSİNİZ

        Ne tuhaf utanmıyorsunuz… İtiraf edin aslında o kanları seviyorsunuz. Çünkü elleriniz kanlı oldukları için canlı… O kanlar yaşadığınıza dair kanıtlar aslında, o kanlar yazdığınız masalların mürekkebi. Konu aşksa elinizi yeniden kana bulamak, kan ter içinde sevişmek, kanınız pahasına bir masal yaşamak için can atıyorsunuz ama kanınız çekilmiş ya bir kere ne zaman karşınıza kanınızı kaynatan, kanınıza girebilecek biri çıksa kolaya kaçıyor ve masal yerine hikaye anlatmaya başlıyorsunuz. Üstelik “Sen çok iyisin, ben seni üzerim” ya da “Benim kafam karışık, seni oyalayamam” gibi kalıplaşmış cümlelerle… Cinayet işlemekten ya da bir cinayete kurban gitmekten kaçarken, kendi ellerinizle kendinizi öldürüyorsunuz. Kusura bakmayın ama tıpkı oyunda söylendiği gibi siz; masalsız kalmış çocuklara benziyorsunuz. Zamanında yaşadığınız masalların kahramanları sizde öyle derin yaralar açmış ki; tek derdiniz yeniden yaralanmamak adına yüreğinizin yufkalığını gizlemek… Oysa şükretmeniz lazım, sonu iyi ya da kötü çocuklarınıza anlatacağınız bir masalınız var… Ve unutmayın çocukları uyutmak için değil, uyandırmak için anlatılır aslında masallar… Bu oyun da bir nevi masal aslında; başlayan, biten ve içinizdeki uyuyan devi silkeleyip uyandıran… ‘Ay Tedirginliği’ sezonun görülmesi gereken oyunlarından… Siz biletinizi alırken, ben de izninizle bana masal sözü olan adamla buluşmaya gidiyorum. Umarım masal yerine hikaye anlatmaya kalkıp, kanı ellerimden beynime sıçratmaz!

        Diğer Yazılar