Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Her şey beklendiği gibi oluyor.

        Hafızası sağlam okurlar hatırlayacaklardır.

        Binali Yıldırım’ın AK Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olacağı ilk olarak bu köşede yazıldı.

        Bunu yazdığım sırada Binali Bey Başbakan’dı.

        Haliyle “Yok böyle bir şey” dedi arayarak.

        Gazeteciler o günlerde kendisine sordular bunu.

        “Benim iyi kötü bir görevim var. Nereden çıkarıyorsunuz bunları” yanıtını verdi.

        Arada pek çok gelişme oldu.

        Türkiye yeni bir yönetim şekline geçti.

        Başbakanlık diye bir makam kalmadı.

        Binali Yıldırım TBMM Başkanı oldu.

        Birlikte Arjantin ve Senegal’e yaptığımız ziyaretlerde bu konuyu yine sordum kendisine.

        “TBMM Başkanı olarak kalmak istediğini” söyledi.

        Ben de, “TBMM Başkanı olarak kalmak istiyor ama Cumhurbaşkanı Erdoğan ısrar ederse hayır diyemeyecekmiş gibi bir hava sezdim” diye yazdım...

        Ve sonunda Binali Yıldırım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu.

        Kendisi için hayırlı ve uğurlu olsun.

        Yapılan tüm anketler seçime 3 ay kala kendisini favori gösteriyor.

        Büyük bir olasılıkla İDO Genel Müdürü olarak veda ettiği İstanbul’a Büyükşehir Belediye Başkanı olarak dönecek gibi.

        Tabii şimdi tartışma adaylığı süresince TBMM Başkanlığı'nı sürdürüp sürdüremeyeceği.

        AK Parti’den gelen sinyaller, adaylık süresince TBMM Başkanlığı'ndan ayrılmayacağı yönünde.

        Peki bu durum “Yeni Anayasamıza” uygun mu?

        Anayasa gibi bir metin üzerine benim yorum yapmam yakışık almaz.

        En iyisi ben Anayasa’nın TBMM Başkanı ve Başkanlık Divanı’nın görev ve yetkilerini belirleyen 94. Maddesi’nin B bendininin son cümlesini sizlere aktarayım.

        94. maddesinin son cümlesi aynen şöyle:

        “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasi partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine, görevlerinin gereği olan haller dışında, Meclis tartışmalarına katılamazlar; Başkan ve oturumu yöneten Başkanvekili oy kullanamazlar.”

        Burada yanıtlanması gereken soru şu olacak:

        "Bir partinin belediye başkan adayı olmak, o siyasi partinin faaliyeti sayılır mı sayılmaz mı?"

        Ya da şöyle de sorabiliriz:

        "Büyük bir ihtimalle TBMM Başkanı’nın 3 ay sonra değil de, 3 ay önce seçmek için Anayasa’yı eğip bükmeye gerek var mı?"

        ***

        Eğitim şart

        Kenan Sofuoğlu ile ilgili niye bir şey yazmadın diye soruyor okurlar.

        Ama sadece bunu değil, yüzlerce konu ile ilgili “Bunu niye yazmadın, şunu niye yazmadın” soruları ile karşılaşıyorum.

        Muhtemelen diğer meslektaşlarımın da durumu farklı değildir.

        Bilem farkında mısınız ama kısıtlı bir alanda, kendimizce önemli gördüğümüz konulara değinmeye çalışıyoruz.

        Türkiye’de ve dünyada o kadar konu ve o kadar farklı beklenti var ki, her gün ansiklopedi yazsak yine de değinmediğimiz konu kalacaktır.

        Ama açıkçası Kenan Sofuoğlu’nun TBMM’deki odasında ayaklarını masaya koyup, karşısına diktiği danışmanlarla ilgili bir şeyleri siz talep etmeseniz de yazacaktım.

        Ne yalan söyleyeyim, ayaklarını masaya uzatması benim çok da garibime gitmedi.

        Böyle oturmayı seven pek çok kişi tanıyorum.

        Siz sormadan söyleyeyim, ben hayatımda böyle oturmadım, oturamadım.

        Ama anormal bir şey olarak da görmem, bu kadar rahatsız bir oturuş pozisyonunu niye seçtiklerini merak ederim sadece.

        Beni rahatsız eden karşısında iki kişi varken böyle oturması oldu Sofuoğlu’nun.

        Ayıptır kabalıktır.

        Danışmanlarıymış.

        Görüntüye bakarsanız pek danışman gibi durmuyorlar.

        Daha çok “Entourage” havasındalar.

        Yani kankaları.

        Ünlü ve zenginlerin çevresinde bulunan tiplerden.

        Karşındaki kim olursa olsun, böyle bir oturuş normal değil.

        Saygısızlık.

        Ama belli ki, Sofuoğlu karşısındakileri saygıya değer bulmamış ki, ayakkabılarının tabanını burunlarına dayamış.

        Yine de ayıp.

        Saygı duymadığın birine bir halt danışmayacağın zaten belli.

        Bu yazıyı yazmadan önce “Şu Kenan Sofuoğlu’nun eğitim durumuna bir bakayım” dedim kendi kendime.

        100 ayrı yerde yayınlanmış biyografisine baktım.

        Motosiklet kariyeri ile ilgili her türlü detay vardı ama eğitim durumundan tek satır bile bahsedilmemişti.

        En sonunda TBMM Albümü'nü açtım.

        Öyle ya orada milletvekillerinin hangi okulda okuduğu, mezun olmasalar bile yazardı.

        İşin garibi, Kenan Sofuoğlu’nun hangi okulda okuduğu ya da hangi eğitimi aldığı veya herhangi bir eğitim alıp almadığı ile ilgili TBMM Albümü'nde de tek satır yer almıyordu.

        TBMM albümündeki bilgi şundan ibaretti:

        Özgeçmiş

        Kenan SOFUOĞLU

        Sakarya / Akyazı - 1983, Basri, Nurhayat.

        Millî Sporcu; Motosiklet yarışmacısıdır. 5 kez Dünya Şampiyonu oldu.

        Çok iyi düzeyde İngilizce bilen Sofuoğlu, evli ve 1 çocuk babasıdır.

        Belli ki, Dünya Şampiyonu motosikletçi vekilimiz, çok genç yaşta motor tepesine binince, eğitim falan hak getirmiş.

        Hal böyle olunca da fotoğraf da böyle oluyor.

        Takımının garajında oturur gibi oturuyor.

        ***

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        "Bardağın boş mu dolu mu olduğu tartışılırken, birileri bardağı yürütmediği zaman."

        Diğer Yazılar