Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine ve adayların ortak vaatlerinden birine farklı bir gözle bakmaya var mısınız?

        Varsanız, birlikte devam edelim.

        İstanbul’un anasını ağlatan imar rejiminin mucitleri ve uygulayıcıları dahil, herkesin ve tabii yarışı önde götüren her iki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayının da ortak bir söylemi var:

        "İstanbul’da dikey yapılaşmaya son vereceğiz, yatay mimariye geçeceğiz."

        Bu söylem kulağa hoş gelse ve doğru gibi görünse de aslında çağdışı, akıl dışı- bilim dışı bir söylemden öte bir şey değil.

        Artık modern şehircilikte bu saçma iddianın hiçbir geçerliliği yok.

        Yatay yapılaşmanın dikey yapılaşmadan daha çevreci olduğuna dair bir veri ne yazık ki elimizde yok.

        Önemli olan yatay veya dikey değil “doğru yapılaşma”.

        Ve belki kulağınıza hoş gelmeyecek ama “doğru biçimde yapılmış” dikey yapılaşma, yatay yapılaşmaya oranla daha çevreci.

        Bunu size göstermek için iki kent arasındaki bilimsel bir karşılaştırmayı aktaracağım.

        Bu kentlerden biri Atlanta.

        5,3 milyon nüfuslu bir Amerikan kenti.

        Diğeri ise hemen hemen aynı nüfusa sahip İspanyol şehri Barcelona.

        Atlanta dünyada görebileceğiniz en yeşil büyük kentlerden biri. Her yer orman, ağaç, göllerle dolu. Cennet gibi. Merkez dışında mimari tamamen yatay. Tek katlı evler, kocaman yemyeşil bahçeler içinde.

        Diğeri ise içinde öyle geniş ormanlar, dev parklar olmayan, deniz kıyısındaki çok yüksek olmasa da dikey mimariye yönelmiş bir kent olan İspanyol kenti Barcelona.

        Atlanta yatay mimariye sahip olduğu için 5 milyonu biraz aşan nüfusunu 7,692 kilometrekarelik bir alana yaymış.

        Barcelona’nın kapladığı alan ise 648 kilometrekare.

        Bu durumun doğal sonucu olarak da Atlanta dünyada ulaşıma dayalı karbon salınımında dünyayı en fazla kirleten kentlerin başında geliyor. Atlanta’nın sadece ulaştırma amaçlı karbon salınımı kişi başı 6,9 ton.

        Barcelona’da ise bu miktar sadece 1,16 ton.

        Sağlıklı ve çevreci kentleşmede mesele yapılaşmanın türü değil.

        Sıkıştırılmamış, kentin nefes almasına izin veren, yüksek binaların arasında geniş yeşil alanlar içeren, doğru konumlandırılmış yüksek katlı binalar kentin doğal hava akımını bloke etmeyen, yer altı raylı ulaşım sistemlerine sahip, toplu taşımacılıkta gelişmiş, inşa teknolojisi çevreci ve enerji koruma prensibine dayandırılmış bir dikey yapılaşmanın yatay yapılaşmadan daha çevreci olduğu artık çok net.

        Ben ise tüm bunları bilen ve beylik laflar etmeyen belediye başkanları istiyorum.

        Ama ortalıkta göremiyorum.

        REKLAM

        ***

        Yerli ve milli mitil

        Beklenmiyordu dersem yalan söylemiş olurum.

        İktidar partisinin İstanbul’daki Kürt oylarını etkilemek için bir şeyler yapacağı açıktı.

        Önce Öcalan’la avukatları görüştürüldü.

        “Açlık grevlerini bitirmek için” demek, her türlü eleştiriyi engelleyecek insani bir kılıftı.

        Sonrasında bazı başka girişimler olduğu kulağımıza geliyordu.

        Ancak dün mesele en tepeden halledilmeye çalışıldı.

        Bir akademisyen, hiç bir hakkı ve yetkisi olmamasına rağmen terör örgütünün hapisteki lideri ile görüştürüldü.

        Ve Öcalan’dan İstanbul seçimlerinde HDP’nin tarafsız olmasını talep eden bir mektupla geldi İmralı’dan.

        Aynı akademisyen televizyona çıkıp mektubu anlattı.

        Öcalan’ı biraz övdü ve sonunda işin cılkını çıkararak “Öcalan yeri ve millidir” bile dedi.

        Biten açılım süreci, farklı bir biçimde yeniden başlamış oldu.

        “Megri megri”den “Yerli ve Milli”ye evrildi Öcalan’la olan muhabbet.

        Bu yeni açılım sandığa nasıl yansır bilemem.

        Ancak şunu söyleyebilirim.

        Görünen o ki İstanbul’a bir mitil de Öcalan attı.

        ***

        Markette seçim kalabalığı

        Dün sabah erken saatte bir yere giderken, yolumun üstündeki bir markete girdim.

        Bildik market zincirlerinden birinin küçük bir şubesi.

        Markette hiç alışık olmadığım bir kalabalık.

        Herkes üst üste diyeceğim bir kalabalık.

        Kasaya geldiğimde kasiyere “Hayırdır ne bu kalabalık” dedim.

        “Kartlara yükleme yapılmış” dedi kız ama ben buna bir anlam veremeden aval aval bakarken, arkamdaki teyze açıkladı konuyu.

        İhtiyaç sahiplerine Sosyal Hizmetler Müdürlüğü tarafından verilen “Sosyal Yardım Kartları” var biliyorsunuz.

        Seçim arifesinde bu kartlara 400 TL’lik ek yükleme yapılmış.

        Bu da bir SMS mesajı ile kart sahiplerine bildirilmiş.

        Onlar da fiyatlar artmadan bir an önce parayı harcamak için markete koşmuşlar.

        Telefonuna gelen mesajı da gösterdi arada.

        “Bana yollasana şu mesajı” dedim.

        “Ben anlamam, sen yolla” diyerek telefonu elime tutuşturdu.

        Teyze alemdi: “Evladım inşallah seçim bir kez daha iptal edilir bize bir 400 TL daha yatar” dedi gülerek.

        “Aman teyzecim, ağzından yel alsın” dedim.

        REKLAM

        ***

        Yavuz doğru hamle

        Yavuz Sondaj gemimizin, Kıbrıs açıklarına yollanarak, sismik araştırma gemilerimizin yaptığı tespitler doğrultusunda doğalgaz sondajına başlanmış olmasını, çok ama çok yerinde bir hamle olarak görüyorum.

        Sonuçsuz, boş bağırmalar yerine böyle bir harekete geçiş Türkiye’nin pozisyonu açısından çok daha değerli ve önemlidir.

        REKLAM

        ***

        Elbette binecek o otomobile

        Binali Yıldırım’ın kullandığı otomobil üzerinden yapılan tartışmayı son derece abes, son derece yersiz ve son derece cahilce buluyorum.

        Neymiş, bindiği otomobil Başbakanlığı dönemindedevlet tarafından kiralanmış bir araçmış.

        Bunun hiçbir tarafında bir haber yok.

        Herkes biliyor ki, eski başbakanlara ve eski cumhurbaşkanlarına devlet araç tahsis eder.

        Onlar da araçları her türlü işlerinde kullanırlar.

        Bugün de yaşayan tüm eski başbakanların, Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah Gül gibi hayattaki tüm cumhurbaşkanlarının kullanımına tahsis edilmiş birer, hatta bazen birden fazla araç var.

        Buradan bir usulsüzlük, bir yolsuzluk çıkmaz.

        Belediye personelinin adaylardan biri lehine seçim çalışması yapması, seçim için belediye kaynaklarının kullanılması bundan çok daha büyük bir usulsüzlüktür.

        Benden söylemesi.

        REKLAM

        ***

        Sandığa gidin bence

        Araştırma şirketi sahibi bir dostum yaptığı son anketi gösterdi dün.

        24 Haziran seçimlerini de, son 31 Mart seçimlerini de hemen hemen yüzde yüze yakın isabetle bilen bir araştırmacıdır kendisi.

        Tamamladığı araştırmayı onaylatmak üzere Noter’e götürüyordu.

        “Sen de medya noteri sayılırsın. Aramızda kalmak koşulu ile sana göstermeye geldim” dedi.

        Aldım baktım.

        Bu saatten sonra anket yayınlamak mümkün değil.

        Ancak şunu söylemekte beis yok.

        Bence sandığa kesin gidin.

        Çünkü bazılarının iddia ettiği gibi farklar falan yok.

        Seçim hâlâ bıçak sırtında.

        Sonucu sandığa gitmeyenler belirleyecek.

        REKLAM

        ***

        Beter olsunlar da

        15 Temmuz darbe girişiminin önemli ve belki de kilit isimlerinden eski Tümgeneral Mehmet Dişli, 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum oldu.

        Diğer sanıklara da ceza yağdı.

        Darbecilere ders olması, kafasından böyle şeyler geçirenlere emsal olması açısından yerinde kararlar.

        Benim anlamakta zorlandığım ise aldığı cezadan darbede çok etkin olduğunu anladığımız bu herifin, darbe girişiminin ertesi günü helikopterle Başbakanlık konutunda elini kolunu sallayarak nasıl dolaştığı.

        REKLAM

        ***

        Osman Hoca oldu mu şimdi!

        Prof. Osman Müftüoğlu hocamız yılın komplo teorisine imza atarak, Netflix’in yayınlarının izleyenlerde eşcinselliği özendirici etkisi olduğunu yazdı.

        • Değerli büyüğümüz Ertuğrul Özkök sıklıkla ne kadar sıkı bir Netflix izleyicisi olduğunu yazıp duruyor.
        • Prof. Dr. Osman Müftüoğlu Ertuğrul Özkök’ün doktoru ve Özkök sık sık Osman Hoca’nın tavsiyelerini aktarıyor.

        Bu durumda Özkök’ün doktoruyla arası açılacaktır herhalde.

        Ya kendisini haksız yere töhmet altına soktuğu için.

        Ya da doktor hasta gizliliğini ihlal ettiği için!

        Bu yazının gırgır amaçlı yazıldığını da söyleyeyim peşin peşin.

        6 yüz küsur testosteronasahip olduğunu söyleyen Özkök’ün yönelim değiştirecek hali yok herhalde!

        Öyle değil mi Osman Hocam…

        REKLAM

        ***

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Her yol mübah olmadığı zaman.

        Diğer Yazılar