Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yine bir doktor şiddete maruz kaldı, şiddeti uygulayana yine hoşgörü ile yaklaşıldı.

        Her gün, bir sağlık çalışanı, bir hekim bir hastanın ya da hasta yakınının saldırısına uğruyor.

        Bazen yaralanıyor, bazen hayatını kaybediyor.

        Ve bu suçlar ne yazık ki, Türk yargı sistemi tarafından basit saldırı ve yaralama suçları olarak değerlendiriliyor.

        Sanki doktorlar mesleklerinden ötürü saldırıya uğramış gibi değil de, bir sokak kavgasına karışmış gibi mesele ele alınıyor.

        Hal böyle olunca da saldırganlar çok küçük, hatta ceza bile sayılmayacak cezalarla paçayı kurtarıyorlar.

        Ben yıllardır sağlık çalışanlarına ve hekimlere yönelik bu şiddetle ilgili yazılar yazıyorum, yetkili hiç kimse kılını kıpırdatmıyor, hiçbir yasal düzenleme yapılmıyor.

        Buna karşılık şöyle yanıtlar alıyorum:

        “Tamam şiddet iyi bir şey değil ama o doktorlar da hastalara çok kötü muamele ediyor, bizi adam yerine koymuyor, bize tepeden bakıyor, hastamızla ilgilenmiyor.”

        İyi de siz o doktorun, o sağlık çalışanın hangi şartlar altında çalıştığının farkında mısınız!

        “Hastamızla ilgilenmiyor” diye suçladığınız doktorun, sağlık sistemine getirilen saçma sayısal performans kriterleri nedeniyle aynı anda kaç hasta ile ilgilenmek zorunda olduğunu biliyor musunuz mesela!

        Her gün yüzlerce hastaya ve hasta yakınına dert anlatmanın, farklı farklı kültürlerden yüzlerce kişiyle, sağlık gibi önemli bir konuda hesap vermeye çalışmanın nasıl bir stres olduğunun bilincinde misiniz!

        REKLAM

        Günde 100 hasta ve onların yüzlerce yakınıyla ilgilenmenin kolay bir şey olduğunu mu düşünüyorsunuz?

        Sistemi bu hale getirenlere değil de, bu sistemde hastalardan daha fazla mağdur olan doktorlara kızmak ve onlara saldırmak sorunu çözecek mi zannediyorsunuz!

        Diyelim ki haklısınız, diyelim ki hekim haksız.

        Çare dövmek, saldırmak mı!

        Bankadan para çekerken işleminizi geciktiren memuru tartaklıyor musunuz!

        Kredi talebinde bulunduğunuz bankanın müdürü talebinize yanıt vermez ise banka müdürünün kafasını mı kırıyorsunuz!

        Tapu dairesinde işiniz aksayınca tapu müdürünün gırtlağını sıkıyor musunuz?

        Evinizdeki musluğu tamir için çağırdığınız usta gecikince ustayı apartmanın kapısında hastanelik mi ediyorsunuz!

        Yemeğinizi geç getiren garsonun kafasına tabak mı atıyorsunuz!

        Yemek kötü ise aşçıyı mı fırına tıkıyorsunuz!

        Hadi sıkıysa yapın.

        Tüm bunları yapmıyorsanız, tüm bunlardan çok daha zor ve hayati bir görev yapan doktorları niye dövüyorsunuz kardeşim, manyak mısınız!

        Bana sorarsanız yapılması gereken tek bir yasal düzenleme var.

        Doktora şiddet uygulayan kişilerin kaydı o kişinin adli siciline değil sağlık dosyasına yazılacak, doktor enabız’a baktığı anda bunu görecek.

        Ve doktorların bu kişileri tedavi etmeyi reddetme hakkı olacak.

        Bakın bakalım o zaman.

        El mi yaman, bey mi yaman!

        İyi ki o beğenmediğiniz Montreux varmış değil mi!

        İyi ki o beğenmediğiniz Montreux varmış değil mi!
        0:00 / 0:00

        Ukrayna-Rusya gerginliğini körükleyen ABD yönetiminin aslında tek bir hedefi vardı.

        Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattını engellemek.

        Ne Ukrayna halkının durumu ve geleceği umurlarında ne de başka bir şey.

        Onların derdi Rusya’nın Avrupa ile ilişkilerini ilerletmesini engellemek, Rusya’nın güç alanını kırmak.

        ABD için Almanya’nın Kuzey Akım projesinin bittiğini açıklaması bu krizden ABD’nin en önemli beklentisini karşılaması anlamına geliyordu.

        ABD Başkanı Biden’in açıklaması da zaten bunu gösteriyordu.

        Alttan alan, işi büyütmeye gayret eden “tırsık” bir açıklama.

        Görüntü olarak da ABD açısından moral bozucu bir hali vardı Biden’in.

        Ve Rusya’nın lideri zafiyeti hemen hissetti.

        Anladı ki, rakibi ters ayakta yakalamıştı.

        Hemen el yükseltti.

        Sınırlı da olsa bir askeri harekat başlattı.

        Gerilimi tırmandırdı.

        Çünkü gördü ki, karşı taraf boş.

        Karşı tarafın eli kolu bağlı.

        Bu iş nereye evrilir?

        Şimdilik bu işin kazananları belli.

        ABD kazançlı. Kuzey akım projesi durdu.

        İngiltere kazandı, Brexit sonrası AB yeni bir sorunla karşı karşıya ve İngiltere bu sorunun tamamen dışında, eli güçlü.

        Kaybeden Almanya, doğalgazda yüzde 50’nin üzerinde bağımlı olduğu ülke ile içinde bulunduğu bloğun arasındaki gerilimden etkilenmemesi imkansız gibi.

        Kaybeden Türkiye, arabuluculuk iddiası boş çıktığı gibi, bölgede partnerlik yaptığı iki ülke arasındaki kavga Türkiye’yi derinden etkileyecek.

        Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık durumunda. Bu durumu farklı konularda idare etmeyi başardı ama konuların sayısı giderek artıyor.

        Aynen Suriye’de olduğu gibi bu işte en fazla kaybeden olabilir.

        Bu meselede taraf olmamak için tek tutunacağımız dal bu ülkeyi kuran “büyük insanların” bize bıraktığı Montreux Anlaşması.

        Bu sayede pozisyonumu korumayı başaracağız.

        Ve iyi ki, Kanal İstanbul gibi bir şeyi yaparak Montreux Anlaşması'nı bypass etmemiz talebiyle karşımıza geleceklerin eline koz verememişiz.

        Ve tabii kaybeden Ukrayna.

        ABD’ye fazla güvenmenin cezasını çekiyor.

        Buradan da ders çıkarması gerekenler hayli fazla.

        ABD’ye güvenerek bölgesel gerçeklerden kopanların bölgedeki yaşamı kolaylaşmıyor.

        Güneyimizdeki bazı oluşumlar, zannederim bunu görmüşlerdir.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Elini ayağını öpmemiz gereken insanlara sövmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar