Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Eski İstanbul Atatürk Havalimanı ihaleye çıkarıldı.

        Millet bahçesine dönüştürülecek.

        Yazık.

        Yazık ama emir demiri çoktan kesti.

        Bu sefer ki, yazığın nedeni başka.

        Umarım, Millet Bahçesi’ne dönüştürme sırasında, ucuna bir hastane yaparak birini zaten kullanılmaz hale getirdikleri pistleri tamamen ortadan kaldırmazlar.

        Çünkü o pistler kolay kolay yapılmıyor.

        Ucuza yapılmıyor.

        Ve gün gelir Allah göstermesin gerekli olabilir.

        Aklı başında hiçbir ülke, hiçbir devlet bir havalimanını kapatsa da, oranın pistlerini yok etmiyor.

        En güzel örnek ise Almanya’nın Berlin kentindeki Tempelhof Havalimanı.

        Tempelhof, 1923 yılında, Almanya’nın ilk havalimanlarından biri olarak yapılmış.

        Hitler döneminde altın çağını yaşamış.

        Tegel’in devreye girmesinden sonra gözden düşmüş, Türkiye’de de örneklerini gördüğümüz 2. Dünya Savaşı öncesi Alman mimarisinin özelliklerini taşıyan ve bana göre şahane bir havalimanı idi.

        Biri 2,1 diğeri 1,84 kilometrelik iki pisti, çok kullanışlı bir terminal binası vardı. Son yıllarında sadece küçük havayolu şirketlerinin ve özel uçakların kullandığı bir havalimanına dönüşmüştü.

        Benim açımdan önemi ise terminal binası içinde Avrupa’daki en güzel oyuncak tren mağazalarından birine sahip olmasıydı.

        REKLAM

        Berlin kenti 2008’de havalimanın kapatılmasına karar verdi.

        Bayağı bir gürültü çıktı.

        Kapatılmasın diyenler yüzbinlerce imza topladılar.

        Sonra da bir referandumla yapılarak Tempelhof’un bir kamusal rekreasyon alanı, konser ve gösteri parkı olmasına karar verildi. Terminal binası ise sergi alanı olarak kullanılacaktı.

        2015 yılındaki mülteci krizi sırasında ise eski terminalin “Acil Mülteci Barınağı” olarak düzenlendi ve 2.000 mülteciye ev sahipliği yapması gündeme geldi.

        Şimdi Tempelhof bir park, özellikle hafta sonları hayli kalabalık bir Berlinli nüfusu ağırlıyor.

        Millet eğleniyor, spor yapıyor, piknik yapıyor.

        Peki Tempelhof’un iki büyük pisti, yan yolları ne oldu?

        Hiçbir şey olmadı, aynen korunuyor.

        Tek bir santimini bile kırmadılar, yıkmadılar, ucuna hastane veya bir bina yapmadılar, terminal binalarını yıkıp dökmediler.

        Niye peki!

        Almanya fakir bir ülke mi!

        Değil elbette.

        Avrupa’nın en zengin ülkesi.

        Dünya’nın keyfi en yerinde ülkesi.

        Her yıl verdiği bütçe fazlası ile 10 Tempelhof yapabilir, Yap-İşlet-Devret demeden, yabancılara milyarlarca dolar borçlanmadan, kendi kaynakları ile...

        Ama Almanya akıllı.

        Bir havalimanının ve tabii pistlerinin önemini biliyor.

        Belki bir daha o pistlere hiç gerek olmayacak, belki de bir an gelecek o pistler hayati önem kazanacak.

        Almanya’da bilmiyor.

        Ama şunu biliyor.

        Onları yıkacak, ortadan kaldıracak kadar zengin değiller.

        O yüzen kilometrekarelerce araziyi park yapsa da, pistleri koruyor.

        Biliyor ki, o pistler kimsenin bir tarafına batmıyor.

        7 günlük tutturma

        7 günlük tutturma
        0:00 / 0:00

        Ulaştırma veAltyapı Bakanlığı kıvançla açıklamış.

        “Kamu özel İşbirliği metodu ile yapılan yol ve köprülerde bayramda verilen garanti sayılarını ulaşıldı”

        Çok güldüm.

        Bunu anlamak için bayramı görmesine gerek yoktu.

        Daha o yolların ve köprülerin temeli atılmadan, ihalesi yapılmadan bu köşede “Verdiğiniz garantiler belki sadece bayramlarda tutar” diye yazmıştık.

        Bunu görmek için çok zeki olmaya, çok hesap bilmeye, ağır fizibiliteler yapmaya gerek yoktu.

        Bir nebze izan, bir katre akıl yeterdi.

        Şimdi bize bayram müjdesi gibi “sayı tuttu” deniyor.

        Şahane.

        Verdiğiniz garanti yılda 3 Ramazan Bayramı günü, 4 Kurban Bayramı günü tuttu diyelim.

        Geri kalan 358 gün ne olacak.

        O günlerde neyi tutturacağız.

        Sayın Valim olmadı bu iş!

        Sayın Valim olmadı bu iş!
        0:00 / 0:00

        Nesin Vakfı nedir bilir misiniz!

        Yazar Aziz Nesin’in, 50 yıl önce “Gariban çocukları, dezavantajlı çevrelerin evlatları iyi eğitim olanaklarına sahip olabilsinler” diye kurulmuş bir vakıf.

        Fakir fukara çocuklarını, eğitim ve eğitimleri sırasında barınma imkanları sunan bir hayır kurumu.

        Aziz Bey, zengin bir adam değildi ama yazarlıktan elde ettiği geliri kendi çocuklarına değil, fakir fukara çocuklarına bağışlamıştı.

        Çatalca’daki vakıf daha sonra, Aziz Nesin’in oğlunun girişimleri ile bir de İzmir yakınlarında Matematik Köyü kurmuş ve burada Türk gençlerinin en başarısız olduğu alan olan matematik konusunda ek eğitim vermeye başlamıştı

        Bir yolsuzluğu olmayan, çocuk tacizleri ile anılmayan bir vakıftı.

        Şimdi sadece ve sadece iyilik yapan bu vakıfın banka hesapları bloke edilmiş.

        Gerekçe ise vakfın facebook hesabından yurttaşlardan destek istemiş.

        “Valilik izni olmadan para toplamak” suçu ile karşı karşıya kalmış.

        Olacak iş mu bu!

        Eğer gerçekten yasa dışı bir yardım toplanmış ise bunu tespit edersin, bir yolsuzluk, bir usulsüzlük var ise dava açarsın, gerekirse ceza kesersin, usulsüz toplanan parayı bloke edersin ya da yargı kararı ile el koyarsın.

        Ama çocuklara iyilik yapmaktan başka hiçbir şeyle gündeme gelmemiş bir vakfın tüm gelirlerini ve varlığını bloke ederek can damarlarını nasıl kesersin.

        Üstelik de bunun bir tarikatın, İsmailağa Cemaati'nin zoruyla yapıldığı algısını nasıl yaratırsın.

        Sayın Ali Yerlikaya, ben sizi hep makul, düzgün, bu zamanda mümkün olduğunca adil davranmaya çalışan biri olarak gördüm.

        Böyle bir şeyi nasıl yaptınız, nasıl izin verdiniz.

        En azından gariban çocuklarına ayıp olmadı mı!

        Ecdadına bunu yapan

        Ecdadına bunu yapan
        0:00 / 0:00

        Sorarsan Ayasofya Camii olmalıydı, İstanbul’un fethinin sembolüydü, Kılıç hakkı idi, müze haline getirilmesi ecdada saygısızlıktı.

        Biz Fatih’in torunları idik.

        Ulan eskiden Atatürk mezardan çıksa alayınız kaçacak yer ararsınız derdik ya, şimdi siz asıl Fatih Sultan Mehmet’ten korkun.

        Yemin ederim yarın mezardan kalksa, alayınızı sopayla değil, elde kılıçla kovalar, kılıç hakkı neymiş görürsünüz.

        Ecdat dediğiniz adamların kanla aldığı, akılla koruduğu Ayasofya’yı birkaç sene içinde yıkmak mı istiyorsunuz anlamadım.

        Sözde bu kadar değer verdiğiniz, sözde bu kadar önemsediğiniz bir esere, bir camiye tez zamanda bu kadar kötülük yapmak için nasıl bir aileden, nasıl terbiyeden, nasıl bir kültürden geliyorsunuz Allah aşkına.

        Ulan kutsal dediğiniz caminin 1.000 yıllık kapısını kemirdiniz.

        Tarihin canına okudunuz.

        Yetmedi, ecdat eseri, üzeri dualarla süslü tarihi su haznesinin kapağını kırdınız.

        Yetmedi tarihi haznenin içine kokuşmuş ayakkabılarınızı tıktınız.

        Bunlar gördüklerimiz, ortaya çıkanlar.

        Kim bilir görmediğimiz daha ne zararlar verdiniz.

        Siz sözde çok değer verdiğiniz ecdadın hatırasına bunları yapıyorsanız, başkalarına neleryaparsınız Allah bilir.

        Suç isnadı, ceza icadı

        Suç isnadı, ceza icadı
        0:00 / 0:00

        Pegasus çalışanı birkaç densizin, Müslümanlar açısından özel bir günde, sosyal medya üzerinden paylaştıkları fotoğraf ve üzerine yazdıkları saçmalıkları savunacak halim yok.

        Gereksiz bir densizlik.

        İnanç da, inançsızlık da karşılıklı saygı gerektiren bir durum.

        Ancak Anayasa’sında laik olarak tanımlanan bir ülkede, bu densizliğin hapisle cezalandırılmaya kalkışılması çok da kabul edilebilir bir şey değil.

        Siz eğer olmayan suçlara suç icat etmeye, icat etmeye başladığınız suçlara da ceza icat etmeye başlarsanız o işin sonu iyi bitmez.

        Siz yine bildiğinizi okursunuz ama ben yine de söylemiş olayım.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Doğrumuz mekana göre değişmediği zaman.

        Diğer Yazılar