Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şefkatten öfkeye, kederden pişmanlığa, sadakatten ihanete aşkın her türlü yüzünü anlattı Leonard Cohen. Sırf bu değil; derin meseleler de yer buldu dizelerinde. Mahkumların toplama kamplarında kurduğu ve ölüme rağmen hayatı kutsayan küçük orkestralar, savaştan, işkenceden, kıyımdan kaçıp başka memleketlerde varolma mücadelesi veren mülteciler.. Ve bilhassa son albüme gölgesi düşen ölüm... İşte Cohen şarkılarının hikâyeleri...

        Berk Kuruçay’ın Leonard Cohen’in şarkı sözlerinin hikâyesini anlattığı “Daha da Karanlık” adlı kitap bir süre önce Kara KargaYayınları’ndan çıktı.

        Chelsea Hotel #2

        “Ünlüydün, kalbin bir efsaneydi. Defalarca yakışıklı erkekleri yeğlediğini söyledin. Ben herhalde bir istisna olacaktım. Güzel bulunmadığı için ezik hisseden bizim gibiler için sıkarak yumruğunu, şöyle bir çekidüzen verdin kendine ve dedin ki: ‘Olsun, çirkiniz ama müziğimiz var.’ Ve sonra çekip gittin.”

        New York’taki 250 odalı Chelsea Hotel bir zamanlar bohemlerin mekânı olarak tanınmıştı. İlk ünlü konuğu yazar Mark Twain’di ama sonradan başkaları da oldu... Beat Kuşağı’nın efsane fotoğrafçısı Robert Mapplethorpe, 501 numaralı odada sergi açtı, Sex Pistols grubunun gitaristi Sid Vicious sevgilisini 100 numarada bıçakladı, Bob Dylan lobide alkol komasına girdi. Andy Warhol’dan Patti Smith’e, Charles Bukowski’den Jimi Hendrix’e herkesin yolu bir biçimde bu otelden geçti. Cohen’in de... Bir gece otelin asansöründe Janis Joplin’le karşılaştı. “Dağınık bir yatakta” geçirdikleri geceyi “Janis beni değil Kris Kristofferson’ı arıyordu, bense Janis’in değil Brigitte Bardot’nun peşindeydim” cümlesiyle anacaktı.

        Famous Blue Raincoat

        “Daha ne söyleyeyim, ne anlatayım kardeşim, katilim... Sanırım seni özlüyorum ve sanırım seni bağışlıyorum. Bir vakitler yoluma çıktığın için mutluyum. Eğer bu taraflara uğrarsan, Jane için ya da benim için, bil ki düşmanın uyuyor ve kadını artık özgür.”

        1971 tarihli “Songs Of Love And Hate” albümünün üçüncü parçası. Aşikâr biçimde “öteki erkeğe” yazılmış. Yani Cohen’in “kardeşim, katilim” diye söz ettiği adam, sevgilisini ayartan kişi... Hikâyesine gelince; adı, ünlü müzisyenin gençken 1959’da aldığı Burberry marka yağmurluktan geliyor. Anlaşılan antropolog sevgilisi Elizabeth bu yağmurluğu hiç sevmiyor hatta bunu giyince örümceğe benzediğini söylüyormuş. Cohen de söz dinleyen bir adam olarak yağmurluğu giymemeye başlamış. Ama içten içe mutsuz da olmuş ve yağmurluğu bavulunda gittiği her yere götürmeyi sürdürmüş. ‘Ne yağmurlukmuş!’ demek istiyorum, çünkü Elizabeth sırf bavulunda onu götürüyor diye Cohen’le Yunanistan’a gitmekten vazgeçmiş. İşe bakın ki yağmurluk yıllar sonra, Cohen büyük aşkı Marianne’le henüz tanışmışken çalınmış. Hem de esrarengiz bir şekilde, Marianne’le oturdukları çatı katından. Ve böylece biten bir aşkın ve acının simgesi haline gelmiş.

        I’m Your Man

        “Eğer bir sevgili arıyorsan, istediğin her şeyi yaparım. Başka türlü bir aşksa hayalin, senin için bir maske takarım. Yoldaşsa sana gereken, al tut elimi. Ya da öfkeyle bana vurmak geliyorsa içinden, öylece dururum karşında... Ay çok parlak, zincirler çok sıkı ama bu hayvan uyumadan bekliyor. Ben bu vaatler için çalışıyorum; sana verdiğim ve tutamadığım... Çünkü ben senin erkeğinim.”

        Kapağında ünlü müzisyenin muz yiyen o pek tuhaf fotoğrafının kullanıldığı “I’m Your Man” için Tom Waits, “Hayatımda dinlediğim en iyi albüm” demiş. Sadece sözleriyle değil, müziğiyle de parladığını söyleyebilirim. En güzel şarkılardan biri “Everybody Knows.” Tabii “I’ll Take Manhattan”, “I’m Your Man”, “Tower of Song” da unutulmaz. “Sözlerin yoruma ihtiyacı yok, her şey açık. Bu bir terörist şarkısı; izin verin anlatayım... Teröristlerde, onlara bir nevi hayranlık duymama yol açan bir yan var. Hiç uzlaşmıyor, mazeret üretmiyorlar. Harikulâde bir durum! Ama yanlış anlaşılmak istemem, kastettiğim uçakları düşüren, insanları öldüren ‘gerçek’ teröristler değil. Onlar fiziksel düzlemde hareket ediyorlar ve affedilir yanları yok. ‘Zihinsel terörizm’ dersem belki ne demek istediğimi daha iyi anlatırım. İsa’dan, Freud’dan, Marx’tan ve Einstein’dan bahsediyorum; bir vakitler dünyayı fikirleriyle sarsmış ve sarsmaya devam eden adamlardan.” “I’m Your Man” şarkısındaki “Eğer bir doktor istiyorsan, vücudunun her santimine dokunurum!” dizesini neden yazdığını ise şöyle anlatıyor: “Kadınlar, kendi vücutlarına bakarken, bir türlü beğenmezler. Sanki vücutları ‘aşk’ adı verilen savaşta pek de güvenilir bulmadıkları bir müttefikmiş gibi...”

        Dance Me to the End of Love

        “Korkuya rağmen dans et benimle, kendimi güvende hissedene dek. Bir zeytin dalıymışım gibi tut beni ve yuvama götüren güvercin ol. Aşkın gidebileceği yer neresiyse oraya kadar dans et. Düğünümüze kadar dans et, yeniden ve yeniden. Şefkatle dans et, uzun uzun dans et. Aşkımızın altında sadece ikimiz varız; aşkımızın üstünde de. O yüzden aşkın gidebileceği yer neresiyse oraya kadar dans et benimle.”

        Leonard Cohen’in 1984’te yayımladığı “Various Poisons” albümündeki şarkıda Hasapiko esintileri seziliyor. (Hasapiko, bizim Kasap Havası’nın kökenindeki müzik. Şarkı da Cohen’in Yunanistan’ın Hydra Adası’nda geçirdiği yılların ürünü. Bu arada kendisi bir vakitler yine Hasapiko ezgili “The Butcher’s Song”u yazmış. Yani Kasap Havası mevzusunun gayet farkında...)

        Sözünü ettiğimiz şarkıya gelince; ismiyle çelişse de bu bir aşk şarkısı değil. II. Dünya Savaşı’ndaki ölüm kamplarından bahsediyor. Cohen’den okuyalım: “Her şarkıda olduğu gibi bunun da kökeninde bazen hayatın bazen de bir insanın size toprağa ekmeniz için verdiği bir tür tohum var. Şarkı yazmak esrarengiz bir iş, o tohumun size ne zaman verildiğini bazen yıllar sonra anlıyorsunuz. Neyse, ben de bir ara insanların krematoryumlarda yakıldığı ölüm kamplarına dair bulduğum kitapları okuyordum ve bazı kamplarda mahkûmların birer yaylı çalgılar dörtlüsü kurduklarını öğrendim. Dehşet devam ederken ve o dehşeti kendilerinin de yaşaması kaçınılmazken, üstelik en yakınlarındakiler teker teker öldürülüp yakılırken, klasik müzik konserleri veriyorlardı. ‘Yanan bir kemanın sesi eşliğinde güzellik için dans et benimle’ dizesi böyle çıktı. ‘Güzellik’ kelimesi sanırım hayatın yok olduğu o anlarda bile tutkunun daim olmasıyla alakalı bir şeydi. Tükenişi anlatırken kullandığımız dilin, âşık olduğumuz kişiye teslim olurken kullandığımız dille aynı olduğunu fark ettiğimde nefesim kesildi.”

        Take This Waltz

        “Seninle orada, Viyana’da dans edeceğiz. Ben bir nehir kılığına gireceğim. Omzumda vahşi bir sümbül, ağzımda uyluklarının nemi; ruhumu bir albümün derinliklerine gömeceğim. Üzeri yosunlarla kaplı bir fotoğraf albümünün... Ve kendimi senin güzelliğinin seline bırakacağım.”

        1986'da single olarak yayınlanan şarkı, 1988'de "I'm Your Man"de yer aldı. Sözler, Federico Garcia Lorca’nın “Little Viennese Waltz” şiirinden serbest bir uyarlama. Şair Lorca’yı, şair Cohen’den okuyalım... “15 yaşındaydım. Kitapçıda bulduğum bir kitabı karıştırmaya başladım. ‘Elvira’nın kemerlerinden geçerek senin uyluklarına koşarken ağlamaya başladı’ dizesini görünce ‘İşte olmak istediğim yer’ diye düşündüm. Bir sayfa, sonra bir sayfa daha... ‘Bir avuç karıncanın yüzünde dolaştığını gördüğüm o sabah...’ Sayfayı aceleyle çevirdim. ‘Bacakların avuçlarımdan bir balık sürüsü gibi kayıp gitti.’ Bu kadarı yetmişti ve ben, kendimi evime dönmüş gibi hissetmiştim. Büyük bir şükran duygusuyla yazdım ‘Take This Waltz’ı. Federico Garcia için yapmak istediklerimin yanında bir saç teli kadar bile önemi yok aslında; minicik bir kırıntı, adeta borcumun elektronu. Size güzel geliyorsa, sebebi Lorca’nın kopyalansa ya da başka bir dile tercüme edilse bile mükemmelliği eksilmeyen şiiri...” “Tamarit Divanı” adlı kitapta yer alan şiirdeki Elvira, Don Juan’ın karısı. Elvira Kemerleri ise Lorca’nın yaşadığı Granada’da XI’inci yüzyılda inşa edilmiş çok ünlü bir yapı. Cohen’in şaire hayranlığı öyle ki büyük kızının adını Lorca koymuş.

        Nevermind

        “Savaş kaybedildi, ateşkes imzalandı. Bense sınırı geçtim ve yakalanmadım. Oradaki hayatı, ismimi geride bırakmak zorundaydım. Şimdi aranızda yaşıyorum; gizlenerek, saklanarak... Bir yaşayan hakikatler vardır, bir de ölen hakikatler... Kadınım burada, çocuklarım da yanımda. Sizin gibi hayaletler, onların mezarına dokunamaz.”

        “Popular Problems”ın 7’nci parçası ve müzisyenin “gözbebeği”. Sözleri “Book Of Longin” kitabına da aldığı kendi şiirinden. II. Dünya Savaşı’nda için yazılmış ama günümüze de uygun. Çünkü evinden, yurdundan edilmiş ve ait hissetmediği bir ülkede, üstelik onları hiç de nezaketle karşılamayan insanların arasında hayat mücadelesi veren mültecilere bir gönderme olarak da okunabilir. Cohen de sanırım böyle düşünmüş: “Günümüzde röportajlarda söylenenler hiç kimseyi doyurmuyor, açıkçası gerçek hissi de vermiyor. Suriye’de olanlar ve karşı karşıya kaldığımız bütün o felaketler için de geçerli bu söylediğim. Dolayısıyla temsil edilmeyen çoğunluğun sesi olarak düşünün bu şarkıyı.”

        You Want It Darker

        “Arıkuşunu dinle. Kanatlarını göremediğin arıkuşunu dinle, beni değil! Kelebeği dinle. Üç günden fazla ömrü olmayan kelebeği dinle, beni değil! Tanrı’nın zihnini dinle, beni değil Tanrı’yı dinle.”

        Cohen’in ölümü beklerken kaydettiği “vasiyet” albümünden. 82 yıllık depresyonun, inişler ve çıkışlarla dolu ama karanlığın eksik olmadığı bir hayatın özeti. Müziğin daha geri planda kaldığı ve sözlerin öne çıktığı albümde Cohen’in ilk kez müzisyen oğluyla çalışması. Son New Yorker röportajında demiş ki: “Albümü tamamlayabilecekmişim gibi gelmiyordu bana. Şöyle bir duygu vardı içimde: Şansım yaver giderse belki, kim bilir? Ve hayatta ikinci bir kanat da verilir insana, belli mi olur! Ama açıkçası umudumu bu türden spiritüel stratejilere bağlayamazdım; o kadar cesur ve gözükara sayılmazdım. Çalışmam, işime devam etmem şarttı. Artık ölmeye hazırım. Umarım ölmek çok da acı verici bir şey değildir.”

        Diğer Yazılar