Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GAZETE HABERTÜRK/ POLEMİK

        GÜLİN YILDIRIMKAYA

        gulinyildirimkaya@haberturk.com

        26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç. için verilen karardan dönüş yok mu?

        YARGITAY 14. Ceza Dairesi’nin, kamuoyunda “utanç davası” olarak bilinen, Mardin’de 13 yaşında satıldığı 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç. ile ilgili davada, büyük eleştirilere neden olan mahkeme yorumunu doğru bulması kamuoyunda ikinci bir şok etkisi yarattı. Yargıtay, hüküm kurarken, yerel mahkeme gibi, küçük kızın, babası, dedesi yaşındaki kişilerle rızasıyla birlikte olduğu yorumundan hareket etmiş; yerel mahkemenin aynı yorum doğrultusunda verdiği, sanıkları 5 yıl fazla cezadan kurtaran “15 yaşından küçük kızla rızasıyla birlikte olmak” ve 5-10 yıl hapisten kurtaran “rızasıyla alıkoymak” suçlarından verilen cezaları onamıştı. Yargıtay’ın yerel mahkemeden tek farklı yorumu ise verilen cezaların yarı oranında artırılması konusunda olmuş, ancak, ceza artırılarak yeniden verilse bile sanıklar 12.5 yıl hapisten kurtulmuş olmuştu. Devlet yetkililerinden sıradan vatandaşa kadar tüm Türkiye’de infial yaratan Yargıtay kararından sonra yapılabilecek bir şey yok mu? Kararı kabul edip bundan sonrasına mı bakacağız yoksa hâlâ bir şeyler yapılabilir mi? N.Ç.’nin zedelenen adalet duygusu ve kamuoyunun sarsılan vicdanını tatmin edecek bir hukuki çıkış yolu var mı? Hukukçulara sorduk, işte farklı görüşler...

        "Artık kimse değiştiremez benzer kararlar devam edecek"

        Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı ORHAN GAZİ ERTEKİN

        BU dava örneğine baktığımızda artık müdahale edebilmek mümkün değil. Sonuç olarak, geçmişteki her dava, her suç, o an geçerli olan mevzuatta tanımlanan şekilde cezalandırılır. Şu aşamada buna yönelik herhangi bir şey yapabilmek mümkün değil. Bizde genel olarak eksik olan şey şu: Türkiye’de çocuk mağduriyeti ve çocuk suçlarına ilişkin genel bir hassasiyet yok. Yargı bu hassasiyete sahip değil, hatta bilgiye dahi sahip değil. Bence N.Ç. davası, yargının çocuk suçlarına ilişkin genel bilgisizliği hatta cehaletiyle ilgili bir durum. Bu nedenle ben bunların yine yaşanacağını düşünüyorum. Ben burada yasanın kendisinin değil, mevzuatı sonuçlandıran hâkim ve o hâkimin dayandığı geleneksel yargı zihniyetinin değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Asıl sorun burada. Öncelikle değişmesi gereken şey yasa değil, yargıdaki hâkim kültürün kendisidir. Yargı çocuk mağduriyetine dair bir algıya hiç sahip değil. Bu nedenle çocuk mağdurların özellikleri, buna ilişkin ne türde yorumlar yapmak gerektiği gibi konularda bilgisi yok. Yani sorun çok daha derinde bir yerde. N.Ç. için bir şey yapılamayacak ama bundan sonrakileri önlemek adına çok kapsamlı bir hesaplaşma yapılması gerekiyor. Yargıtay’ın da, Adalet Bakanı’nın da açıklamalarından anlaşılıyor ki, bu meselenin basit bir yasayla ilgili olduğu, yasa değiştiği takdirde, hemen doğrudan herhangi bir davada uygulanabilir bir nitelik taşıyacağını zannediyorlar. Bu sorun kesinlikle kanunla alakalı değil, bu iş doğrudan yargı kültürünün kendisiyle alakalı. Türk yargısı mağduriyeti esas alan bir perspektif geliştiremedi bugüne kadar. Askerin fail haline gelememesi, bankaların fail haline gelememesi hepsi bu yüzden. N.Ç. Davası bu işin sadece bir detayı. Biz, çok daha derin, yeni mağdurlar yaratacak, yeni yeni mağduriyetler yaşatacak bir gelenekle karşı karşıyayız. Bu nedenle mevzuat tartışmasını bırakalım, Türk yargısının kendisiyle hesaplaşmasını zorlayacak girişimlerde bulunalım.

        İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi AV. HASAN KILIÇ

        ‘İtiraz edilebilir ama zamanaşımına uğrama tehlikesi var’

        YARGITAY 14. Ceza Dairesi’nin verdiği karar üzerine dosya yerel mahkemeye gidecek ve yerel mahkeme tarafından ele alınacak. Bu durumda Yargıtay’ın kısmi bozma kararı nedeniyle suç tarihi olan 2002’den bugüne geçen sürede ve devamında yargılama süreci değerlendirildiğinde davanın zamanaşımına uğrama ihtimali de söz konusu olacaktır. Davanın zamanaşımına uğraması durumunda bugün verilen karardan daha vahim sonuçlar doğuracaktır. 13 yaşında bir çocuğun kendi rızası ile birlikte olduğundan bahisle bir karar verilmiş ancak basından takip ettiğimiz kadarı ile bu olayın yaşanmasından sonra söz konusu mağdur çocuğun çeşitli defalar ameliyat geçirdiği belirtilmiştir. Bu durumun yargılama sırasında gündeme getirilmesi gerekirdi.

        Yargıtay 5.ceza Dairesi Üyesi NİHAT ÖMEROĞLU:

        ‘Hemcinsini pazarlayan iki kadına, kadın dernekleri laf etmiyor’

        BİZ millet olarak tartışmayı da bilmiyoruz. Gerçekleri uzmanlarına sormadan başka yönlere çekiyoruz, duygularımız ağır basıyor. N.Ç. davası, 2005’ten önce işlenen bir suçun davasıdır. Bu tarihten önce bizim dairemiz bakıyordu, 1.7.2005 tarihinde 14. Ceza Dairesi’ne devrettik. Başkanı da bizim dairedendir, çok iyidir, bu konularda uzmandır. Eski kanunda N.Ç. için alıkonulma, cebir, şiddet ve hile maddesi geçerli oluyor. Cezası 6 aydan 3 yıla hapistir. Olayın cebir, şiddet ve hile olmaksızın gittiğini anlıyoruz. Burada rıza sözcüğü kullanıldığı için çok tepki çekildi, rıza denilmeseydi bu kadar tepki çekmeyecekti. Yeni yasamızda bunlar çok ağır yaptırımlara tabi tutuldu. Ancak N.Ç. davasında suçun tarihi eski olduğu için yapacak bir şey yoktur. Yeni düzenleme çok iyi. 15 yaşından küçüklerin rızasını aramıyoruz artık. Şimdi Genel Kurul’a gidilebilir ama bunun ötesinde bir şey olmaz, çünkü suç tarihi eski. Yargının hatalarını söyleyelim ama yargısız infaz yapmayalım. Kararı veren arkadaş uzmandır, yasalardan kaynaklanan bir karar vermiştir. Yasalar elimizi kolumuzu bağlamaktadır. Cebir, şiddet, hile olmadan biriyle beraber olanların cezası 6 aydan başlıyor. Ama yine de sanıklar ırza geçmekten mahkûm edildi. Bir de şu var: Tamam kadınları koruyalım ama orada hemcinsini pazarlayan iki kadına kadın dernekleri hiçbir şey demiyor, tepki yok. Ben de pozitif ayrımcılıktan yanayım kadınlara karşı ama orada iki tane de kadın var.

        "Karar Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gidebilir"

        Hukukçular Derneği Eski Başkanı CAHİT ÖZKAN

        BİR devlet vatandaşlarının vücut bütünlüğünü, psikolojik ve sosyal gelişimini sağlayıcı tedbirler almak durumundadır. Sosyal devlet ilkesi Anayasamızda bu amaçla yer almıştır. Sosyal devlet ilkesi’nin bir gereği olarak, 13 yaşındaki küçük bir çocuğun ‘kendi rızası’yla nasıl basit bir ticari alışverişe girmesinin hukuken sonuç doğurmayacağını düşünüyorsak burada da aynı durum var. Bu tür bir yolun yargı kararı ile açılmış olmasının tehlikesi şudur; yarın öbür gün birileri işledikleri her suçun arkasına ‘rıza’ maddesine dayanarak bir beraat ya da savunmada bir koz olarak kullanabilirler. Bu kabul edilemez, burada asla bir çocuğun tasarruf yetkisi olamaz. Yargıtay şu anda karar düzeltme yoluyla Ceza Genel Kurulu’na gidebilir. Savcının bu noktadaki talebi ne olur onu bilmiyoruz. Bizce mutlaka savcının karar düzeltme yoluna gitmesi gerekir. Çünkü burada yargıçlar da şunu çok iyi bilmelidirler ki bu çocuk bırakın kendi rızası, bırakınız anne babasının rızası olsa dahi asla devletin bu noktada N.Ç.’yi yalnız bırakması gibi bir durum içerisine giremez. Küçük yaştan itibaren belki bir yalnızlığın vermiş olduğu psikolojik sorunlar onun sonuçlarını bilmeden böyle bir duruma kendi rızasıyla girmiş olsa dahi devlet bu noktada bu işi onun rızasına terk edemez. Devlet ve özellikle yasama organı da bu noktada tüm önleyici tedbirleri almalıdır.

        ARTIK TOP YARGIDA

        Yargı böyle yanlış bir karar verse dahi yasama bir an önce buradaki sorunu görerek derhal ceza mahkemesinde cinsel suiistimal suçlarına ilişkin maddelerden net bir hüküm ortaya koyup ‘rıza’nın bu noktada cezayı ortadan kaldıran bir sebep olmadığına dair bir düzenleme yapmalıdır. N. Ç. davasında top yargıda. Şu anda her ne kadar tanıklar lehine kanunda rıza suçu ortadan kaldıran bir neden olarak gözükmese dahi, yargı yolu ile açılan bu yolun sanıklar lehine olduğu gözükmektedir. Sanıkların tabii ki eski duruma göre savunma yapma durumları söz konusudur ve bu noktada sorumluluk maalesef yargının açmış olduğu bu karanlık yolun yine yargı tarafından kapatılması gerekir.

        Eski Türk Ceza Hukuku Derneği Başkanı, Üyesi Av. YAĞIZ ALİ DAĞLI:

        ‘Karar verenler de pişman, avukat itiraz ederse karar değişir’

        BANA göre bu saatten sonra artık bu kararı verenler de pişman. Peki ne yapılabilir? N.Ç.’nin avukatının bu kararı, karar düzeltmeye götürme hakkı var. Yani Başsavcılık’a müracaat edecek ve şu şu sebeplerden dolayı kararımın düzeltilmesini istiyorum diyecek. Öyle bir imkân var ve bu yapıldığı takdirde, artık bu kadar kamuoyunun da tepkisini çekmiş ve yargıyı haksız bulduğu bir olayda daire bu karardan döneceğini zannediyorum. Çünkü onlar da pişman oldu.

        Diğer Yazılar