Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çalışan– çalışmayan pek çok anne, çocuklarını büyütürken bakıcılardan yardım alıyor. Bu konuda medyaya da yansıyan öyle fena haberler var ki, pek çoğumuz için çocuğumuzu dövmeyecek, evimizi soymayacak bir bakıcı “iyi bir bakıcı” demek... Peki aslında iyi bir bakıcı nasıl olmalı? Çocuğumuz bizden çok vakit geçirdiği bakıcısını “anne” yerine koyabilir mi? Yabancı bakıcılar mı yoksa yerli bakıcılar mı daha iyi? Kaç yaşından itibaren bakıcıdan yardım almalı, kaç yaşında bırakmalı? Yabancı bakıcılar çocukların farklı kültürlerle iç içe büyümesi ve yabancı düşmanlığı gibi olumsuz duygulardan arınması için faydalı mı yoksa kültür karmaşası yaşamalarına mı neden oluyor? Yuva mı, bakıcı mı daha iyi, bakıcılarla yetişen çocuklar daha mı şanslı? Bu konuda soru bitmez, aklınıza takılan ne varsa uzman isimlere ve tecrübeli annelere sorduk, işte farklı görüşler...

        ‘Çocuğu bakıcıya emanet etmeyin 1 yaşından küçükse bile yuvaya verin’

        Psikolojik Danışman DİLEK KIRCAOĞLU

        BAKICI yerine yuvaların daha çok tercih edilmesi gerekiyor. Yerli yabancı bakıcı diye ayırmıyorum ama yabancı bakıcı dediğiniz zaman, Türkiye'de kaçak yaşayan bir insanı eve alıp yasadışı bir iş yapıyorsunuz aslında. Bunu da vurgulamak gerekiyor. Bunun birtakım yaptırımları var. Bu kişilerin dil bilmemesi de çocuğun dil gelişimi açısından sorunlu. Evde yaşamalarına karşı değilim ama çocuğun bakımını birebir üstlendikleri zaman çocuk o kişinin vizyonunda büyüyor. Ki bu 0-2 yaş arası çok önemli çünkü karakterin yüzde 50'si bu dönemde oluşuyor. Bu yüzden yuva diyoruz, bol arkadaş, bol öğretmen diyoruz. Evde büyüyen çocuk özbecerilerini geliştirme konusunda daha yavaş kalıyor. Tuvalet eğitimi, konuşma becerisi, kendi yemeğini kendisinin yemesi gibi konularda gecikme meydana geliyor. Ayrıca, anneye, anneanneye, bakıcıya ya da kim bakıyorsa bir bağımlılık gözleniyor ve özgüven rahatça gelişemiyor. Özgüven okulda daha rahat gelişiyor. Bunun için okul tercih edilmeli; yerli-yabancı bakıcı veya aile bireylerinin desteği gibi konulardan önce okul şart.

        ‘Yabancı bakıcı daha profesyonel daha uyumlu’

        HT Hayat Yayın Direktörü PINAR REYHAN ÖZYİĞİT

        ANNE babaya çocuk bırakamıyoruz, çünkü büyük şehirlerdeyiz, artık mesafeler uzak. Çalışan kadının böyle bir şansı yok. Ben 9 buçuk yıldır anneyim, üç çocuğum var ve çocuklarımı okula, kreşe vermeyi uygun bulmadım. Yanımda dursunlar istiyorum ve 3 buçuk yaşına kadar benimle kalmalarını tercih ediyorum. Ben yabancı yerli bakıcı olarak değil, olaya bir bütün olarak bakıyorum. Yabancı bakıcılar biraz daha açık fikirliler. Çocuğunuzun her şeyiyle ilgilenecek bu kişiye sağlık kontrolü yaptırabilirsiniz, geçmişte ki hastalıklarını kontrol edersiniz. Fakat aynı açıklık Türklerde yok. Hemen tepki gösterebiliyorlar. Yabancı bakıcılar ise aileye daha uyumlu oluyor. Daha profesyonel çalışıyorlar. Yabancı bakıcılar ailenin söylediği şeyi daha çok dinliyor ve ailenin isteği doğrultusunda davranıyor. Türk bakıcılar çok aşırı mali-tli. Bakıcı büyük ihtiyaç ve sevgi saygı çerçevesinde idare edilmeli. Zaten 4-5 sene sonra ihtiyaç da kalmıyor.

        ‘Yatılı bakıcı çocuğa zarar, çocukla anne-baba ilgilenmeli’

        Uzman Psikolog ÖZLEM ÖZDEN TUNCA

        EĞER anne çalışıyorsa çocuk bakıcıya verilmeli, aslolan çocuğun anne tarafından bakılması ve büyütülmesidir. Çocuklar en fazla birinci dereceden aile büyükleri (babaanne-anneanne-hala-teyze) tarafından büyütülmeliler. Anne çalışıyorsa bile çocuğun 1,5 yaşından önce bir bakıcıya verilmemesi gerekir. Çocuk bakıcıya götürülmeyecek, bir akraba evine bırakılmayacak, bakacak kişi çocuğun evine gelecek, kendi evinde, kendi eşyalarıyla, kendi mekânında bakılacak. Bakıcı olsa bile çocuğun 1.5 yaşından itibaren okulların bünyelerinde olan veya bağımsız olarak açılan oyun gruplarına haftada birkaç saat ebeveyn veya bakıcı eşliğinde başlatılması yararlıdır. Çocuğun 3 yaşından itibaren hiçbir şekilde bakıcıya bırakılmadan bir okul öncesi eğitim kurumuna verilmesi daha uygun.

        Anne-baba eve geldiğinden itibaren, bakıcı yatılı bile olsa, çocuğun tüm fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarıyla ilgilenmelidir Hiçbir şekilde anne-baba evdeyken çocuğa bakıcı yemek yedirmeyecek,uyutmayacak, alt temizliğini yapmayacak, banyo yaptırmayacak, çocuğun tüm bu ihtiyaçlarını anne ve babası yapacak. Çocuğun anne-babası ile bağının kopmaması için bunlar gerekli o yüzden de bakıcıların mümkün olduğu kadar yatılı bakıcı olmaması çünkü yatılı bakıcı olduğunda anne de muhtemelen çalıştığı için gece çocuk uyandığında veya bir ihtiyacı olduğunda bile otomotik olarak bakıcı devreye giriyor. Oysa ki yatılı bakıcı olmasa çocuğun bu tip temel ihtiyaçlarını anne-baba gidermek durumunda kalacak ki anne-babanın asil görevi budur.

        ‘Annenin çocuğunu bakıcıya bırakması, çocuğun hakkını ihlaldir’

        Zaman Gazetesi Yazarı, Sosyolog ALİ BULAÇ

        ŞU anda Türkiye'de ve dünyada da gündemde olan konu toplumsal cinsiyet meselesi. Ve bunun da üç ayağı var; eğitim, eşitlik ve kadının iş hayatına katılması. Burada en çok zorlanan kadın ve çocuk oluyor. Çünkü çocuk uzun yıllar annesine bağımlı, babasından nispeten özerktir. Bakıcı annenin yerini tutamıyor çünkü sonuçta anne ile çocuk arasındaki ilişkiyi bakıcı kuramıyor. Anne ile çocuk arasında çok derin psikolojik ve biyolojik bağlar var. Çocuk annesinin kucağında onun kokusunu alarak sadece biyolojik değil aynı zamanda ruhsal bakımdan da besleniyor. Bu çağımızın çok önemli bir sorunu ve kadınlar bundan çok etkileniyor, sağlıklı olarak hayata atılamıyor. Fakat öte yandan da kadının toplumsal hayatta iş hayatına katılması için teşvikler yapılıyor, projeler ve programlar düzenleniyor. Bence annenin çalışmak kaygısıyla çocuğu bir bakıcıya bırakması çocuğun haklarını ihlaldir. Bebeğin de haklarının olması gerekir. Bir yandan kadının çalışması bir haktır ama çocuğunu bakıcıya bırakması da çocuğun haklarının ihlalidir. Neticede bir çocuk için annesinin yerini hiçbir kadın dolduramaz.

        ‘Annenin tek başına baktığı çocuklarda patolojik davranışlar oluyor’

        Uzman Pedagog SEVİL YAVUZ

        GENEL olarak uzmanlar "3 yaşına kadar çocuğunuzu okula göndermeyin, bakımına destek olun" diyor. Fakat anneler evde duramayınca anneannelere, babaannelere ya da bakıcılara vermek zorunda kalıyorlar. Çocuklar, bir villa odasına ya da bir apartman dairesine tıkılıyor, sosyalleşmede eksik kalıyorlar, sosyal becerileri gelişemiyor. Günümüzde doğal mahalle ortamı yok olduğu için anaokulu şart oldu. Anneanne ya da babaanne, bakıcı ya da anaokulu da çocuk bakımında aynı anlamı taşıyor; tek fark anneler bakıcıya güvenemeyebiliyor, problem yaşayabiliyor. Burada önemli olan anaokulunun ve kreşlerin okul olarak görülmemesi; bir sosyalleşme ortamı olarak, oyun ağırlıklı, yetişkinler tarafından güvenliği sağlanan, bakım ihtiyaçlarının, yeme-içme gibi temel ihtiyaçlarının karşılandığı sosyal becerilerini geliştireceği bir ortam olarak görülmesi gerektiği. Bu açıdan eski kitap bilgileri uzmanların klasik psikologların sürekli söyleyip her yerde yazıp durdukları bizim işimizi zorlaştırıyorlar. Yıllar önce anaokulu diye bir kavram yoktu sadece zengin ailelerin çocuklarının gittiği özel bir aktivite ortamı olarak görülüyordu. Yıllar öncesinden gelen bir alışkanlıkla "üç yaşından önce çocuğunuzu anaokuluna vermeyin'' diyen bir uzmanın söylemine uyarak dünya kadar problemler yaratıyoruz. Anneye, anneanneye, babaanneye bağımlı özgüvensiz çocuklar yetiştiriyoruz. Çocuk üç yaştan önce anaokuluna gitmemeli türü bir inanış yanlıştır.

        Anne tarafından bakılan çocuklar annelerini anne gibi değil arkadaş gibi görüyorlar ve pek çok patolojik davranış görünüyor bu çocuklarda. Sadece anne ile babaanne ile bakıcı ile bakılan çocuk sosyal ortamdan kısıtlandığı için, aşırı korumacı yaklaşıldığı için çocuğun gelişiminde aksaklıklar oluşuyor.

        Diğer Yazılar