Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ‘Sadri Şener stada giremezken, Tayfur Havutçu tribünde maç izleyebiliyor, İbrahim Akın transfer oldu!

        Soruyu Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı dünkü köşesinde gündeme getirdi: “Bazı şeyleri anlamakta güçlük çekiyorum. Şike soruşturmasında ve davasında adı geçen pek çok spor yöneticisine statlara giriş yasağı getirildi. Bu kişiler takımlarının spor müsabakası olduğu saatlerde karakola gidip imza vermek zorundalar. Yasa gereği. Diyecek bir şey yok. Ancak başta da dediğim gibi anlamadığım bazı şeyler de oluyor. Mesela Beşiktaş’ın eski teknik direktörü, şimdiki sportif direktörü Tayfur Havutçu’nun durumu. Aynı davada yargılandığı kişiler, mesela Trabzonspor Başkanı Sadri Şener, takımının maçlarına gidemezken, Tayfur Havutçu tribünde maç izleyebiliyor. Arada ne fark var, benim anlamam mümkün olamadı. Birisi açıklarsa çok sevinirim” Aynı davada şike yaptığı iddiasıyla yargılanan futbolcu İbrahim Akın’ın da Gaziantepspor’a transfer olduğunu hatırlatarak, spor hukukçularına sorduk... Şener’e var da, Havutçu ve Akın’a stat cezası yok mu? Aralarında ne fark var? Şener’in de stat yasağı kaldırılmalı mı?

        ‘Havutçu ve Akın değil, Şener yasaklı kalmalı’

        SPOR HUKUKÇUSU AV. ENGİN TUZCUOĞLU

        SAVCILIK iddianame ile birlikte, şüpheliler Tayfur Havutçu, İbrahim Akın ve Sadri Şener hakkında, 18/3. maddeye göre seyirden yasaklanmayı (müsabakaları ve antrenmanları izlemek amacıyla spor alanlarına girişinin yasaklanması) uygulamak üzere polise ve TFF'ye talimat gönderdi. Ancak yapılan itirazlar üzerine 16. Ağır Ceza Mahkemesi Tayfur Havutçu ve İbrahim Akın hakkındaki seyirden yasaklanmanın kaldırılmasına; Sadri Şener hakkındaki seyirden yasaklanmanın ise devamına karar verdi. Mahkemenin "futbolcu ve antrenör olan kişilerin müsabaka ve antrenmanda bulunma amaçlarının spor olayını izlemekten ziyade mesleklerini icra etmek amacını taşıdığı, belirtilen meslek grubunun mesleklerini başka türlü icra imkânının da bulunmadığı, bu kişiler hakkında yargılama sırasında seyirden yasaklanma kararının uygulanmasının çalışma özürlüğü açısından ağır sonuçlar doğuracağı" gerekçesiyle verdiği bu karar sonrasında, TFF'nin de tedbir kararlarını kaldırması ile birlikte Tayfur Havutçu ile İbrahim Akın'ın işlerini yapmalarına, futbol oynamalarına, antrenörlük yapmalarına ya da maç veya antrenman sahalarına girmelerine engel bir durum kalmamıştır. Bu sebeple Tayfur Havutçu'nun statta bulunması veya takımında görev yapmasında; İbrahim Akın'ın sözleşme imzalamasında ve oynamasında; Sadri Şener'in ise yasaklı halinin devam etmesinde kararın uygulanması açısından bir aksaklık veya çifte standarttan bahsetmek mümkün değildir. Ancak mahkemenin kararının özellikle tercüman Samet Güzel (ki o da çalışmak amacıyla sahadadır) yönünden tartışılması mümkündür. Burada bence dikkat çekilecek bir husus şudur; haklarında 6222 sayılı Kanun'a göre soruşturma başlatılan kişiler hakkında seyirden yasaklanmanın DERHAL uygulanacağı 18/3.maddede açıkça ifade ediliyor. Yasal4.04.2011 de yürürlüğe girdiğine göre seyirden yasaklanma 14.04.2011 günü uygulansa, yani şike veya teşvike karıştığı iddia edilen futbolcular 14.04.2011 den itibaren seyirden yasaklansa, futbolcular sahaya giremeyecek, şike ve teşvik için anlaş-salar bile işlenemez suç ile karşı karşıya kalıp 14.04.2011 den sonraki şike ve teşvik eylemlerinin önemli kısmının önlenebileceği ihtimali de akla gelmiyor değil. Zira hukuk devleti sadece suçun ve suçun tespiti için değil,

        önlenmesi içinde yargısal faaliyet yürütmelidir.

        ‘Seyir yasağına yöneticiler dahil edilemez’

        SPOR HUKUKU ENST. GEN. SEKRETER YRD. HÜSEYİN ALPAY KÖSE

        Şiddet yasasının 18. maddesi seyir yasağını düzenlerken aslında sadece holigan taraftarlara karşı önlem almayı amaçlamaktadır. Ancak madde metnine "bu kanunda tanımlanan suçlardan" ibaresinin içine "taraftarlar" kelimesi konulmadığından 6222 kapsamında soruşturulan herkes seyir yasağı ile karsı karşıya kalmakta. Nitekim ilk uygulamasında futbolcuların sahaya çıkamaması, teknik direktörlerin antrenmana girememesi gibi sonuçlara yol açması üzerine mahkeme tarafından futbolcu ve antrenörler için yasak kaldırıldı. Burada mahkemenin sadece bu kişilerle ilgili yasağı kaldırması, diğer yasaklı olan yönetici ve idari personel için devamına karar vermesinden, çalışma hakkını dikkate aldığı sonucunu çıkarıyoruz. Zira futbolcu ve antrenörler için yasak, çalışmalarını olanaksız hale getirmekte idi. Ancak bunların yani sıra tercüman ve protokol müdürü gibi kişilerin yasaklarının devam etmesini açıklamak mümkün değil. Ayrıca kulüp yöneticileri ve başkanları acısından da stata girmek antrenmanları izlemenin işin doğası gereği olduğu ortada. Yani denebilir ki; mahkeme seyir yasağı tedbirini kesinlikle yanlış yorumlamaktadır. Bu maddenin hedefinin taraftar olduğu açık olduğundan mahkeme diğer sanıklarla ilgili de bu kararı mutlaka kaldırmalıdır. Mahkemeye durum iyi izah edilirse bu kararın alınacağı kanaatindeyim.

        'Gerekçe ne olursa olsun, Şener'in maçlara girmesi engellenmemeli'

        SPOR HUKUKÇUSU UĞUR MUTLU

        6222 sayılı yasanın 18. maddesindeki düzenleme "seyirden yasaklanmayı" öngörmüştür. Bunun kapsamına saha içinde ve dışında taşkınlık yapan veya şiddete başvuran "taraftarlar" girmektedir Dolayısıyla, futbolcular hakkında maçlardan men edilmesine yol açan bir yasak değildir Daha doğru bir deyişle söz konusu yaptırım bir "meslekten men niteliğinde" olmayıp, taraftarlara yönelik "seyirden yasaklamaya" ilişkin bir düzenlemeden ibarettir. Aksi yönde yorum yapmak, yasanın lafzına ve ruhuna aykırı olur. O nedenle İbrahim Akın'ın sözleşme imzalayıp işini yapmasına herhangi bir engel yok. Sadri Şener ve Tayfur Havutçu için de aynı durum geçerli. Söz konusu yaptırımın ilgili kişilere uygulanmasının hukuken hiçbir geçerli dayanağı bulunmamaktadır Gerekçesi ne olursa olsun, Sadri Şener'in maçlara girmesi en-gellenmemelidir. Yapılan bu yanlıştan en kısa zamanda geri dönüleceğini ümit ediyorum. Kişiye yönelik bir düzenleme yapıldığı düşüncesini her ne kadar Türkiye'deki örnekler beni şaşırtmasa da aklıma getirmek dahi istemiyorum.

        ‘Takdir yasa koyucunun deliller farklı olabilir’

        G.SARAY ÜNİ. HUKUK FAK. ÖĞR. ÜY. DR. PINARMEMİŞ KARTAL

        BUNA ilişkin bir görüş vermek yargıya karışmak olur, müdahale olur. Bunun takdirini verecek olan yargıdır. Bazılarına tutuklama tedbiri uygulanıyor, bazılarına uygulanmıyor. Görünürde aynı suçtan yargılanıyorlar. Biz delilleri göremediğimiz için yargı makamı buna karar veriyor Sadri Şener hakkında ne gibi deliller var, Tayfur Havutçu ya da İbrahim Akın'la ilgili ne var bilmiyoruz. Buna bağlı olarak savcının uyguladığı nitelikler değişebilir, buna çifte standart ya da hukuka aykırı gibi bir yorum yapamayız. İddianamedeki suçlamalara bakmamız gerekli. Görünüşte aynı suç olarak görülebilir ama her olayın nitelikleri birbirinden farklıdır, takdir yasa koyucunundur.

        ‘Çifte standart var, bir örnek de F. Bahçe’nin tercümanı’

        SPOR HUKUKÇUSU AV. İSMAİL COŞKUN

        BU çifte standart yaratan uygulamanın hukuki dayanağı 6222 sayılı yasanın "Seyirden Yasaklanma" başlıklı 18. maddesi. Son fıkrası hariç kanunun genelini ve gerekçesini birlikte değerlendirdiğimizde bu tedbirin gerçekte şiddet ve düzensizliğe yol açan "holigan taraftarlar" için konulduğunu görüyoruz. Ancak maddenin 10. ve son fıkrasında "Bu kanun hükümlerine göre hakkında güvenlik tedbiri olarak spor müsabakalarını seyirden yasaklanma kararı verilen kişi, yasak süresince spor kulüplerinde ve federasyonlarda ve taraftar derneklerinde yönetici olamaz; spor müsabakalarında hakem, temsilci veya gözlemci olarak görev yapamaz" denilmiş ve yasa uygulayıcılarının bu maddeye getirdikleri zorlama bir yorumla birçok yönetici, sporcu ve temsilciye seyirden yasaklanma tedbiri konulmuştur. Yasak konulan ve sonradan yasağı kaldırılan kimselere baktığımızda hiçbir hukuki standart olmadığı ve bir çifte standart uygulandığı açıkça görülmektedir.

        Doğru uygulama İbrahim Akın'da olduğu gibi sporcunun tedbirinin kaldırılması ve sporcunun anayasal bir hakkı olan "çalışma hürriyetinin" engellenmemesidir. Kendilerine şike ve teşvik faaliyetlerinde bulunmak suçları isnat edilen Sadri Şener ve Tayfur Havutçu'nun hangi hukuki kriterlerle bu farklı uygulamaya tabi tutulduğu kesinlikle bu tedbirleri uygulayan savcı ve mahkeme tarafından gerekçelendirilip izah edilmeye muhtaçtır.

        Fenerbahçe Kulübü'nde görevli tercüman Samet Güzel'in iddianamede adı sadece Bursaspor futbolcusu Gökçek Vederson'la yaptığı görüşmede geçmektedir. Gökçek Vederson'un tedbiri kaldırılmış ancak Samet Güzel'in tedbiri devam etmektedir. İşte bu standart dışı uygulamaların hiçbir hukuki dayanağı yoktur.

        Diğer Yazılar