Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Rusya uçuşları askıya aldığını açıkladı. Normal ve charter seferlere 15 Nisan-1 Haziran arasında sınırlandırma getirdi. Bu yaz sezonu için ümitli olduğumuz İngiltere ile Türkiye arasındaki seyahat kısıtlamaları ortada. Avrupa’dan da henüz ümitlendirici haber yok. Daha vahimi Türkiye’nin bu vaka artış hızıyla herhangi bir ülkenin kapısını çalıp, “bize turist gönder” deme şansı da yok. Tek çare bir an evvel vaka sayılarını aşağı çekecek tedbirleri almak!

        Eğer ülkemiz yöneticileri ortaya bir vizyon koyarak, vaka sayılarını ocak, şubat, mart aylarında 10 binin altında tutmayı başarabilselerdi, mayıs ayında turizm sezonuna hazırlıklı olarak güçlü bir şekilde girebilirdik. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere ülkemize turist gönderen ülkelerin yaz tatili rezervasyon programlarında yer alarak programlı bir şekilde tesislerimizi de değerinde pazarlayabilirdik.

        Şu anki vizyonsuzluk tablosu her şeyi kötüleştirmiş durumda. Ülkemiz turizmine yönelik turist sayısı ve gelir beklentileri, pazarlama gücümüz aşağı inmiş vaziyette. Kendi elimizle ekonomiye zarar verip, turizm sezonunu kısaltmak üzereyiz. Ramazan boyunca da vaka sayısının düşmesi için dua edeceğiz. Yoksa iç turizmimiz bile darbe alacak gibi görünüyor.

        Vakalar son iki ayda hızla yükselirken, 10 binden 20 binin üstüne çıktığında bile ne hikmetse bu ülke için önemli olan turizm sezonuna yönelik önlem almak, toplamda ülke ekonomisinde çarkların dönmesine yönelik çözüm üretmek akıllara gelmedi. Salonlar ağzına kadar doldurulup kongreler yapıldı. Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu vaka artışlarını duyurmaya devam etti. Kültür ve Turizm Bakanlığı yaz sezonuna yönelik pembe tablolar çizdi. Hepimiz izleyerek işte bu noktaya geldik. Hayırlı olsun!

        Peki, bu yükselen vaka sayılarından kimin ders çıkarması gerekiyordu? Hangi makamın uyarı yapıp, önlem alması icap ediyordu? Bu durumu izah edebilecek maalesef kelime yok. Eğer içine düştüğümüz durum için ülkemiz ekonomisinin salgın sebebiyle yaşadığı sorunlara dikkat çekilecekse, böyle bir bahane ileri sürülecekse geçmiş olsun! Tedbirsizliğin, vizyonsuzluğun daha kötü bir gelecekle bizi baş başa bırakacağını analiz edememiş olmamız ülkemiz adına üzücü!

        Mısır ve Libya hakkında unutulmaması gerekenler!

        Mısır ve Libya hakkında unutulmaması gerekenler!
        0:00 / 0:00

        Mısır ile geç de olsa başlayan görüşmelerin mutlak surette Doğu Akdeniz’de yansımaları olacak. Sadece deniz yetki alanındaki tartışmalar değil, Mısır’ın enerji kaynaklarının pazarlanmasında, enerji ittifaklarının yeniden şekillenmesinde Türkiye önemli bir rol üstlenebilir. Libya’da Türkiye’nin etkinliği ve ülke bütünlüğünün korunmasına yönelik katkıları da bu gelişmelerin üzerine eklenince Akdeniz’de Türkiye’nin geleceğinin parlak olduğunu söyleyebiliriz.

        Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdülhamid Dibeybe'nin, beraberinde 14 bakanla birlikte Türkiye’ye gelmesi dünyanın dikkatini çekti. Önemli bir ziyaret. Böylece her türlü tartışmalar geride kalacak ve tamamen işbirliği, Libya’nın kalkınmasında Türkiye’nin aktif sorumluluk üstlenmesi gündemde olacaktır. Ciddi bir ekonomik açılım ve Afrika’da Türkiye varlığının güçlenmesi olarak yorumlamak gerekir. Paralelinde Mısır ile olan ilişkiler de sağlıklı bir şekilde geliştirilirse Libya ile imzalanan anlaşmalar hızla hayata geçirilecektir.

        Türkiye’nin deniz enerji gücü; sismik ve sondaj gemileri Libya’da hemen görev üstlenebilir. Savunma ve sanayi, madencilik ve bilişim, müteahhitlik ve ticaret alanında da hızla gelişmelere şahit olabiliriz. Ancak Libya ile bu aşamaya nasıl geldiğimizin; Bayraktar TB2 insansız hava araçlarının, Mavi Vatan kavramının, Libya’nın denizden Türkiye’nin komşusu olduğu tezinin, Deniz Yetki Alanı Anlaşması’nın da unutulmaması lazım. Tabi o günlerde bunları eleştirenlerin de iyi hatırlanması icap eder.

        Öte yandan Mısır ile bozulan ilişkilerin verdiği zararların, sebep olduğu kırılmaların ve tamir edilmeye çalışılırken harcanan gayretlerin de elbette hatırlanıp ders alınması şart.

        Site yönetimlerine kamu denetimi şart!

        Site yönetimlerine kamu denetimi şart!
        0:00 / 0:00

        Bir belediye yetkilisini ziyaret ettiğimde, sitelerde yaşanan sorunlara, site yönetimlerini ele geçirenlerin hukuksuzluklarına ve sakinlerin çeşitli bahanelerle sindirilme taktiklerine dikkat çekti. Kendilerinin de bu sorunlarla mücadelede sıkıntı yaşadıklarını söyledi. Küçük derneklerde bile kamu denetimi olmasına rağmen binlerce insanın yaşadığı sitelerin başıboş olması sebebiyle yaşanan sorunlara dikkat çekti.

        Düşününce hak verdim.

        Eğer site yönetimleri kanunları hiç sayarak, ana gayrimenkulün, sitenin mimari bütünlüğünü korumak yerine şahsi çıkarlarını ön planda tutup, kaçak yapılaşmaya giderse ne olur? Site yönetimi hukuksuz iş yapmış, denetçiler de bunu onaylamışsa, dürüst vatandaşların hakları nasıl korunur? 634 sayılı Kat Mülkiyet Kanunu bu hususları açıklığa kavuşturmuş. Sitenin, ana gayrimenkulün koruma görevini site yönetimine vermiş. Korumazlarsa görevi suiistimal etmiş oluyorlar. Yargıya gitmek gerekiyor.

        Belediye yetkilisinin işaret ettiği gibi bir kamu denetimi olsa sorunlar büyümeden çözülür. Hatta site yönetimlerini ele geçirenler de hukuksuz işlere tevessül de edemezler. Böylece yargının yükü de ağırlaşmaz.

        Medyaya da yansıdığı üzere ülkemizdeki site yönetimleri, ilginç uygulamalarla, yolsuzluklarla, imar kirlilikleriyle sürekli gündeme geliyor. Site yönetimlerini ele geçirenler, ilginç yöntem ve kazanımlarla iktidarlarını ayakta tutuyor. Hukuksuzlukta işbirliği yapıp menfaat paylaşımına gidiyorlar. Tuzla’daki bir site yönetimi de son günlerde hukuksuz uygulamalarıyla, site sakinlerine kestiği saçma sapan cezalarla gündemde. Denetimsizliğe güzel bir örnek.

        Ülkemizde son yıllarda yaygın şekilde siteler çoğalıyor, ama buralardaki kötü yönetim oluşumlarına ve sakinlerinin çiğnenen haklarına yönelik kamu denetimi gibi bir düzenleme söz konusu değil. Belediyeler yetki alanlarına giren konularda ceza kesip, para toplama yanlısı. Caydırıcı müeyyideler uygulayıp, kaynaklarını kurutmak istemiyorlar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ise işi başından aşkın.

        İstanbul’da konut sayısı 3 bini bulan siteler olduğu düşünülürse, buraların kamu denetiminden uzak olmasının ne denli büyük bir probleme sebep olduğunu ve mağduriyetlerin boyutlarını buyurun siz hesap edin…

        Diğer Yazılar