Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TEOG yerine gelen ‘anlaşılmaz yaşanır’ yeni sistem, Suudi Arabistan’daki yolsuzluk operasyonları, ABD’de kilisede 26 kişiyi öldüren manyak, “Gerekeni yapacağım” sözlerinden istifa edip etmediği anlaşılamayan Aykut Kocaman’ın yapacağı ‘gereken’in ne olduğu, Dubaili bir şeyhle yemek yediğini söyleyip ardından “Yanlış anlaşıldım, arkadaşlarım da vardı yemekte” diyen ‘kalkansız Meryem’in samimiyeti gibi bin bir türlü konu varken, bugün sizlerle sinema işletmelerimizin bizi nasıl keriz yerine koyduğunu paylaşmak istiyorum...En baştan söyleyeyim bu bir “Senin derdini seveyim” yazısıdır...

        SON SAHNE ARSIZLARI

        Cumartesi günü yazdığım ‘Call Me By Your Name’ filminin en can alıcı yeri belki de Oliver’ı sonsuza kadar kaybeden Elio’nun şöminenin başına çöküp kaldığı son sahnesi... Elio’yu canlandıran Timothee Chalamet’in içli içli gözyaşı döktüğü bu sahnede bir yandan da filmin son yazıları akmaya başlıyor. Filmi izlediğim Beyoğlu Sineması’nı dolduran seyircilerin büyük çoğunluğu yerinden kımıldamayıp Eilo’yla birlikte dertlenirken bazı seyirciler yazıları görür görmez ayaklanıp o karanlıkta salondan çıkmak için bir mücadeleye girişti.

        Sanki ayaklarındaki prangalardan kurtulmuş birer mahkûm gibi çıkış kapısına doğru el yordamıyla gitmeye çalışan, kapıyı açıp içeri giren ışıkla sahnenin ruhunu piç eden bu ‘sinemaseverler’e içimden saydırmadığımı söylersem yalan olur. “Filmin sonundaki yazıları görür görmez ayaklanan izleyici güruhuna bir tek ben mi kafayı takıyorum?” diye düşünüyordum ki The Guardian’da bir yazıyla karşılaştım.

        OTOMATİK IŞIK SİSTEMİ

        ‘Call Me By Your Name’in final sahnesiyle ilgili Beyoğlu Sineması’nda bizim yaşadığımız duruma benzer bir durum yaşayan Tim Walker, “Sinemacılar filmin sonunda tam olarak ne zaman salonun ışıklarını açmalı?” sorusunun cevabını aramaya girişmiş...

        Uzun yıllar İngiltere’deki yasal sağlık ve güvenlik kuralları çerçevesinde izleyiciler ayaklandığı anda salonların ışıklarını yakması gerekiyormuş, biri düşüp yaralanmasın falan diye... Ancak filmler dev makaralarla değil de üzerinde filmin tam olarak kaç dakika süreceğini gösteren minik hard disklerle geldiği bugünlerde salonlar ‘otomotik ışık açma’ sistemine geçmiş. Birçok sinema hem yasalara uymak hem de sinemaseverlerinin keyfini bozmamak için ‘ışıkları’ arada derede bir yerde açmaya çalışıyormuş...

        Geçenlerde büyük bir sinema kompleksinde izlediğim ‘Blade Runner 2049’un finalinde yazılar görünür görünmez yanan ışıklar geldi aklıma. Bizde bu durumla ilgili bir kural mevcut mu? Sinema salonları filmin sonunda ışıkları kafalarına göre mi açıyor yoksa uymaları gereken bir talimat var mı?

        Sinema salonlarının seyircilere saygısızlığı sadece film sonlarıyla da sınırlı değil maalesef! Filmin başlama saatine 12.00 deyip ışıkları kapattıktan sonra seyirciye yarım saat reklam izleten salonlarımızın bu konuyla ilgili bir çalışması var mı merak ediyorum.

        Film sonu için kuralları ve talimatları olan İngiltere’deki salonlar film başlangıçları için de ‘izleyici dostu’ bir politika izliyor. Seanslar için ‘Program başlangıcı’ ve ‘Film başlangıcı’ saatleri ayrı ayrı belirtiliyor.

        ‘MÜŞTERİ SEVER’ SALONLAR

        Geçenlerde son seansta film izlediği salonda ara verilince tuvalete gitmek için eşiyle çıktığı kapı üstüne kapanan ve tüm çalışanlar seyircileri öylece bırakıp gittiği için sinemanın ne idüğü belirsiz bir koridorunda mahsur kaldığını yazan Gonca Vuslateri geldi aklıma... Korkarım ‘sinemasevere, filme saygı’dan çok ‘müşteri’ memnuniyetiyle ilgilenen salonlar bitirecek sinemayı...

        Başta da söylediğim gibi “Senin derdini seveyim” dediğinizi duyar gibiyim... Belki de haklısınız...

        Diğer Yazılar