Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Aslında düşününce çok da abartılacak bir sayı değil; 14 milyar yaşındaki şu koca evrende altı üstü 50 yılbaşı görmüşüm! Ki bunun da neredeyse 49 tanesinin neye benzediğini hatırlamıyorum bile... Şimdi oturmuş 51. yıl için içimden geriye doğru sayıyorum, 10-9-8-7-6-5-4-3-2-1...

        New Hampshire Üniversitesi'nden teorik fizikçi Chanda Prescod-Weinstein, "Birçoğumuz bu mutlak zaman fikriyle beslenerek büyüyoruz" diyor ve yaşadığımız zamanın sosyal bir yapı olduğunu söylüyor: “Gerçek zaman aslında oldukça farklı bir şeydir. Evrenin bazı tuhaf köşelerinde, uzay ve zaman gerilebilir ve yavaşlayabilir hatta bazen tamamen bozulabilir!”

        Zaman bozulur mu ya?!

        Doğru zaman olarak sayılan şeyin ve herhangi bir yerde saatin kaç olduğunun yönetiminin en derininde otoriteyle ilgili olduğunu belirten Prescod-Weinstein, “Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler zamanı vatandaşlara fedakar bir hizmet olarak sağlamıyor. Olay sadece toplumu organize ve verimli tutmakla, ekonomik üretkenliği artırmakla ilgili!” diye devam ediyor.

        Zamanın insanlar dayatılan bir teknoloji olduğunu savunuyor...

        Geoff Brumfiel’in NPR’daki yazısının başlığı “Araştırmacılar zamanın bir yanılsama olduğunu söylüyor, peki biz neden ona bu kadar takıntılıyız?”

        “Yekpare geniş bir anın parçalanmaz akışında” akıp gitmek varken neden oturup saliseleri, saniyeleri, dakikaları, saatleri, günleri, haftaları, ayları, yılları sayıyoruz... Ha 51 yılbaşı kutlamışım ha yılın ne olduğunu bilmeden yaşayıp gitmişim ne fark eder ki?

        Nihayetinde zaman, Arjantinli büyük 'düşçü' Borges'in tarifindeki gibi hem çok büyük hem de hiçbir şey belki de: “Zaman, beni sürükleyen bir nehir ama nehir benim; beni parçalayan bir kaplan ama kaplan benim; beni tüketen bir ateş ama ateş benim.”

        Jorge Luis Borges
        Jorge Luis Borges
        REKLAM

        ZAMAN DAHA DA GARİPLEŞECEK

        Dünyanın sonuna 28 gün, 6 saat, 42 dakika ve 12 saniye kaldığını söyleyen bir tavşanın peşinde helak olan zavallı Donnie Darko’ya Gretchen’in dediği gibi, “Zamanda geri gidip saatlerce süren tüm o acıları, karanlığı yok edip yerine daha iyi bir şey koyabilseydik” n’olurdu acaba?

        14 milyar yıla bölünmüş tek bir ‘an’da payıma düşen parçaların 51’incisinin gözlerinin içine bakarken tek düşündüğüm bu doğrusu.

        Chanda Prescod-Weinstein, gerçek zamanın aslında çoğu insanın düşündüğünden çok daha esnek olduğunu söylüyor: “Dünya'dan uzaklaştıkça zaman gerçekten tuhaflaşıyor. Yerçekiminin çok güçlü olduğu yerlerde, anladığımız anlamda zaman tamamen bozulabilir. Örneğin kara deliklerin kenarlarında, güçlü yerçekimi zamanı önemli ölçüde yavaşlatıyor. Ve kara deliğin olay ufku olarak bilinen geri dönüşü olmayan noktası geçildiğinde uzay ve zaman değişiyor.”

        Zamanın insanın başını döndürdüğü Christopher Nolan’ın Interstellar’ında Dr. Brand, kendisini korkutan şeyin ölüm değil zaman olduğunu söylüyordu.

        Kanada'daki Perimeter Teorik Fizik Enstitüsü'nden astrofizikçi Katie Mack, ‘zaman’ın garipliğinden bahsediyor: “Günümüzden milyarlarca yıl sonra zaman daha da garipleşecek. Evren genişliyor, enerji ve madde sürekli büyüyen boşlukta giderek daha eşit bir şekilde dağılıyor. Son durumunda evren, her şeyin eşit olarak dağıldığı hareketsiz bir enerji ve madde bulutu haline gelebilir. Bu gri hiçlikte, gelecek yok, o noktada zamanın gerçek bir anlamı yok! Gidecek bir yön de yok.”

        Donnie Darko
        Donnie Darko

        GELECEK DE ŞİMDİKİ ZAMAN OLACAK

        Araştırmacı John Kitching “Zaman insanın sorunu! Zamanın ileriye doğru akışının çoğunlukla bir insan yapısı olduğuna inanıyorum. Bunun fizik açısından, o kadar fazla değeri yok" diyor ve ekliyor: “Belirli bir zamanda, belirli bir yerde buluşma ayarlamamız gerekiyor. Bu iki bilgiye sahip olmazsak, birbirimizi özleyeceğiz.

        Halil Cibran'ın 'Kahin'inin “Zamanı, kıyısında oturup akışını izleyeceğiniz bir nehir haline döndüreceksiniz..." dediği insanoğlu 'birbirini özlememek için' zamanı icat etmiş olabilir mi? Kendi icadımız 'zaman' bir ateş gibi bizi tüketirken, yine Cibran'ın 'Kahin'i gibi, içimizde zamana bağlı olmadan var olan öz, yaşamın zamandan bağımsızlığının bir şekilde farkında mıyız acaba; "ve -o öz- bilir ki, dün bugünün anısı yarın ise bugünün rüyasıdır. Ve yine bilir ki, içinizde şarkı söyleyen ve düşünen özünüz, hala yıldızları uzaya dağıtan o ilk ‘an’ın içinde devinmektedir…”

        İtalyan yazar Papini de ‘Kaçan Ayna’ öyküsünde, ‘kendi uydurdukları zamanın’ elinde oyuncak olan biz insanlara şöyle sesleniyor: “Gelecek, gelecek olarak var değildir; gelecek bir yaratıdan şimdinin bir parçasını oluşturmaktan başka bir şey değildir... Bugünün bütün değeri yarındadır. Bütün bir şimdiyi bir gelecek uğruna yitiriyorsun. O gelecek de bir gün şimdiki zamana dönüşecek ve sen onu da başka bir gelecek uğruna feda edeceksin!”

        Homer Simpson
        Homer Simpson

        Varlığı fiziğin umurunda bile olmayan, ‘habersizce geçip giden o güzelim yıllarım’a bir yenisini daha ekleyeceğim bu akşam. Aslında tek bir 'an'ın içinde devinip dururken oturp 14 milyar yaşındaki şu koca evrende altı üstü 51. yılım için içimden geriye doğru sayacağım, 10-9-8-7-6-5-4-3-2-1... Tuhaf!

        Çok geçmeden ‘şimdiki zamana’ dönüşecek olan 2023 için Manganelli’nin ‘ırmak romanları’ndan birinde hiç karşılaşmadığı ve de karşılaşamayacağı ikisi kendisinden yüzlerce yıl önce yaşamış, diğeri ise yüzlerce yıl sonra yaşayacak üç kadına âşık olan adamın onları her düşündüğünde yüreğine dolan gibi ‘absürt bir mutluluk’ tek hayalim... 2023, Master Yoda'nın kulakları, Homer Simpson'ın saçları, Amelie'nin gözleri gibi bir ‘an’ olsun yeter...

        Diğer Yazılar