Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MEHMET Açar’ın, Loveless eleştirisini okurken, bazı eleştiri yazılarının filmin kendisinden daha güzel olabildiğini düşündüm... Mehmet, böyle yazılar yazabilen eleştirmenlerin başında geliyor bence. Sadece ‘perdede görünenin ötesinde’ anlatılanlara dikkat çekmesinin, uslubunun değil öfke, hayranlık gibi ‘insanı kolayca yoldan çıkarabilecek’ duyguların elinde oyuncak olmadan soğukkanlılıkla filmleri ele alması ona hayranlığımı artırıyor.

        Ayrıca onu okurken yeni şeyler öğreniyorum, bilip de unuttuğum şeyleri hatırlıyorum.

        Yönetmen Andrey Zvyagintsev’in Loveless’ın finalindeki kadrajını ‘bir Pieter Bruegel tablosu’na benzettiğini görünce kafamın içinde Fleet Foxes’ın ‘Mykonos’ şarkısı çalmaya başladı. Grup 10 yıl önce ilk albümlerinin kapağında Bruegel’in resmettiği ‘Netherlandish Proverbs’ tablosunu kullanmıştı. Böyle küçük sürprizler bile Mehmet’e hayranlığımın katlanmasına yeter de artar bile:)

        Neyse bu kadar Mehmet övgüsü yeter! Bizim gazetenin yazarı olduğu için onu kayırdığımı falan düşünürler sonra... Zaten az ileride oturuyor bütün bunları gidip ona da söyleyebilirim.

        Ama dün onun yazısını okuduktan sonra Netflix CEO’su Reed Hastings’in ‘eleştirmenleri iğnelediği’ sözlerine denk gelince “Hadi ordan!” deyiverdim kendi kendime.

        11 MİLYON İZLENME...

        Hastings, eleştirmenlerin sanatsal sürecin gelişmesinde çok önemli bir etken olduğunu belirtip eklemiş: “Ama filmlerin ticari başarısıyla ilgili öngörülerle alakaları yok. Onlar filmlerin kalitesini, iyi ya da kötü olmasını önemseyen belirli bir kitleye hitap ediyorlar. Filmlerin para kazanması için kritik olan kitlelere değil. Eleştirmenler kitlelerden kopuk...”

        Netfilx’in başındaki kişinin eleştirmenleri böyle ‘hafife’ almasının nedeni geçen ay platformlarında ilk gösterimini yapan Will Smith’li ‘Bright’ filmi...

        Eleştirmenler tarafından yerden yere vurulan, Rotten Tomatoes sitesinde sadece yüzde 26’lık pozitif eleştiriyle dibi gören, “Yılın en kötüsü” denilen, bizde de sosyal medyada ‘burun kıvırılan’ film, yayınlandığı hafta sonu 11 milyon kez izlendikten sonra birinci ayında Netflix’in ’en çok izlenen orijinal içeriklerinden’ biri olmuş.

        Reed Hastings, ‘Bright’ın bu başarısının kendilerini heyecanlandırdığını ve yeni filmlere yatırım yapmak için teşvik ettiğini söylüyor. Devam filmi için yönetmen David Ayer’e yeşil ışık yaktıklarını ve onun yanında bu yıl 80 sinema filmi yapacaklarını belirtip ekliyor: “Biz uluslararası bir şirketiz, buna göre hareket ediyoruz. Bütün bu negatif eleştiriler ise İngilizce ve sadece ABD’de etkili...”

        ELEŞTİRMEN ETKİSİ...

        İçeriğe 2018’de 8 milyar dolar ayıran Netflix’in ‘eleştirmenler’le ilgili düşüncelerini anlıyorum. Zaten rakamlar da onları doğruluyor gibi. Kötü eleştiri alan ‘Baywatch’, ‘Mumya’, ‘Karayip Korsanları 5’ ve ‘Transformers Last Knight’ gibi dev bütçeli filmler ABD’de gişede çakılırken ‘Get Out’, ‘Baby Driver’ gibi eleştirmenlerin baylıdığı filmler ise kendi çaplarında hasılat rekoru kırmış! ABD’de hasılat rekoru kıran 10 filmden 8’i eleştirmenlerden onaylı... Oysa durum ABD dışı için farklı. ‘Çok da beğenilmeyen’ ‘Fate of the Furious’, ‘Karayip Korsanları’ gibi filmler ABD dışında en çok hasılat yapan filmler arasında ilk 10’da. Tom Cruise’un eleştirmenlerin dudak büktüğü filmi ‘Mumya’ hasılatının yüzde 80’ini ABD dışında yapmış.

        Evet kâğıt üstünde Netflix CEO’su Reed Hastings haklı gibi... ‘Bright’ın da görücüye çıktığı 2017’nin son çeyreğinde 8.3 milyon yeni abone ve gelirde yüzde 33’lük bir artış sağlamışlar. Eleştirmenlerin aksine o Bright’ın ‘sanatsal’ kalitesine değil ‘getirdiği’ paraya bakıyor. Sonuçta o bir işadamı...

        PARA PEŞİN MEVZUU!

        Ama sevgili Netflix CEO’sunun gözden kaçırdığı ya da bize söylemediği şey şu: Bright’ı önümüze getirdiklerinde biz onun parasını çoktan ödemiş oluyoruz. Tanıtım kampanyası vasıtasıyla pompalandığı için de elbette tıklayıp bakıyoruz bu neymiş diye. (Ben de izledim) Ama memnun kalıyor muyuz? Netflix bunu ölçmüyor. Bir de Netflix açıkladığı 11 milyon rakamına 10 dakika izleyenleri bile dahil ediyor. Beğenmeyip kapatsan bile izleyenler arasındaki yerini alıyorsun.

        Bu yüzden ‘beğenmediniz ama nasıl izlendi’ safsatasından ziyade söyledikleri içinde en çok dikkatimi çeken, ‘eleştirmenlerin’ ABD seyircisi (izleyici) üzerindeki etkisi oldu. Yazdıklarıyla filmlerin gişesini olumlu ya da olumsuz yönde bu kadar etkiliyor olmaları beni şaşırttı...

        Ülkemizde bazı yapımcıların ‘beğenmezler’ diye filmlerini vizyona girmeden önce ‘eleştirmenlere’ izletmediğini bilsem de merak ettim; biz de eleştirmenlerin bir film hakkında yazdığı olumlu ya da olumsuz şeyler seyirci sayısına etki ediyor mu?

        Ben pek sanmıyorum ama gidip Mehmet Açar’a bunu soracağım. Eminim şu küçük beynimle benim bile anlayacağım sadelikte, tane tane en objektif yorumu yapacaktır. Tıpkı filmler için yaptığı gibi...

        Diğer Yazılar