Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Netflix yönetimi, Organize İşler-Sazan Sarmalı’nı daha vizyona girmeden önce, Amsterdam’daki özel bir gösterimde izlemiş. Ve filme bayılmışlar, çekim tekniğine, hikayesine, karakterlerine... “Türkiye’de bu kalitede filmler çekildiğini bütün dünyaya göstermeliyiz” demişler...

        Buna kim inanır? Bu 'senaryoyu' “Kadir inanır...” diye düşünüp yazdıysanız kusura bakmayın ben inanmam!

        Çağatay Ulusoy’la ‘Hakan-Muhafız’ diye bir dizi çeken, Beren Saat’li bir dizi için hazırlık yapan, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethinin merkezde olduğu bir dizi için Tuba Büyüküstün’le anlaşan Netflix’in, ‘kaliteli filmlerimizi dünyaya göstermek’, filmin yapımcısı BKM’nin de 190 ülkede İstanbul’un bizim oyuncularımızın görülecek olmasına heyecanlanıp böyle ulvi bir hizmet için bu işe girdiğine bunu söyleyenler inanıyorsa ona da gülerim... Tıpkı sinema sektöründeki bir dolu derneğin, birliğin, ‘bu hareket sinema salonlarını bitirir’ diye ortalığı ayağa kaldırmalarına güldüğüm gibi!

        Ya da çok değil birkaç yıl önce stüdyoların dev bütçeli blockbuster’lar çektiğini söyleyip küçük bütçeli ‘arthouse’ filmlerin yaşama şansının azaldığından şikayet eden usta yönetmen Steven Spielberg’in önceki gün, ‘Roma’ gibi ‘arthouse’ filmlere destek veren ‘dijital platformları’ hedef alıp “Sinema salonlarını sonsuza kadar yaşatmalıyız” diye sızlanmasına güldüğüm gibi! Son filmi Ready Player One’da insanların gelecekte ‘artırılmış gerçeklik gözlükleri’ takıp başka bir kimlikle yaşadıkları sanal bir evreni bizlere gösteren Spielberg ustaya, “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” demek isterdim!

        SİNEMA BİLETİ SATIŞLARI ARTTI

        ABD’de Sinema Salonu Sahipleri Derneği’nin (National Association of Theater Owners-NATO) aralık ayında açıklanan araştırmasına göre dijital platformların insanları sinemaya gitmekten vazgeçirmesi şöyle durusun teşvik ediyor!

        Dernekten Phil Contrino, “Araştırmadan çıkan sonuç dijital platformlarla sinema salonlarının savaş halinde olmadığını gösteriyor. İçeriği seven insanlar onu her yerde (sinema salonu ya da dijital platformda) izliyor...” diyor.

        Araştırmaya göre son 1 yılda hiç sinemaya gitmediğini söyleyen insanların çoğu her hangi bir platformda film izlemediklerini de belirtmiş.

        Oysa dijital platformlarda film izleyen insanlar aynı oranda sinema salonlarında da film izlemiş.

        Son bir yılda sinema salonlarında 9 ve daha fazla film izlediğini söyleyenler dijital platformlarda yılda, 1-2 kez sinemaya gidenlerden daha fazla vakit geçirmiş.

        En azından bu araştırmaya göre sinema salonları ile dijital platformların birbirlerine köstek değil destek olduğu sonucunu çıkarmak mümkün.

        Netflix 2015’te Beasts of No Nation’la başladığı orijinal film işinde bugüne kadar Jake Gyllenhaal’lu Okja’dan Will Smith’li Bright’a, Chris Pine’lı Outlaw King’den Natalie Portman’lı Annihilation’a kadar 3 yılda birçok nitelikli işe imza attı.

        Bütün bu sürede ve ‘dijital platformlar sinema balonlarını bitirir’ tartışmaları içinde Hollywood ise geçen yaz sezonu bir önceki yıla göre yüzde 14’lük artışla son 20 yılın en yüksek bilet satış rakamına ulaştı.

        2018 yılı için ABD’de bilet satışından elde edilen gelir 2017’ye göre yüzde 6.8 artarak 11.8 milyar dolar olmuş. Toplan satılan bilet adeti bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 4 artarak 1.3 milyara ulaşmış. 2017’de 740 film vizyona girerken bu sayı 2018’de 814 olmuş.

        Streaming servisleri'nin sinemaya gitme alışkanlığı üzerinde bir etkisi olacaktır ama 'sinemayı bitirmek' biraz iddialı. Hollywood'un ticari tarafındakiler, büyüme biraz yavaşlamış olsa da, gelecek birkaç yılda 50 milyar dolarlık bir pazara ulaşılacağını öngörüyor.

        KİMSE KİMSEYİ ZORLAMIYOR

        Phil Cantarino’nun “Dijital platformların sinema salonlarını bitirdiği fikri biraz abartılı” sözlerine katılıyorum...

        1905’te Pittsburgh’da açılan ilk sinema salonundan ya da 1957’de Ottowa’da hizmete giren sinema kompleksinden bu yana insanların film izleme alışkanlıklarında çok şeyler değişti.

        1970’lerde çocukluğumdaki yazlık sinemaların yerinde yeller esiyor mesela! Bugün 18 yaşında olan ve hayatında yazlık sinema görmemiş ama 3-4 inç’lik cep telefonu ekranında onlarca film izlemiş milyonlarca çocuk var!

        Ama sinema bitmedi, bitmez de!

        Kimse kimseye sinema salonunda film izlemeyin demiyor!

        ‘Roma’nın yapımcılarından David Linde, günümüzde insanların birçok farklı şekilde film izlemeye açık olduklarının kabul edilmesi gerektiğini belirtip ekliyor: “Eğer bu yeni gerçekliği kabul etmezsen o seni geçip gidecek, sen geride kalacaksın...”

        Organize İşler-Sazan Sarmalı
        Organize İşler-Sazan Sarmalı

        BİR DENGE BULMAYA ÇALIŞIN

        Linde, Organize İşler-Sazan Sarmalı ekibi gibi yok ‘İstanbul görünsün istedik, yok ‘çok ısrar ettiler kıramadık’ gibi bahaneler uydurmuyor yaptıkları anlaşma için.

        Filmlerinin sinemalarda gösterilmesini ama aynı zamanda milyonlarca insana da uluşmasını istediklerini belirtip, “Bir denge bulduk ve filmi Netflix’e sattık” diyor.

        Daha dün akşam Samsung’un yeni ‘katlanabilir telefonu Galaxy Flod’un geniş ekranı, “Sevdiğiniz film en güzel ses ve görüntü kalitesiyle cebinizde” tanıtılıyordu.

        Sinema salonlarını ‘dijital platformlar’ değil her gün daha da gelişen bu yeni ‘dünyaya’ ayak uydurmamak için direnmek bitirir...

        Bakmayın siz yarın Netflix kapılarına gelse filmlerini gözü kapalı satacak olan yapımcılarımızın "Sinemacıların ekmeğiyle aynadılar" açıklamalarına... Ya da kötü perdeli, kötü koltuklu bir evin oturma odası büyüklüğündeki salonları için fahiş fiyata bilet satan sinema salonu sahiplerine... “Dijital platformlar sinema salonlarını bitirir’ diye ortalığı ayağa kaldıracağınıza bu ‘yeni gerçekliğe’ ayak uydurmak için bir ‘denge’ bulmaya çalışın bence...

        Ha son olarak lütfen; yaptığınız işe “Türkiye’de bu kalitede filmler çekildiğini bütün dünyaya göstermeliyiz dediler biz de kıramadık” minvalinde Asım Noyan’ın yüzünü kızartacak türden ‘kılıflar’ aramayı da bırakın...

        Geçen yıl orijinal içeriğe 14 milyar dolara yakın para ayıran, Avrupa'dan Asya'ya onlarca ülkede dizilere, sinema filmlerine yatırım yapan Netflix'in bizim filmleri dünyaya göstermek gibi bir misyonu mu var Allahaşkına! Buna kim inanır? Belki Cengiz İnanır!

        Diğer Yazılar