Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2000’lerin başında Aylesbury’de doğru düzgün İngilizce konuşamadığım ama ‘fluent’ bulaşık yıkadığım günlerde ‘congratulations’ kelimesinden daha nefret ettiğim bir şey yoktu hayatımda. (Bu cümle dedicated to Ayşe Arman;)

        Daha doğrusu aptal bir aşk-nefret ilişkisiydi bu kelimeyle aramızdaki.

        Ben tabakları iki su yapıp pırıl pırıl sepete koyduğumda restoranın menajeri Rod, bağırarak “Good job…” deyip başparmağını gösteriyordu. Bense restorandaki ‘staff’lardan kim iyi bir şey yapsa inat ve ısrarla ‘kangışcileyşıns’, ‘kongurcilaysın’, ‘kangircileytın’ diyerek hiçbir halta benzemeyen aksanımla kanırttıkça kanırtıyordum ‘litterally’ üç kelimelik İngilizcemi!

        Artık nasıl bir aksanım varsa “Okey” dediğimde bile “What!” diye karşılık aldığım bir ortamda ‘congratulations’daki ısrarımın nedeni restorandakileri değil kendimi tebrik etmekti sanırım… Kelimeyi her söylediğimde boş gözlerle yüzüme bakan Polonyalı Paul’e “Ulan daha nasıl kongırcileyşıns denir, sen de böyle söylüyorsun işte” diye içimden isyan ediyordum!

        Eğer ‘congratulations’ diyebilirsem İngilizce her kelimeyi söyleyebilirmişim gibi geliyordu.

        ‘Congratulations’dan ‘good job’a geçişim 2 ayımı aldı… Sonra gelsin ‘welldone…”

        Bulaşıktan pizza fırınının önüne geçtiğimde ise önüm arkam sağım solum ‘lovely jubbly’ olmuştu…

        Önceki gün Twitter’da bir kullanıcının, Netflix'in ‘Rise of Empires: Ottoman’ dizisinde İngilizce konuşan Türk oyuncuların ‘aşırı Türk İngilizcesi’nden rahatsız olduğunu ve sadece 5 dakika tahammül edebildiğini söylediği için ‘linç’ yediğini öğrendiğimde ‘aşırı Türk İngilizce’ aksanımla yüzlerce ağız ‘congratulations’ diye diye beyin kıvrımlarımın arasında dans ediyordu!

        NE VARMIŞ AKSANIMIZDA

        Türkiye’de çekilenveİstanbul'un fethini anlatanbir dizide, ana dili Türkçe olan oyuncuların ‘aşırı Türk askanlarıyla’ İngilizce konuşmalarından daha normal ne olabilir bilmiyorum doğrusu...

        Bu aksan meselesi yıllardır Hollywood’un da gündeminde ve Fransız, Alman, İspanyol, Türk gibi ‘aksanlar’ da değil tartışılan. Bizatihi ana dilleri İngilizce olan İngiliz, İskoç, İrlandalı, Avustralyalı oyuncuların ‘aksanları’ da çoğu zaman alay konusu olabiliyor.

        Hollywood’un ‘Altın Çağı’nda Britanya’dan Los Angeles’a giden Claude Rains, Herbert Marshall, David Niven gibi usta oyuncular Amerikalı izleyicilerin kulaklarına hoş gelsin diye Britanya aksanının değiştirip sesli harfleri daha düz söylüyorlarmış mesela.

        Çok geriye gitmeye de gerek yok aslında! Halen sinemalarda gösterilen ‘Dr. Dolittle’ filminde Amerikalı aktör Robert Downey Jr. konuşmaya çalıştığı ‘Gal’ aksanını pek de beceremediği için eleştiriliyordu geçenlerde.

        Vulture’dan Bilge Ebiri, Downey Jr.’ın ‘enerjiden yoksun ‘Gal aksanının’ zaman zaman İrlandalı, Hint ve Jamikalı tonlamalarına kaydığını söylüyordu örneğin.

        Streaming servisleri, çekilen yüzlerce dizi, sinema filmi, değişik milletlerden binlerce rol ve bir o kadar da aksan duymaya başlayınca ‘aksan’ meselesi daha da tartışılır olmaya başladı şov dünyasında.

        İngilizce konuşan oyuncuların başka milletten bir karakteri canlandırırken yaptıkları aksanların ‘ırkçılık’ olduğunu söyleyenler var.

        Daha birkaç hafta önce 30 yıldan fazladır The Simpsons’ta ‘Hintli Bakkal Apu’yu seslendiren Hank Azaria ‘yaptığı aksanın ırkçı’ olduğu eleştirileri yüzünden ‘artık Apu’yu konuşmayacağını’ belirtip diziden ayrıldı. (Hari Kondabolu, 2017’de bu konuda ‘The Problem With Apu’ adında bir belgesel çekmişti.)

        AKSAN YAPIP OYNAMIYORLAR

        Ralph Fiennes, Rus balet Rudolf Nureyev’in hayatını anlattığı ‘The White Crow’da ağırlıklı olarak Rus oyunculara rol vermesiyle ilgili BBC Radyo 4’e yaptığı açıklama ‘aksan’ meselesiyle ilgili yeni bakış açısını özetliyor aslında: “İngilizce konuşan oyuncuların aksan yaparak Rus, Alman, İtalyan, İsveçli karakterleri canlandırdıkları günler geride kaldı. İnsanlar bunu yapan filmlerle ilgili bir dolu eleştiri okudu ve ‘yetti artık’ dedi. Bu konuda manzara değişti…”

        HBO’nun sevilen dizisi ‘Chernobly’in yaratıcılarından Craig Mazin ise ‘aksan’ meselesine başka açıdan bakıyor. Dizinin hazırlık aşamalarında oyuncuların canlandırdıkları karakterleri Rus aksanıyla konuşmalarını istediklerini belirtip ekliyor: “Ancak daha ilk anda oyuncuların karakteri oynamaya değil aksanı doğru yapmaya çalıştıklarını gördük. Bu durum karakterler hakkında sevdiğimiz her şeyi ortadan kaldırıyordu. Hemen vazgeçtik. Oyuncuları (İngiliz, İrlandalı, İsveçli) kendi ana dillerindeki aksanlarıyla konuşmalarına izin verdik. Çünkü oynadıkları karakterler ‘aksana’ ihtiyaç duymadan yeterince iyiydi."

        Sadece sinemada değil müzikte de bu aksan meselesi sıkıntı yaratıyor.

        Elton John, Rod Stewart, Ed Sheeran, Phill Collins, Adelegibi şarkıcıların Birtanya aksanıyla değil de Amerikan aksanıyla şarkı söylemeleri de zaman zaman kendi ülkelerinde eleştiri konusu oluyor.

        Londra yakınlarında doğan Elton John’un Amerikan aksanıyla şarkı söylemesine kızan İngiliz bir arkadaşım Güneydoğu Londralı Michael Caine’nin kimi oynarsa oynasın o koyu Londra aksanından vazgeçmemesini öve öve bitiremiyordu.

        Çağdaşı birçok oyuncunun ünlü olduktan sonra ‘yerel’ aksanlarından kurtulup daha ‘posh’ bir aksan tutturmaya çalıştığını söyleyen Caine, kendisinin neden bu aksandan vazgeçmediğini ise şöyle açıklıyor: “Ben doğduğumda bütün aktörler sahnede ya da perdede ‘posh’ aksanla konuşuyordu. Konuşma şekillerine baktığımda bütün oyuncuların dük-düşeş olduğunu düşünüyordum. Ben ilk oyunculuğa başladığımda insanlar düzgün konuşamadığımı söylüyorlardı. Ama ben ‘sınıf bariyerlerini’ yıkıp genç oyunculara ‘nasıl konuştuğunuzun bir önemi yok, siz de yapabilirsiniz’ demek için aksanımı korudum...”

        ASLOLAN HİKAYE AKSAN BAHANE

        Filmler ya da dizilerdeki oyuncuların ‘aksanlarıyla’ ilgili farklı farklı görüşler var. Beğenenler, beğenmeyenler... “Karakter hangi millettense o milletten biri canlandırmalı” diyen de var “Hangi aksanla konuştuğunu bir önemi yok” diyen de.

        Ben Chernobly’in yaratıcısı Craig Mazin’in tarafındayım doğrusu. Aslolan anlatılan hikaye, karakterin inandırıcılığı... Hangi ülkeden, hangi milliyetten, nasıl bir aksanla hangi dili konuştuğunun bir önemi yok bence. Hikaye beni içine çekip kendisine inandırıyorsa derdini nasıl ‘söylediğinin’ bir önemi yok benim için.

        Tam da bu yüzden ‘Rise of Empires: Ottoman’da ‘aşırı Türk aksanlarıyla’ rol alan Türk oyunculara ‘kangırcileyşın’ demek istiyorum...

        Diğer Yazılar