Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’a basın danışmanlığı yaptığım yıllarda, bir gün Erdoğan grup toplantısı çıkışında beni çağırdı. Kulağıma, “Ankara’daki önemli marketleri dolaş, et fiyatlarını tek tek yazıp bana getir” dedi.

        Ben de aynısını yapıp götürdüm. O rakamları alıp, et fiyatlarının konuşulacağı toplantıya gitmişti. "Markette et fiyatları şudur" diyenleri, elindeki gerçek rakamlarla kontrol ediyordu.

        Benim gibi başka çalışma arkadaşlarını böyle konularda görevlendiriyordu. O dönem Hürriyet gazetesi konuyu öğrenmiş, “Erdoğan’ın gizli müfettişleri” diye manşet yapmıştı.

        Son dönemlerde bunları yapıyor mu bilmiyorum.

        Ancak ortada bir bilgi toplama sorunu olduğunu düşünüyorum.

        ERDOĞAN İLE GÖRÜŞENLERİN SÖYLEDİKLERİ

        Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yüz yüze görüşen insanlardan aynı şeyleri duyunca artık emin oldum. Ülkede durum söylendiği gibi kötü değil diyormuş hepsine Erdoğan.

        Temel Karamollaoğlu ile görüştüğümde de aynı şeyleri söyledi bana.

        Evet muhalefetin abarttığı kadar 'yanmış, yıkılmış' bir ülke yok ama iktidara yakın medyanın söylediği gibi güllük gülistanlık da değil.

        Haklarını yemeyelim, o cenahta az sayıdaki bazı yazarlar, halkın ciddi ekonomik sıkıntı çektiğini söylüyor zaman zaman.

        REKLAM

        Peki Erdoğan bu kanaatini nasıl ediniyor?

        Yukarıda bahsettiğim gibi, eskiden kendisine bilgi ulaşan birçok kanal vardı. O kanallardan gelen bilgileri çapraz değerlendirmeye alırdı.

        Bir de kendisi sahaya çok sık inerdi. Vatandaş da görüşlerini açık açık söylerdi. Erdoğan tüm bunların bileşenlerinden bir kanaat elde ederdi.

        Sadece danışmanlarının ya da kendisine yakın isimlerin verdiği bilgiyle kalmazdı yani.

        ERDOĞAN’A BİLGİ AKTARAN KANALLAR AZALDI

        Şimdi görüyorum ki, Erdoğan’a bilgi ulaştıracak kanallar çok azalmış ya da tıkanmış.

        Böyle olunca ve sahaya da az inince, anket sonuçlarından istatistiklere, halkın moral durumundan geçim sıkıntısına kadar, birçok bilgiyi, belki de teke düşmüş kanallardan alıyor tahminimce.

        Çarşı pazar, okul cami, esnaf işçi gezen birinin Cumhurbaşkanına ülkede her şeyin çok iyi olduğunu söylemesine imkan yok.

        Ya insanlar bize doğruyu söylemiyor, yani esnaf, emekli, işçi, üretici hallerinin kötü olduğunu abartıyor ya da Erdoğan’a bilgi götürenler doğru söylemiyor.

        Bir de ortada zamları, enflasyonu, dövizi gösteren rakamlar var. Onlar da her şeyin güllük gülistanlık olduğunu söylemiyor.

        Acaba diyorum Cumhurbaşkanımız, siyasetten beklentisi olmayan, bağımsız, güvendiği birkaç ismi gizliden görevlendirse de sahadan doğrudan bilgi alsa, bir de ülke tablosunu böyle değerlendirse, nasıl olur?

        Yüksek basınç altında siyaset

        Yüksek basınç altında siyaset
        0:00 / 0:00

        Bazı meslekler var ki yüksek basınç altında test edilmeden, o mesleği yapan için ‘iyi’ diyemeyiz.

        Bunlardan biri de siyasetçidir.

        Bir parti genel başkanı, siyasi basınç çok arttığında doğru kararlar verebiliyorsa, doğru adımlar atabiliyorsa, krizi yönetiyorsa o zaman liderliği güçlü demektir.

        Neden yüksek basınçta siyaset yapmak çok önemlidir?

        Çünkü durgun sularda herkes kaptan olabilir. Ancak asıl fırtınada gemiyi rotasından saptırmadan yüzdürebilmek iyi kaptanlıktır.

        SEÇİM YAKLAŞTIKÇA BASINÇ ARTACAK

        Bir siyasi partinin ve liderinin sınanacağı dönemlere girdik.

        Artık seçimlere az bir zaman kaldı sayılır. 2022 yılı her şeyin netleşeceği dönem olacak.

        O nedenle de siyasi basınç artacak.

        Şu sıralar İYİ Parti üzerinde yüksek basınç görülüyor. Doğrusu basınç arttıkça sendeleme emareleri görüyorum.

        Yükselişte olan bir parti ve lideri baskı, provokasyon, türlü türlü oyunlarla karşılaşacağını bilmeli.

        Bütün maharet bu baskı altında sakinliği korumak, sükuneti sağlamak, çizdikleri rotadan sapmamaktır.

        Sahada seçmenle doğrudan iletişim kuran Akşener ve partisi bunun siyasette ne kadar etkili olduğunu gösterdi. Şimdi sahadan çekilmeleri yönünde baskı hissediyorlarsa bundan geri adım atmayacaklarını dillendirmeli.

        Nitekim Akşener son grup toplantısında bunu söyledi. Ancak iktidara yakın medyadaki yazarları tanımlarken kullandığı kelimeler hiç şık olmadı.

        İşte bu yüksek basınç etkisi.

        Lütfü Türkkan krizini yüksek basınç altında yönetebilmek büyük fark yaratacaktı. Ancak partide kaldığı sürece başarıyla yönettiğini pek söyleyemeyiz.

        CHP DE AYNI İMTİHANDA

        Yerel seçimlerde başarı elde ettiklerinden bu yana CHP de ilgi merkezi. Doğal olarak yüksek basınç merkezi aynı zamanda.

        Radikal oy yükselmeleri olmasa da, CHP’nin oylarının düşmediği, yükseldiği görülüyor. Bu nedenle her geçen gün zorlu sınavlarla karşılaşacaklar.

        Böyle durumlarda en önemli konulardan biri, fırtınalı havalarda geminin sığınacağı limandır. Yani parti merkezleri, teşkilatlar ne kadar güvenli, intizamlı ve insicamlı olursa, fırtınayı o kadar hasarsız atlatırlar.

        Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesinde CHP içinden çok farklı sesler, farklı tutumlar görüldükçe, merkez limanın güven sorunu olduğu anlaşılıyor.

        Bu önemli bir risk. Liman da güvenli değilse, fırtınadan nasıl korunacaklar bunu düşünmeliler.

        Diğer Yazılar