Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Kemal Öztürk Yağmurlu yemin gününde etkileyici Kabine

        AK Parti’nin seçim kampanyalarında kullandığı, “Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda” şarkısı gerçek oldu dün. Fakat ıslanmayı geçin, yağan yağmurdan sel götürdü Ankara’yı.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis’te yemin etme ve ardından Külliye’de göreve başlama törenlerinin akıldan çıkmayacak konusu şiddetli yağmur, dolu, sel baskınları olsa gerek.

        Zaten bu nedenle törenlerin atlı kortej kısmı ve bazı bölümleri iptal edildi.

        KULİSLERDE HEYECANLI YENİ VEKİLLER VE SU BASKINI

        Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılacak yemin törenine biraz erken geldim. Çiçeği burnunda milletvekillerinin heyecanı kulislere taşmıştı. AK Parti’de üç dönem kuralına takılıp, bu dönem vekil olamayanlar da oradaydı. Yüzlerinde bir tebessümle içlerindeki burukluğu kapatmaya çalışıyorlardı.

        Kulislerde eski, yeni vekillerle konuşurken birden şiddetli bir dolu sağanağı başladı. Kulislerin tam ortasında, 15 Temmuz’da hain FETÖ örgütünün bombaladığı cam bölümden sular taşmaya başladı. Koridorun bir kısmı aniden sular altında kaldı. Hemen görevliler gelip taşan suyu yoğun bir çabayla makinelerle çektiler.

        CHP VE HDP’NİN TEPKİ ÇEKEN HAREKETİ

        Cumhurbaşkanı Erdoğan 14.55'te TBMM’ye geldi.

        Aile fertleri önceden gelip localarda yerlerini aldı.

        En yaşlı üye sıfatıyla geçici Melis Başkanı olan Devlet Bahçeli, töreni açtı ve yapılacakları okudu. Cumhurbaşkanı seçildiğine dair Yüksek Seçim Kurulu’dan verilen mazbata tevdi edilecek, sonra Erdoğan yemin edecek ve İstiklal Marşı okunacak…

        Tüm bunlar olurken Meclis İç Tüzüğü gereği Milletvekilleri, görevliler ve konukların ayağa kalkması gerektiğini üzerine basa basa okudu Bahçeli.

        Sonra da Erdoğan’ı içeri davet etti.

        AK Parti, MHP, İYİ Parti milletvekilleri ayağa kalktı ama CHP ve HDP milletvekilleri kalkmadı. İşte bu homurdanmalara ve tepkilere neden oldu.

        HDP’li vekiller İstiklal Marşı’nın okunmasına eşlik de etmedi.

        HDP hadi neyse de , CHP’nin bu tutumunu doğrusu çok yadırgadım. Seçilmiş bir Cumhurbaşkanı’nı Meclis’te ayağa kalkarak karşılamak İç Tüzük gereği zorunluydu aslında ama CHP buna uymadı ve HDP ile aynı konuma eşitledi kendisini.

        Buna rağmen Erdoğan, mazbatasını Bahçeli'nin elinden alırken salondan çok yüksek alkış ve bravo sesleri yükseldi.

        Yemin ettikten sonra Genel Kurul salonundan ayrıldı Erdoğan. Bu esnada AK Parti milletvekilleri CHP ve HDP milletvekillerine İç Tüzük'e uymadıkları için sözlü tepkilerde bulundular.

        KÜLLİYE'DEKİ BÜYÜK KARGAŞA

        Erdoğan Anıtkabir’e giderken TBMM’deki hemen hemen herkes Külliye’de yapılacak tören için harekete geçti. "Yollar tıkanmadan gidelim" dediler ama korktukları başlarına geldi. Yağmurun etkisiyle işler iyice karıştı, trafik sıkıştı.

        Ama işlerin asıl karışmasının sebebi organizasyon sorunuydu.

        Cumhurbaşkanlığında çok törene gittim, çok organizasyona katıldım ama hiç bu kadar kötü tören organizasyonu görmedim. Davet edilen 5 bin kişi varmış.

        Külliye içine girene kadar büyük sıkıntılar çekildi ama içeri girdikten sonra kargaşa devam etti.

        Orada görevli eski bir tanıdığımı gördüğümde, "Bu kötü organizasyon nedir böyle?” dedim, “Kötü değil, bir haftadır hazırlanıyoruz, sakın kötü diye yazma, arkadaşlar üzülür” dedi. Ben de üzgünüm.

        BM GENEL KURULU GİBİ

        Karışıklık içinde tören salonuna bir yerden giriş yaptım ama nereye gittiğimi bilmiyordum doğrusu. Girdiğim kapı tam sahneye açılıyormuş meğer ve tüm devlet başkanları, başbakanların oturduğu yerin ortasına çıktım aniden. BM Genel Kurulu gibi çok renkliydi.

        Geri dönemeyince hepsinin önünden usulca yürüyüp gözden kaybolmaya çalıştım. 81 ülkeden 100’den fazla devlet ve hükümet başkanı vardı.

        NATO Genel Sekreteri’nden tutun da Gabon Devlet Başkanına, sahne tam bir Birleşmiş Milletler ambiyansıydı.

        Azerbaycan Devleti Başkanı Aliyev’in hemen arkasına Ermenistan Başbakanı Paşinyan oturuyor olması diplomasinin ince “dokundurma” olarak fıs fıs konuşuluyordu salonda.

        Erdoğan, Aliyev’e sarılınca salonda alkış kıyameti koptu. Acaba dedim Aliyev göz ucuyla Paşinyan’a bakmış mıdır? Muzırlık işte benimkisi.

        Ancak bu kadar yoğun bir yabancı devlet başkanı katılımı Türkiye’nin itibarına ve Erdoğan’ın son zaferine olan saygının bir göstergesiydi. Son zamanlarda görülmemiş bir tabloydu.

        ERDOĞAN’DAN SAKİNLEŞME VE NORMALLEŞME ÇAĞRISI

        Arkada bir yerde, zar zor bir sandalye bulup oturdum. Tam arkama da maden işçileri ve Türkiş Başkanı Ergun Atalay oturdu. Herkesin selfie çekme çılgınlığı yaşadığı dakikalarda biz de maden işçileriyle sohbet edip, fotoğraf çektirdik.

        Erdoğan konuşmasında, seçimin bittiğini, artık muhalefetle birlikte normalleşmemiz, hep birlikte Türkiye’yi büyütmemiz gerektiğini vurguladı. Gayet güzel pozitif mesajlar. Herkese dostluk eli uzatan, dünyaya birlikte çalışma mesajları veren, vatandaşlara umut aşılayan konuşma sık sık alkışlarla kesildi.

        Erdoğan da seçim gecesi balkon konuşmasında olduğu gibi, metinden çıkıp muhalefete çatmadı.

        BAKANLARIN HÜZÜNLÜ HALLERİ

        15 Bakan Kabine'yi bırakıp, milletvekili oldu. AK Parti iktidarları tarihinde Kabine'de hiç bu kadar yüksek sayıda bakan değişimi olmamıştı.

        Herkes yeni gelen bakan isimleri hakkında toto oynarken, ben biraz da eski bakanların ruh halini merak ediyordum.

        Erdoğan son Kabine toplantısında “Meclis’te size ihtiyacım var” dediği andan itibaren çoğunun içine hüzün düşmüştü zaten.

        Bu yüzden gözüm bakanları arıyordu. Çoğunu gördüm, bir kısmıyla da konuştum. Henüz Kabine açıklanmamıştı. O yüzden bir umut vardı yine de içlerinde.

        Fakat Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’e “Nasıl durum?” diye sorduğumda, “İki gerçek var, bir, ben Kabine'de yokum, iki makamlar geçici ölüm hakikattir” dedi. Kendisi kıymetli bir bakandı...

        Salonda gördüğüm bir bakanın kendinden çok eşi üzüntülüydü, teskin etmeye çalışıyordu.

        SON YILLARIN EN İYİ KABİNESİ

        Külliye'deki törene Ciner Medya'dan kalabalık bir ekip davet edilmişti. Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Tekdağ, Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Yeşilkaya, Show Haber Yayın Yönetmeni Rıdvan Bıyık, Ankara Temsilcisi Fevzi Çakır, Esra Nehir, Eren Eğilmez, Nasuhi Güngör, Ebru Akel davet edilmişti.

        Fevzi Çakır tören sonrası araba yerine yürüyerek Habertürk binasına gitmeyi teklif ederek hepimizi 1 saatlik araç çilesinden kurtardı.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, Külliye'den sonra Çankaya Köşkü'nde devlet başkanlarıyla yemek yiyip, ardından da Kabine'yi açıklayacaktı. Doğal olarak saat 21.00'de tüm Türkiye ekranlara kilitlendi.

        AK Parti iktidarlarının ilk beş yılında çok efsane kabineler kurmuştu Erdoğan.

        Açıklanan bu son Kabine bana o günleri hatırlattı.

        Tüm düğümün ekonomi bakanlığında olduğunu biliyorduk. Mehmet Şimşek’in uzun süren müzakereler sonucu Hazine ve Maliye Bakanlığı’na geçmesi sanırım sadece Türkiye’de değil, dünyada ilgi çekecek bir gelişme oldu.

        Dünyada yankılanacak bir başka atama ise MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanı olmasıydı. Ortadoğu’da efsanesi yürüyen, tüm dünya istihbaratlarının ilgi odağı olan MİT Başkanlığı’na İbrahim Kalın’ın atanacak olması da yine ayrıca konuşulacak bir konu.

        İçişleri Bakanlığı ile artık özdeşleşmiş olan Süleyman Soylu’nun yerine İstanbul Valisi Ali Yerlikaya’nın atanması, yine Savunma Bakanlığı ile ismi bütünleşen Hulusi Akar’ın yerine Yaşar Güler’in atanması bence siyasette çok konuşulacak konulardan olacak.

        Fakat bu Kabine'nin son derece vizyoner, dünya ile entegre, ülkede normalleşmeye büyük katkı sağlayacak bir Kabine olduğu kanaatindeyim.