Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kerem Akça, 26 Şubat’ta vizyona giren filmleri değerlendirdi

        KEREM AKÇA / keremakca@haberturk.com

        26 ŞUBAT FİLMLERİ

        Günümüzde Yunan mitolojisinden beslenen tarihi filmlerin seriye dönüşmesi, Mısır’ın geçmişindeki mitik karakterlerin dünyasına bakmamızı sağlıyor bu kez… En az iki-üç yapıtı için ‘tür sineması tarihinde belirleyici konumda’ diyebileceğimiz Alex Proyas, ‘casting’, ‘senaryo’ ve ‘bütçe’ mağduru olmuş. O kadar uğraşsa da ‘fantezi-epik’ denemesini sırtlayıp götüremiyor. B-tipi eğlenceye yaklaşan sancılı “Mısır Tanrıları”, Proyas’ın “Ben, Robot” ile beraber en zayıf filmi…

        ‘Noir’ dokulu eşsiz bilimkurgu ve fantastik dünyalarıyla çığır açan “The Crow” (1994) ve “Gizemli Şehir” (“Dark City”, 1998) ile adını duyurmuştu. 2000’ler ise ona hiç iyi gelmedi. Belki “Gizemli Şehir”in “The Matrix” (1999) kadar önemsenmemesi, belki başka şeyler, ama bir ‘lanet’ vardı. Alex Proyas, “Gençlik Günleri” nde (“Garage Days”, 2002) Avustralya’daki bir müzik grubunun öyküsünü müthiş bir hünerle, ‘biçimci rocker komedisi’ formülüyle sinemaya taşıdı.

        MISIR DOĞUMLU YÖNETMENDEN BEKLENEN HAMLE Mİ?

        Aslında bu ‘bağımsız’ film kişisel bir itiraf ya da geçiş anlamına geliyordu. Biçimci bir yönetmendi Proyas. Bu sebeple de “Ben, Robot” (“I, Robot”, 2004) ısmarlama projesi ona bir şey katmadı. 2009’da “Kehanet” (“Knowing”) ise kıyamet/felaket filmleri içerisinde kendine özgü bir konuma yerleşti. Yani en azından üç yapıtı, tür sineması tarihinde iz bıraktı şimdiden…

        Peki ya ebeveynleri Yunan olan, Mısır doğumlu Proyas’ın 2016’daki “Mısır Tanrıları” (“Gods of Eypt”, 2016) denemesi nasıl? Aslında casting ve senaryo açısından çok yanlış tercihler var. “Dracula: Başlangıç” (“Dracula Untold”, 2014), “Son Cadı Avcısı” (“The Last Witch Hunter”, 2015) gibi eleştirilen, yüzeyselliği ve alternatif tarih yaratımıyla yerden vurulan filmlerin iki senaristi tutulmuş (Matt Sazama, Burk Sharpless). İlki başarılıydı elbette… Ama burada Chadwick Boseman’dan Brenton Thwaites’e, Nikolaj Coster-Wardau’dan Elodie Young’a uzanan göstermelik uluslararası kadro, Mısırlıları beyaz tenli yapan ırkçı bakış eleştiriye açık.

        HERKES ZACK SNYDER OLAMAZ

        Filmin hedefleri de parmak ısırtıyor. “Titanların Savaşı” (“Clash of the Titans”, 2010), “Percy Jackson ve Olimposlular: Şimşek Hırsızı” (“Percy Jackson & The Olympians: The Lightning Thief”, 2010) gibi Yunan mitolojisinden beslenen, yüksek bütçeli fantastik filmlerin seriye dönüştüğü günümüzde yola çıkışı küçümsemek mümkün değil. Yönetmen özellikle Hollywood’un altın yıllarında bu türde çokça ele alınan bir ülkenin geçmişine yolculuk yapıyor.

        Bunu gerçekleştirme çabasında aslında ‘tarihi epik’e ‘fantastik’ yelek giydirmeyi kafaya takmış. Ama “300 Spartalı” (“300”, 2006) kadar olgun, profesyonel, devrimci bir estetik yok. Bir Zack Snyder göremiyoruz. Büyük bölümünü klasik tarihi-epik ya da çölde geçen macera filmlerine yakın hisseden film, zamanla ‘fantastik’i işin içine sokuyor. Ölüler diyarına giriyor.

        MISIR PORTRESİNE YENİLİK GETİRİYOR

        Yunan mitolojisinden de esinlenen karakterlerle ‘Güneş Tanrısı Ra’ ile çarpışmaya kadar giden bir hikaye yapısı var. Kötü adamın mekan kullanımı, onun kayığında durduğumuzu hissettirirken arka plandan ‘Star Wars’ dokusu geçmesi, bir yapaylığa yol açıyor. Aslında hazin efekt dokunuşları ‘yaralayıcı’ duruyor. Büyük gözüken prodüksiyonun arka planında ya da detaylarında defolar yakalamak mümkün. Düello sahnelerinde bir koreografiden ziyade, inadına boşlukları kapatmak için devreye giren ‘boş bir gürültü’ var gibi. Geoffrey Rush en çok emek veren oyuncu. Ama zamanla kendimizi bir bilgisayar oyunu uyarlamasında hissediyoruz.

        Proyas, bir görsellik için uğraşamadan hikayesini ‘fantezi epik’e çevirerek, ‘Yüzüklerin Efendisi’ (‘The Lord of the Rings’) furyasını yakalamaya çabalıyor. Ama Butler’ın, Thwaites’in, Coster-Waldau’nun katkı vermemeleri, dokuyu da yaralıyor. Kendini ciddiye alıp 110 dakikayı geçen film, animasyon “Mısır Prensi” (“Prince of Egypt”, 1998) gibi kalıcı ya da seriye dönüşen “Mumya” (“The Mummy”, 1999) gibi her şeyi kalıbına uydurmuş durmuyor. Ama Mısır mitolojisine el atan fantezi-epik denemesi olarak en azından dünyasıyla ve rejisiyle ‘taze’ ve ‘oturaklı’ durabiliyor. Proyas, devamlılık kurgusunda, genel-yakın planı birbirine bağlamakta başarılı, dekupajda sıkıntı yok. Efektlerle yüzleşmek problemli.

        FİLMİN NOTU: 4.5

        Künye:

        Mısır Tanrıları (Gods of Egypt)

        Yönetmen: Alex Proyas

        Oyuncular: Brendan Thwaites, Nikolaj Coster-Waldau, Gerard Butler, Geoffrey Rush, Chadwick Boseman

        Süre: 127 dk.

        Yapım yılı: 2016

        KILIÇLAR, KELLELER HAVADA UÇUŞUYOR

        Jane Austen’in kadın dünyasını anlatan feminist romanının, en alternatif ve sıra dışı perde uyarlaması. Ama kostümlü zombi komedisi “Aşk ve Gurur + Zombiler”, aslında 2009’da yazılan, Seth Grahame-Smith imzalı ve onu ti’ye alan bir kitabı sinemaya taşıyor. Dünyasıyla keyif verse, melez fikriyle eğlendirse de gereken temposu, hızı, dinamizmi, sahiciliği, ironisi eksik.

        Eli yüzü düzgün ve meselesi olan “Igby Goes Down” (2002) ile çıkış yapan Burr Steers, ‘bağımsız yönetmen’ olarak bir kariyer inşa edebilirdi. Ama o bunu tercih etmeyip iki Zac Efron filmi ile donattı kariyerini. “17 Yeniden” (“17 Again”, 2009) ve “Arkadaşımdan Sonra” (“Charlie St. Cloud”, 2010), gençlerin arasına sızan çabucak unutulacak fantastik komedi ve melodram örnekleriydi. “Aşk ve Gurur + Zombiler” (“Pride and Prejudice and Zombies”, 2016) ise sanki ‘Alacakaranlık’ (‘Twilight’) sonrası başlayan furyaya kayıyor. Melez bir omurga ile sinema tarihinin en eski korku ötekilerinden birini ameliyata sokuyor.

        KOSTÜMLÜ ZOMBİ KOMEDİSİ Mİ?

        Açıkçası, “Vampir Avcısı: Abraham Lincoln”ün (“Abraham Lincoln: The Vampire Hunter”, 2012) yaratıcısı Seth-Grahame Smith’in romanından çıkan ‘kostümlü zombi komedisi/romansı’ tutabilecek bir formül. Film bunun üzerine uğraşan tok anlatıcı sesiyle, ‘çocuk kitabı’nın açılan sayfalarının üzerinden seyirciye doğru yöneliyor. Hedef ‘alternatif bir tarih’ yaratmak. 19. yüzyılın Jane Austen yaşayışı bu sayede tersyüz ediliyor.

        Ama filmin ‘kült olma arzusuna fazla girmeyelim’ düşüncesini karşılayan ‘korunaklı’ bir tutumu var. “Aşk ve Gurur + Zombiler”, belki ilk ‘kostümlü zombi draması’, belki “Karanlıklar Ülkesi: Lycan’ların Yükselişi” (“Underworld: Rise of the Lycans”, 2012) kurt adam filmine getirdiğini kendi dünyasına uyarlayarak yenilikçi bir omurgaya başvuruyor.

        KÜLT SAHNELER ASGARİYE İNDİRGENMİŞ

        Fakat Lily James, Sam Riley, Bella Heathcote, Suki Waterhouse gibilerinin çıtırlığının ötesine geçmeyen bir mizansenler bütünü var. Austen’in ağdalı diyalogları ti’ye alınırken araya giren planlı ‘B-tipi’ öğeler bir tutarlılığa yol açmıyor. Aksine yarı yolda kalmış parçalar gibi duruyor. Kızların bir anda ellerine ‘sopa’ ve ‘nunçaku’ almaları, Uzakdoğu kültüründen gelen ‘kung fu’ eğitimini boşa çıkarmıyor. Ama onları kavrayan ‘grup planı’ tek bir sekansla sınırlı…

        Steers, düello sahneleri konusunda başarılı. ‘Kılıçlar, kelleler havada uçuşuyor’ hali hissediliyor. Ama beklenmeyecek, dayanılmayacak bir ağırlık, parodi denemesini ‘tiyatro’ ya da ‘TV’ye uygun hale getiriyor. “Aşk ve Gurur + Zombiler”, eğer Edgar Wright, Richard Ayoade gibi İngiliz sinemasının biçimci kanadından birinin eline geçseydi “Zombilerin Şafağı” (“Shaun of the Dead”, 2004) gibi çığır açmasa da, rahat izlenen, takdir edilen ve dinamik bir uyarlamaya dönüşebilirdi. Bu haliyle sadece Austen’in kitabının Hint versiyonu “Gelinim Olur Musun?”un (“Bride and Prejudice”, 2004) bir tık üstüne çıkabiliyor. Elbette 2005’teki Joe Wright’ın ciddi “Aşk ve Gurur”unun (“Pride and Prejudice”, 2005) yerini tutmak kolay değil.

        FİLMİN NOTU: 5

        Künye:

        Aşk ve Gurur + Zombiler (Pride and Prejudice + Zombies)

        Yönetmen: Burr Steers

        Oyuncular: Lily James, Sam Riley, Jack Huston, Bella Heathcote, Charles Dance, Lena Headey

        Süre: 103 dk.

        Yapım yılı: 2016

        UCUZ SENARİST HİKAYESİNE BAĞLANMAK ZOR

        Ortaya Türkiye’nin ilk gizem filmi gibi tuhaf bir şey atması bile yüzeysel görüntüler yumağı olduğunu değiştirmemiş. “Senarist”, siyasi ve kafa karıştırıcı bir senaristin ‘ucuz’ ve ‘pespaye’ öğelerle donatılmış sinema serüvenine uzanıyor.

        “Pulp” (1972), “Hayalet Yazar” (“The Ghost Writer”, 2010) gibi senaristlerin dünyasına odaklanan gizemli filmlerin bir mantığı vardır. En azından entrikası, başı, sonu, oyunculuklarıyla bir yere oturur. “Senarist”te (2016) Hulusi Orkun Eser, kağıt üstünde bile ortaya ne koyuyor tartışılır. Oyunculukların ve diyalogların kötü olması da bu hızlı kurgulanmış, akıcı olduğunu zanneden filme zarar veriyor.

        ÇAYLAKLIK ŞAŞIRTMIYOR ARTIK

        Mustafa Uzunyılmaz ve Murat Parasayar yapıtta zarar gören isimler olmuşlar. Zira 2.35:1’de Samanyolu, Flash TV için ‘ucuz proje’ üretmeyi sinemayla karıştıran bir iş var. Böylesi eserlere alışık olduğumuzdan “Senarist” de bizi şaşırtmıyor. İşin içine siyasi komplo, paranoya sokulması ise aslında günümüzün hükümetiyle olan sorunlara bir de bilinçaltından bakıyor.

        Kurgusundan sinematografisine kadar her yönüyle çaylaklık ürünü olan eseri gülümseyerek izlemek mümkün. Ama sinirliyseniz ‘gülünçlük’ten kaynaklanan neşeyi de yitirebiliyorsunuz. Diyaloglar o kadar yalapşap, görüntüler o kadar nur inmiş gibi ki, araya sokuşturulan ve dağınıklık katan sözde pastiş öğeleri hiç saymıyoruz.

        FİLMİN NOTU: 1.9

        Künye:

        Senarist

        Yönetmen: Hulusi Orkun Eser

        Oyuncular: Tuncay Aynur, Halis Bayraktaroğlu, Mustafa Uzunyılmaz, Dilara Büyükbayraktar

        Süre: 86 dk.

        Yapım yılı: 2016

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        Alvin ve Sincaplar: Yol Macerası (Alvin and the Chipmunks: The Road Chip): 3.7

        Aşkın Seçimi (The Choice): 3.5

        Baskın: Karabasan: 7.7

        Bizans Oyunları: Geym of Bizans: 3

        Buz ve Gökyüzü (La Glace et Le Ciel): 4.5

        Büyük Açık (The Big Short): 4.5

        Dedemin Fişi: 3

        Carol: 7.5

        Creed: Efsanenin Doğuşu (Creed): 5.4

        Çılgın İhtiyar (Dirty Grandpa): 5.5

        Danimarkalı Kız (The Danish Girl): 6.6

        Deadpool: 6.1

        Dedemin Fişi: 3

        Delibal: 3

        Denizin Ortasında (In The Heart of the Sea): 5.8

        Diren! (Suffragette): 3.5

        Diriliş (The Revenant): 6.2

        Düğün Dernek 2: Sünnet: 2.2

        Dünyanın En Güzel Kokusu: 0.9

        Ertuğrul 1890: 3.5

        Gençlik (Youth): 3.8

        Gizli Dünya (Room): 5.8

        Hep Yek: 4.1

        Her Şey Aşktan: 4.5

        Hes@pta Aşk: 5.2

        İftarlık Gazoz: 5.5

        İyi Bir Dinozor (The Good Dinosaur): 3

        Joy: 6.5

        Kardeşim Benim: 4.4

        Kocan Kadar Konuş: Diriliş: 4.6

        Köstebekgiller 2: Gölge’nin Tılsımı: 3.2

        Kötü Kedi Şerafettin: 7

        Point Break: 5.3

        Saul’un Oğlu (Saul Fia): 6.7

        Sessiz Çığlık (Louder Than Bombs): 7.2

        Son Efsane (The Program): 5.4

        Spotlight: 2.5

        Star Wars: Güç Uyanıyor (Star Wars: The Force Awakens): 3.6

        Steve Jobs: 5.5

        Şevkat Yerimdar 2: Burada Sakat Çok: 3

        The Club (El Club): 7.8

        The Hateful Eight: 6.5

        The Lobster: 6.5

        Yalan Labirenti (Im Labyrinth des Schweigens): 3.1

        Zor Saatler (The Finest Hours): 2.6

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar