Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        22 NİSAN FİLMLERİ

        “Kor”, “Üç Maymun”un öyküsünün benzerini aynı kuşaktan başka bir yönetmenin dünyasında görmek açısından ilginç bir deneyim… Ama daha ruhsuz, inatçı ve şekilci durmasıyla ‘hesaplı’ bir sinema ürüne dönüşüyor. En azından düşüşteki Zeki Demirkubuz’un dibi gördüğü “Bulantı”nın üzerinde. İyiden iyiye kişiselleşen bir kariyerin 145 dakikalık bir tezahürü esasen…

        Zeki Demirkubuz’un uzun zamandır beklenen ‘köklerine dönüş’ hamlesi… Yönetmen Türksoy Gölebeyi’yle 2.35:1’de çalıştığı, fazlasıyla plastik duran sinematografik ambalajından uzak duruyor burada. Bu koltuğa kendisi oturtarak ilk günlerinin görev dağılımına, samimiyetine geri dönüyor. Böylece “Kader” (2006) öncesi dönemin doğallığı canlanıyor.

        ESKİ GÜNLERE DÖNÜŞ YARAMIŞ MI?

        Bunu ‘HD geldi mertlik bozuldu’ olarak mı açıklar bilinmez, ama bizim hatırladığımız o yıllarda iki saati geçen bir filmi yoktu yönetmenin. Burada kocasının eski patronuyla ilişkiye giren anne motifi üzerine uzadıkça uzayan bir 145 dakika var. Açıkçası Demirkubuz’un kapının eşiğine yerleştirilen açılar, düzgün kullanılan sabit kamera, ruhsal araca dönüştürülen ayna derken kariyerinin her türlü özelliğine tanıklık ediyoruz.

        Karanlık insan ruhunu da ‘kor’a benzetmek mantıklı. Hatta bu riskli hedefe karşın bu kez ‘plastik’ bir doku kullanılmıyor. “Yeraltı”nın (2012) ikinci yarısındaki, “Bulantı”daki (2015) gibi trajik durmuyor her şey. “Bekleme Odası” (2003) ve “Bulantı”daki gibi başrolü oynamamak ise Demirkubuz’un hanesine artı puan olarak yazılıyor. En azından Aslıhan Gürbüz’ün rol aldığı sevişme sahneleri fazlasıyla inandırıcı…

        ‘BULANTI’ KADAR GÜLÜNÇ DEĞİL AMA HANTAL

        Açıkçası işin özünde kendi gayretiyle insanoğlunu inceleyen bir film var. Kötücül hisler de aslında Aslıhan Gürbüz’ün üstü çıplak 3-4 sevişme sahnesine bel bağlıyor. Demirkubuz, başarısız olmasına karşın seks sahnesi çekmeyi sürdürüyor. Cindoruk ve Birsel’in rol yapma kabiliyetiyle burada sonuç alabilmiş.

        En azından “Bulantı”nın en gülünç tarafları bertaraf edilmiş. Ama bu sefer de uzayan hikayenin, senaryonun hiçbir şeye katkısı olmaması, meselenin gittikçe daha da pembe diziye benzemesi sorunu canlanıyor. İç mekan kullanımı öne çıkarken, arabanın içindeki tek plan çekilen 2-3 sahne de bir tutarlılık. Ama nedense tüm bu şablon, yönetmenin kişisel kinini hatırlatıyor. Tekrar üzerine tekrar gelince yıldırmanın sanatı değil, yıldırmanın anlamsızlığı devreye giriyor.

        ‘ÜÇ MAYMUN’A KARŞI FAZLA HESAPLI

        İster istemez bizi tamamına yakını ruhsuz çekilmiş bir çalışma bekliyor. “Kor”, bu konuda adımlarını düzgün atmayan, sinemasal göstergeleriyle “Üç Maymun”un (2008) öncülü olduğunu iddia ederken ‘en iyisini ben bilirim’ diyen bir film. Bu kadar kişisel bir mücadeleye ne gerek var, emin değiliz.

        Fakat oradakinin aksine her şeyi doğal çeken, abartılardan, renklerden, şiirsellikten uzak duran bir yönetmen var. Ama finalde işin içine ölüm de girdiğinde Cindoruk’un karikatürize hali evlere şenlik! Aslıhan Gürbüz seks sahnelerindeki cesareti dışında işlevsiz gibi.

        Öyle ya da böyle bir yasak ilişki filmi de Demirkubuz’un gözünden yanımıza kar kalıyor. Ama bir Visconti başyapıtı olan “Tutku” (“Ossessione”, 1943) özeniyle değil. Film, meseleye siyasi boyut ve Tarkovskyesk bir mekan katan Ceylan’ın en iyilerinden “Üç Maymun”la da aşık atamıyor üstelik…

        OZU HAYRANLIĞI ŞAŞIRTMIYOR

        Yönetmen 1948 tarihli Ozu filmi “A Hen in the Wind”den (“Kaze No Naka No Mendori”) etkilendiğini saklamıyor. Böylece ona olan hayranlığını açık ederek şaşırtmıyor. Zaten en önemli esin kaynaklarından gözüken bu ismi örneklemesiyle kariyeriyle ilgili görüşlerimizi tasdikliyor. Ama Demirkubuz’un köklerine dönüşü ruhsuz kareler, karikatürizeye kayabilen Caner Cindoruk, varlığı çözülemeyen yan karakterler (Çağlar Çorumlu gibi), yapay durabilen diyaloglar ve elden kaçırılan öyküyle değersizleşiyor.

        “Yeraltı”ndan (2012) bu yana gördüğümüz rekabet, kıskançlık ve nefret bu kez her karede hissediliyor. “Kor”, “Bulantı” kadar trajik durmasa da Demirkubuz’un en zayıfları arasına girerken zorlanmıyor. Bir “Üçüncü Sayfa” (1999), bir “Masumiyet” (1997), bir “Yazgı” (2001), Taner Birsel’i de düşünürsek bir “İtiraf” (2002) arayanları tatmin etmiyor.

        FİLMİN NOTU: 4.8

        Künye:

        Kor

        Yönetmen: Zeki Demirkubuz

        Oyuncular: Aslıhan Gürbüz, Taner Birsel, Caner Cindoruk, Çağlar Çorumlu

        Süre: 145 dk.

        Yapım yılı: 2016

        KRALİÇELER, AVCI VE CÜCELER

        “Pamuk Prenses ve Avcı”nın ön bölümü… “Avcı: Kış Savaşı”, bu ibarenin hakkını vermek için yaratıcı adımlar atmıyor. Aksine derme çatma oluşturulmuş ve bilgisayar mamulü olduğunu açık eden görsel efektlerle sarılı bir destansı aşk filmine dönüşüyor. Jessica Chastain ise burada niye oynadığını kendi de bilmiyor muhtemelen.

        Hollywood’da ‘Pamuk Prenses’ uyarlamaları artmasına karşın, bunların hiçbiri Pablo Berger’in başyapıtı “Blancanieves” (2012) kadar devrimci olmadı. Ama 2012’de gördüğümüz “Pamuk Prenses ve Avcı” (“Snow White and the Hunstman”, 2012) hiç de fena olmayan bir fantezi-epik denemesiydi. Açıkçası onun devamının gelmesine de kimse itiraz edemezdi.

        SENARYOYU GÖRSEL EFEKTLER DE KURTARAMIYOR

        Ama Kristen Stewart ile Rupert Sanders’ın, oyuncu ile yönetmenin adının bir arada anılmasıyla proje çoğu kez değişime uğramış olmalı. En azından ilk planlanan böyle bir şey değildi. Öncelikle Evan Daugherty’nin öyküsü Evan Spiliotopoulos-Craig Mazin ikilisine emanet ediliyor burada. Bu sayede karakterler arasında bağ kurmadan çatışma yaratma arzusunun yol açtığı kopukluklara şaşırmıyoruz. ‘The Hangover’, ‘Korkunç Bir Film’ (‘Scary Movie’) gibi serilere ortak senaristlik yapan Mazin’in varlığı başlangıçtan itibaren diyalog sıkıntısı getiriyor.

        Buna ek olarak 2012’deki filmde görsel efekt süpervizörlüğü yapan Cedric Nicolas-Trojan’ın rejiyi üstlenmesi de aslında yalapşap kurulmuş bir görsel yapı getiriyor. Sanki bir çeşit ‘ara bölüm’ gibi, yarıdan başlayan filmin başlangıçtaki Ravenna’lı kapkaranlık bölümü çok yapay. Kraliçelerin çekişmesi hiçbir anlam ifade etmiyor. Buna paralel olarak arka plana yerleştirildiği bariz bir şekilde açığa çıkan görsel efektler de inandırıcı durmuyor.

        ‘KARLAR KRALİÇESİ’ VE ‘AVCI’

        “Avcı: Kış Savaşı” (“The Huntsman: Winter’s War”, 2016) adını hak eden ‘yan bölüm’e (spin-off) dönüşmüyor, dönüşmek de istemiyor. Aksine Karlar Kraliçesi’nden beslenirken, Sara ile Avcı arasından bir ‘destansı aşk filmi’ üretiyor. Cücelerin ormanda manasız gevezelik yaptığı anlar derken (Mazin bunlar için varsa tam bir fiyasko), o mekanın tek güzelliği bilinçaltı geçişi gibi planlanan ordunun varlığı sanki. Senaryoda ‘güçlü kadın’ yaratma arzusu belirgin. Ama Jessica Chastain’in filmde ‘kumral’ kontenjanı dışında niye oynadığını kimse bilmiyor.

        Yan bölüm olması gerekirken tatsız bir ön bölüme dönüşen eser, aslında “Malefiz” (“Maleficent”, 2014) gibi bir başarısızlık abidesine dönüşüyor. Orada ‘Uyuyan Güzel’in kötü kadınını izleyen ‘yan bölüm’ fikri parlak bir sonuç vermemişti. Burada da görüntü yönetmeni ve senaristlerin değişmesi ilk projeden iyi yararlanılmadığını ispatlıyor. Reji için Frank Darabont ikna edilmişken, onun ön hazırlık döneminde geri adım atması filmi başıboş hale getirmiş. ‘Pamuk Prenses’siz Pamuk Prenses filmi’ iddiasının altı doldurulamıyor.

        FİLMİN NOTU: 4.2

        Künye:

        Avcı: Kış Savaşı (The Huntsman: Winter’s War)

        Yönetmen: Cedric Nicolas-Troyan

        Oyuncular: Chris Hemsworth, Jessica Chastain, Charlize Theron, Emily Blunt, Nick Frost

        Süre: 114 dk.

        Yapım yılı: 2016

        AMERİKAN-ARAP ETKİLEŞİMİNE TARAFSIZ BAKIŞ

        İş için soluğu Suudi Arabistan’ın çöllerinde alan, kapitalist bir Amerikalı satıcıya alaycı bakış… Tom Tykwer, “Kral İçin Hologram”da uzun zamandır ilk kez başyapıtı “Koş Lola”nın modeline teğet geçen bir iş çıkartmış. Ama bu iyi çekilmiş ve politik açıdan doğru duran eser, yönetmenin kariyerinin en alt sıralarına yerleşiyor.

        Spike Jonze imzalı “Arkadaşım Canavar”ın (“Where The Wild Things Are”, 2009) yazarı Dave Eggers’tan bir roman uyarlaması daha. Tom Tykwer, edebiyatla ilişkisini “Koku: Bir Katilin Hikayesi” (“Perfurme: The Story of a Murderer”, 2008) ve “Bulut Atlası” (“Cloud Atlas”, 2012) gibi iki başarılı ve kalıcı filmle kanıtlamıştı. Üçüncü denemesi “Kral için Hologram” (“A Hologram for the King”, 2016) ultra kapitalist bir Amerikalı satıcının Ortadoğu’daki serüvenine alaycı tarafından bakıyor.

        GÜNLÜK RUTİN ‘TEKNOLOJİK’ ÖĞELERDEN DESTEK ALIYOR

        Alan Clay (Tom Hanks), telekonferanslar için hologram sistemi kuracağı ‘şeyh’ten nasıl bir geri dönüş alacak? Aslında filmin hedefi bu ikilemi çözmek. Hanks, özellikle ilk yarıda Suudi Arabistan’ın çöllerinde ‘deadpan komedi’ye (poker surat komedisi) yatkın bir karakter gibi. Alexander Payne’e ve belki George Clooney’ye ihtiyaç duyuyor.

        Ama Tykwer, metnin iğneleyici tarafını dozunda tutup hikayesini anlatmak istemiş. “Charlie Wilson’ın Savaşı” (“Charlie Wilson’s War”, 2007) kadar ciddi bir yapı ve siyasi söyleme kaymamış. Karakter Nicolas Cage’in “Savaş Tanrısı”ndaki (“Lord of War”, 2005) melez, ahlaksız ve uluslararası silah satıcısı Yuri Orlov’unu andırıyor çokça. Ama mizahi taraf daha farklı.

        Yönetmen, “Uluslararası”nda (“The International”, 2009) nasıl ‘ajan aksiyonu’ çekerken ‘işçilik’e odaklanıp siyasi açıdan pot kırmadıysa burada da aynı hedefle yola çıkıyor. Amerikan alaycılığını köküne kadar taşıyan bir adamın rutine bağlanan günlük yaşamına ve teknolojik öğelerle sarılan evrenine “Koş Lola”nın (“Lola Rennt”, 1998) modelini benimseyerek yaklaşıyor. Ama otomatiğe bağlanan ve linklerden beslenen dünya, doğal özelliklerinden de koparılmıyor. Bu sebeple de “Kral için Hologram”, yapısıyla değil, siyasi yaklaşımıyla anılır hale geliyor.

        CHOUDHURY SOYADINI DAHA ÇOK DUYABİLİRİZ

        Açıkçası Sarita Choudhury, Shohreh Aghdashloo’dan bu yana Hollywood’un gördüğü en etkileyici ‘Ortadoğulu kadın oyuncu’ belki de… Gelişme bölümünde onunla ilişkinin devreye girmesi ve ‘poker surat komedisi’ ihtiyacının geride kalmasıyla film hareketleniyor. Böylece Suudi Arabistan’daki rejimin tabularına, kadınlar için koyduğu cinsiyetçi ve küçük düşürücü kurallara ‘etkileyici kareler’le eleştirel bir bakış atılıyor. Romantizm de ırkçılığı pohpohlamaktan ziyade kökten dinciliği topa tutan bir olay akışına kayıyor.

        “Kral için Hologram”, Tykwer için bir ileri adım değil. Hatta onun “Uluslararası” ile birlikte en zayıf filmi. Ama model olarak “Koş Lola”ya yaklaştığı da yegane eseri aynı zamanda. Bunu kaderden ziyade kapitalizm üzerinden yürüyen iğneleyici bir dramatik metinle doldurmak dikkat çekici. Asla şovenist bir yaklaşımla Arap insanını aşağılamayan eser, ‘politik açıdan doğru’ durmasıyla da alaycı tonunu anlamlandırıyor.

        FİLMİN NOTU: 5.5

        Künye:

        Yönetmen: Tom Tykwer

        Oyuncular: Tom Hanks, Sharita Choudhury, Alexander Black, Sidse Babett Knudsen, Tom Skerritt

        Süre: 97 dk.

        Yapım yılı: 2016

        YOLA GELEN SİZ OLSAYDINIZ KEŞKE

        Zekamızı ve sinema bilincimizi sınamak için üretilmiş bir kara komedi filmi… “Deli Dumrul: Kurtlar Kuşlar Aleminde” isimli bir eserin çekildiği diyarlarda “Yola Geldik” de şaşırtmıyor. Ama uyaralım: Boyutsuz mizah ve görsellik, bu eziyete hazırlıksız yakalananlarda baş ağrısı yapabilir!

        Ülkemizde sayısı artan çöp komedi filmlerinin bir yenisinde para, rehine, mafya gibi anahtar kelimeler havada uçuşuyor. TV dizilerine kamera asistanlığı yapan Mustafa Ekmekçi’nin görüntü yönetmenliği ise trajik çekim sürecini anlamak için birebir! Bunun dışında ise biz kendi şovunu yapan ama güldüremeyen birtakım oyuncu ile yüzleşiyoruz.

        UCUZ VE BOYUTSUZ DURMAK İÇİN HER ŞEYİ YAPIYOR

        Üstelik yeri geldiğinde siyahi oyuncuların araya girip AKP döneminden midir, yoksa başka şeylerden mi, kör kör parmağım gözüne ırkçılık aşılaması nasıl bir mantıktır? Haydar Işık, belli ki boyutsuz komedi filmi çekmekte ihtisas etmek için adımlar atıyor. Silah zoruyla yapılmış gibi duran renk düzeltmesinin, tek çekimde halledilmiş sekanslara uyum sağladığı kesin!

        “Yola Geldik”, neresinden tutsanız elinizde kalacak tuhaf bir kara komedi. Hem de bu konuda iddialı! TV dizilerinin yan oyuncusu olarak bilinen Orhan Aydın’ın senaryosu yerlerde sürünüyor. Film ise ucuz ve boyutsuz olmak için her şeyi yapıyor. Oğuz Çelik, tek boyutlu görüntülere isyan ederken bile yerinde sayar hale geliyor. Ekran bölme tekniğini bile deneyen kurgucu bu görüntü erozyonunun en masum ismi.

        FİLMİN NOTU: 1.2

        Künye:

        Yola Geldik

        Yönetmen: Haydar Işık

        Oyuncular: Ozan Dağgez, Meral Kaplan, Orhan Aydın, Serkan Şengül, Serhat Özcan

        Süre: 100 dk.

        Yapım yılı: 2016

        AMATÖR RUHLU TERÖR FİLMİ

        Günümüzün siyasi atmosferini karşılamasıyla gerçekçi duran bir intihar bombacılığı öyküsü... “Yolculuk”, teröre muhalif taraftan bakıyor. Ama ‘amatör ruh’la ‘amatörlük’ü karıştırınca pespaye açılış sekansını inkar etmeyen ucuz bir filme dönüşüyor.

        Belki de son 15 senede intihar bombacılığı üzerine izlediğimiz “Girdap”la (2008) beraber ikinci film. Elbette Julia Loktev’in “Gündüz Gece Gündüz Gece”si (“Day Night Day Night”, 2006), Hany Abu-Assad’ın “Vaat Edilen Cennet”i (“Gan Eden Ahshav”, 2005) gibi bir özen beklemiyoruz. Ama devrim paranoyasını resmeden sosyalist bilimkurgu “Devrimden Sonra”nın (2011) arkasındaki Mustafa Kenan Aybastı’dan daha iyisi gelebilirdi.

        ORTADA ÖZGÜN BİR FİKİR DE YOK

        “Yolculuk”, solcuların gözünden günümüzün terör mevzusuna bakıyor. Tutucu ailenin, Suriye’yle savaşın ve şeriatın kollarına düşmenin dışavurumlarını inceliyor. Ama ana oyuncudan başlayan bütün tiplemeler tektipleştirilmiş ve karikatürize. Bu sebeple de Karamahmutoğlu’nun çamur gibi renkleriyle sinemadan soğutan “Girdap”ındaki inandırıcılık yoksunluğu tekrarlanıyor.

        Açılış sekansındaki bilgisayarda işlenip ayarı bozulmuş renkler bir tarafa, genel anlamda mizansenlerde bir müsamere havası, bir amatörlük seziliyor. Son sekansta müzikle görüntülerin birlikteliği sinema duygusu yaşatsa da, önceki 90 dakikada ne olduğu belli değil. “Devrimden Sonra”da amatör ruhla gelen ‘doğaçlamalar’ yaratıcı projeyi baltalamıştı, sanki burada bütün filme yayılıyor bu durum. Üstelik fikir olarak oradaki kadar özgün ve iddialı bir şey de yok ortada.

        FİLMİN NOTU: 1.9

        Künye:

        Yolculuk

        Yönetmen: Mustafa Kenan Aybastı

        Oyuncular: Cezmi Baskın, Bedia Ener, İsmail Karagöz, Cansu Fırıncı, Semir Aslanyürek

        Süre: 97 dk.

        Yapım yılı: 2016

        ‘SAKLI’YI DÜN YAZMIŞTIM

        Temelde ‘ilişkilerde saklı gerçeklerin açığa çıkması veya çıkmaması nasıl tepkilere yol açar?’ üzerine katmanlar açıyor. Türkü Turan aradaki ‘eksik parça’yı çok güzel oynuyor. Bu da Selim Evci’nin bildik sinemasını harekete geçiren Antonioni etkili metaforik yasak ilişki filmini ayağa kaldırıyor.

        FİLMİN NOTU: 5.6

        Künye:

        Saklı

        Yönetmen: Selim Evci

        Oyuncular: İlhan Şeşen, Settar Tanrıöğen, Türkü Turan, Pelin Akil

        Süre: 102 dk.

        Yapım yılı: 2015

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        Annemin Yarası: 2.9

        Ateş: 4.4

        Azazil 2: Büyü: 0.6

        Batman v Superman: Adaletin Şafağı (Batman v Superman: Dawn of Justice): 4

        Cloverfield Yolu No: 10 (10 Cloverfield Lane): 3

        Deadpool: 6.1

        Deliormanlı: 4

        Diriliş (The Revenant): 6.2

        Gizli Dünya (Room): 5.8

        Hasret (Yearning): 5.5

        Hatıraların Masumiyeti (Innocence of Memories): 7.2

        Hayatımın Yolculuğu (A Walk in the Woods): 2.6

        İftarlık Gazoz: 5.5

        Kaçma Birader: 5.4

        Kapının Diğer Tarafı (The Other Side of the Door): 1.2

        Kartal Eddie (Eddie The Eagle): 2.8

        Kod Adı: Londra (London Has Fallen): 3

        Kod 999 (Triple 9): 5.5

        Kolpaçino 3. Devre: 1.2

        Kötü Kedi Şerafettin: 7

        Kung Fu Panda 3: 5.1

        Küçük Esnaf: 3.2

        Mısır Tanrıları (Gods of Egypt): 4.5

        Mükemmel Bir Gün (A Perfect Day): 5.4

        Naciye: 4

        Olaylar Olaylar: 2.7

        Osman Pazarlama: 4.6

        Ölüm Emri (Eye in the Sky): 6

        Ölüm Treni (Backtrack): 4.4

        Ölümcül Oyun (Ich Seh, Ich Seh): 8.5

        Roma’da Aşk Başkadır (All The Roads Lead to Rome): 2.7

        Saul’un Oğlu (Saul Fia): 6.7

        Senarist: 1.9

        Seni Şimdiden Özledim (Miss You Already): 3.8

        Somuncu Baba: Aşkın Sırrı: 1.9

        Şeytan Tüyü: 3.5

        Spotlight: 2.5

        Suikastçı (Nie Yin Niang): 7.8

        Toz Bezi: 3.5

        Yandaş (Allegiant): 5.7

        Yemekteydik ve Karar Verdim: 4.5

        Yeniden Başla (Demolition): 4.3

        Yitik Kuşlar: 4.5

        Zoolander 2: 4.5

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar