Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Oren Moverman, Joe Wright, Tom Hooper, Ron Howard ve David O. Russell son filmleriyle pek önemsenmeseler de saygıya değer yönetmenler. Yeni DVD’si çıkan eserler arasında gezintiye çıkınca evsizlikle ilgili mesafeli, üslup sahibi ve zeki film “Geçmişten Kalan” (“Time Out of Mind”) bir adım önde. Diğerlerinin işleri de Oscar’da zirveye oynayan filmlerden aşağı kalmıyor.

        Son bir ayda DVD’si çıkan filmler arasında dolaştığımızda tanıdık yüzlerle karşılaşıyoruz… Özellikle Ron Howard, Joe Wright, David O. Russell, Alejandro Gonzalez Iñárritu, Tom Hooper ve Quentin Tarantino bu tanıma uyuyor.

        MOVERMAN, HOWARD VE WRIGHT GÖRMEZDEN GELİNDİ

        Ama ilginçtir bunlar arasında bizde filmleriyle vizyon şansı bulamayan Oren Moverman, “Geçmişten Kalan” (“Time Out of Mind”, 2014) ile aradan sıyrılıyor. Bir evsizin hikayesini 70’ler ekolünden beslenen yabancılaştırıcı bir rejiye, uzun planlarla, zoom hareketiyle, öznel ve sakin bir dünyayla yansıtan film, sokak hayatını perdeye taşırken tavizsiz. Richard Gere’in kariyerinin zirvelerinden biri olarak da anılacak eseri, iki sene önce Toronto Film Festivali’ndeki dünya prömiyerinde izlemiştim. Lumet’in sakinliği ile Michael Mann’in gösterişçiliğini bir araya getiren yönetmenin, burada sömürüye açık bir meseleyi hayran bırakacak derecede mesafeli bir yaklaşımla resmetmesi halen akıllarda…

        Aslında Ron Howard’ın “Denizin Ortasında”da (“In the Heart of the Sea”, 2015), özellikle hikayeye kapılmayıp denize açıldığı bölümlerde “Zafere Hücum”u (“Rush”, 2013) izlediği, onun kapısından döndüğü kesin. ‘Stilize aksiyon’u dönem filmine uyarlamak, deneyimli rejisör için bambaşka bir viraj yaratıyor. Joe Wright’ın ise koreografileri ve yapım tasarımını birleştirdiğinde fantastik bir valse imza attığı görüldü. ‘Peter Pan’ ön bölümü “Pan”, ayakların yerden kesilmesiyle gökyüzünü bir çeşit ‘dans pisti’ne dönüştürürken, ‘Star Wars’ ve ‘Avatar’ı hatırlatan koreografileriyle göz kamaştırdı.

        Nihayetinde işin sinema tarafına bakarsak, Oscar’da adı geçen “Diriliş” (“The Revenant”), “Danimarkalı Kız” (“The Danish Girl”), “Gizli Dünya” (“Room”) gibi eserlerden fazla farkı yoktu bunların. Ama her şey elbette belli şablonlara, temalara, kriterlere ve siyasi söylemlere verilen değerde yatıyor. Beşinci sınıf TV filmi “Spotlight” ile yarı-teatral “Büyük Açık” (“The Big Short”) bu detayla ilgi odağı oldu.

        ANA DİLİN DIŞINA ÇIKMAK YARAMADI

        Açıkçası “Joy” ile David O. Russell, bir kadın hikayesi üzerinden köklerine dönerken, ‘biyografi’yi de ‘işlevsiz aile filmi’ne transfer etmiş gibiydi. Olgunluk sınavından geçmesine karşın ‘komedi’ye kaydığı için önemsenmedi. “The Hateful Eight” ise Tarantino’nun fazla gevezeleşen ve uzayan sinema eserlerinin son örneğiydi. Ama oyunbazlığı ve iddiasıyla dikkat çeken ‘kanun kaçağı westerni’ referanslarıyla okunmaya açık bir sinefil eğlencesine dönüştü.

        İngilizce dile, ABD’ye adapte olmak isteyenlerden gidersek “Everest” net bir faciaydı. “Gençlik” (“Youth”) ise başrol performansları ve gülünç makyaj kullanımıyla Razzie adayları arasında anılmayı hak ediyordu. Halbuki “Saul’un Oğlu”nun (“Saul Fia”, 2015) kendi ülkesindeki becerisi Macaristan geleneğinin ne kadar katmanlı olduğunu gösterdi. Sonderkommando öyküsü az görülmüş bir dramatik damarken, ‘omuzdan soykırıma bakış’ meselesi de belli bir tutarlılığa sahipti.

        DANNY COHEN’E BAK GÖRSEL DOKU BUL

        İlginçtir başarılı görüntü yönetmeni Danny Cohen “Danimarkalı Kız”da, en az Lubezki’nin “Diriliş”indeki kadar başarılı, mercek oyunları yapabilen ve resim tablolarını andıran görsel dokuyla sahicilik depolasa da umursanmadı. Halbuki göz kamaştıran bir dönem yaratımı vardı. Ama diğerinin doğal ışıkla ilgili envai çeşit hikayesi, halkla ilişkiler (PR) başarısı mest etti. Öte yandan Cohen’in özellikle “Gizli Dünya”nın ilk düzlüğünde fıçılamaya yol açabilen açılarla ‘yarım başarı’ yakaladığı gerçeği de vardı. Arka planda sürekli üzerine koyan bir rejisörün, Lenny Abrahamson’ın olduğu da unutulmamalı.

        Catherine Hardwicke’in elindeki metin zayıflayınca “Seni Şimdiden Özledim”le (“Miss You Already”), melodrama, göstermelik gösterişli renklere ve maviye boğulması da ilginç. Ama öyle ‘aman aman bir film’ olmayan “Creed”de potansiyelini bildiğimiz Ryan Coogler’ın bir plan sekansla boks sahnesini süslediği, en saf ve gerçekçi haliyle temsil ettiği muhakkak… Bu eylemin “Şampiyon”un (“The Wrestler”, 2008) görüntü yönetmeni Maryse Alberti’nin başının altından çıkması ise şaşırtmadı.

        KEREM AKÇA’NIN YENİ ÇIKAN DVD’LERDEN ÖNERİLERİ

        1-Predestination

        2-Carol

        3-Ters Yüz (Inside Out)

        4-Geçmişten Kalan (Time Out of Mind)

        5-Saul’un Oğlu (Saul Fia)

        6-Danimarkalı Kız (The Danish Girl)

        7-The Lobster

        8-Joy

        9-The Hateful Eight

        10-Mr. Holmes ve Müthiş Sırrı (Mr. Holmes)

        11-Diriliş (The Revenant)

        12-Maden 33 (The 33)

        13-Denizin Ortasında (In The Heart of the Sea)

        14-Sesler (The Voices)

        15-Pan

        Diğer Yazılar