Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Her politik olay gibi 11 Eylül saldırıları ve Irak Savaşı da Amerikan sinemasında bir yönelim haline geldi. Bu noktada ‘Post-Irak filmleri’ süreci çok fazla ara vermeden başladı. İşte 2000’lerde doğrudan Irak Savaşı’yla ilgili olsun veya olmasın sayısız politik formülü canlandıran filmlerin arasından en iyilerini sizler için seçtik.

        1940’larda 2. Dünya Savaşı ve Büyük Buhran dönemine istinaden, 1950’lerde Soğuk Savaş paranoyası, Nükleer Savaş gerçeği ve atom bombası korkusu ile, 1960’ların sonunda ise Vietnam Savaşı’nın devamında Hollywood belli değişimler geçirdi. Çeşitli türler ve karakter algıları bu politik durumlara göre aktif hale geldi. 2001’deki 11 Eylül saldırılarının ve onu takip eden Irak Savaşı’nın da etkisi böyle bir derecede oldu açıkçası.

        1970’lerdeki gibi politik-gerilimler, tech-thriller’lar, politik-dramlar, politik taşlamalar ve terör gerilimleri devreye girdi. Bunların bir kısmı dönemsel süreçle doğrudan alakalı iken, bir kısmı da farklı dışarıdan tehditlere bakış atıp günümüzle alegorik bir bağ kurmayı tercih etti. Ancak en önemlisi hepsinin de bu dönemin politik ortamını kullanmalarıydı.

        İşte “Uçuş 93” (“United 93”, 2006), “Dünya Ticaret Merkezi” (“World Trade Center”, 2006) gibi politik açıdan doğru olmayan ve erken çekilen eserleri dışarıda bıraktığımızda aşağıdaki gibi bir liste çıktı karşımıza.

        Post-Irak döneminin en iyi 15 politik filmi şöyle:

        1-Avukat (Michael Clayton) (2007)

        Tony Gilroy’un Bush yerine koyduğu ‘sömürücü şirket müdürü’nün üzerinden 70’lerin politik-gerilimlerine saygı duruşunda bulunduğu eseri. Bir Oscar’a uzanan yapıt, en iyi film dalı dahil olmak üzere birçok yan dalda da ödüle aday olmuştu. Gilroy’un ‘muhalif’ çıkışı halen senarist ve yönetmenlik koltuğunda etki bırakmayı sürdürüyor.

        2-Hanna (2011)

        Post-Irak döneminin “Vahşetin Çocukları” (“The Boys from Brazil”, 1978) olarak anılabilir. Tech-thriller (bilimkurgu soslu gerilim) alanında çarpıcı bir ‘siyasi katil-tetikçi yetiştirme’ paranoyasını harekete geçiren özel bir yapıt. Joe Wright’ın politik-gerilimin gramerine hakim haliyle ve çarpıcı üslubuyla yükseldiğine şüphe yok.

        3-Kartal Göz (Eagle Eye) (2008)

        ‘Dışarıdan gelen tehdit’ meselesine ‘tech-thriller’ alanından bir bakış. Kontrolün bir bilgisayar programının elinde olduğu ve ‘casusluk’un sistemsel görev haline geldiği bir koşuşturmaca. Paul Greengrass’ın el kamerası güdüsüyle yükselen özel bir eser. Post-Irak döneminin ‘Biri Bizi Gözetliyor’a cevabı.

        4-Centilmen (The American) (2010)

        Anton Corbijn’in “Control” (2007) ile yaptığı çıkışı perçinleyen minimalist bir politik-gerilim. Sessizlik, varoluşçuluk, yabancılaşma ve hiçlik üzerinden bir İtalyan kasabasında kaçış öyküsü. Alan J. Pakula’nın tür alanındaki seyirci karşıtı yönetmenliği ile Roberto Rossellini’nin modern sinema güdüsünü iç içe geçiren arşivlik bir eser.

        5-Tapınma (Adoration) (2008)

        İnternette yayılan bir ‘terör’ dedikodusunun açtıkları üzerine çok parçalı, hipnotize edici ve muhalif bir film. Dönemin ‘terör gerilimi’ ayaklarından biri olan eseri, Atom Egoyan’ın tartışmalı metinleri arasına adını altın harflerle yazdırdı. Özellikle 11 Eylül ve Irak Savaşı’na gençlik aşısı yapmak açısından da önemi büyük.

        6-Ölümüne Kaçış (Essential Killing) (2010)

        Terör gerilimlerinden alışık olduğumuz bütün öğeleri yıkan ve bunların yerine bellek odaklı bir evren yerleştiren Jerzy Skolimowski imzalı bir eser. Bir teröristin halet-i ruhiyesini sessiz bir yaşam mücadelesine yönlendirirken beyaz tonlardan ve ‘içimizdeki terörist’, ‘asker kötüler’ gibi kavramlardan beslenen muhalif bir yapıt.

        7-Devlet Oyunları (State of Play) (2009)

        Dönemin “Başkanın Tüm Adamları” (“All The President’s Men”, 1976) olarak anılabilir. Watergate Skandalı ile gelen ‘kaset paranoyası’na günümüzden bakış atan film, senaryosunda Tony Gilroy’un imzası bulunduruyor. Russell Crowe, Ben Affleck, Rachel Mcadams ve Helen Mirren’lı dev kadrodan...

        8-Görev Uğruna (Stop-Loss) (2008)

        Dönemde bazen de askeri sistemin içindeki farklı ve akıllara durgunluk veren kanunlar masaya yatırıldı. Kimberly Peirce imzalı bu eser de ‘stop-loss’ adlı ‘sonuç almadan geri dönersen cepheye tekrardan gönderilirsin’ kuralının üzerine gidiyor. Ryan Philippe’in canlandırdığı karakterin hayatına iç burkucu bakış atan eleştirel bir politik-dram.

        9-Savaş Tanrısı (Lord of War) (2005)

        Irak Savaşı sonrası artan ‘silah ticareti’ tartışmalarını Afrika ve Rusya üzerinden alegorik bir şekilde ele alan bir eser. Bir Amerikan silah satıcısının gözünden yürüyen zeki bir politik taşlama.

        10-Durum (The Situation) (2006)

        Belki de Irak Savaşı ya da istilası sonrası içeride yaşananları en iyi gözlemleyen filmlerden. Philip Haas imzalı eser; Amerikalı bir gazetecinin masumların katledildiği dünyayı gözleriyle gördüğü bir hikayeye sahip. El kamerasının gerçekliğinden güç alan eserin bölgede hıristiyanından sünnisine her türlü dine-mezhebe mensup insan olduğunu öne sürmesi ise aslında bu katliamın önyargısını gözler önüne sermeye yarıyor.

        11-Yeşil Bölge (Green Zone) (2010)

        Belki de ilerleyen dönemde görmeye alışacağımız ‘cephe filmleri’nden ilki. Paul Greengrass’ın el kamerasından gelen ‘belgesel gerçekliği’ algısının ve Matt Damon’ın varlığıyla liberal bir damardan besleniyor. Çok önemsenmeyecek olsa da savaş filmine getirdiği minimal yorumla dikkate değer.

        12-Arslanı Kuzulara... (Lions for Lambs) (2007)

        Milletvekili-gazeteci-öğretim görevlisi üçgeninde geçen, oyuncu odaklı ve hafif teatral bir eser. Afganistan ile ilgili çalışmayı seven Matthew Michael Carnahan, ‘bile bile ölüme yollanan askerler’ gibi çarpıcı bir damardan kurgulamış burada senaryosunu. Robert Redford, Meryl Streep ve Tom Cruise’un oyunculuk performansları da “Arslanı Kuzulara...”nın atardamarını oluşturuyor.

        13-Charlie Wilson’ın Savaşı (Charlie Wilson’s War) (2007)

        Teksas milletvekili Charlie Wilson’ın 1980’lerin Sovyetler kontrolündeki Afganistan’ı ‘silah ticareti’ ile desteklediği tartışmalı bir eser. Yönetmenlik koltuğunda Mike Nichols’ın oturduğu yapıt, Tom Hanks, Julia Roberts ve Philip Seymour Hoffman’ın performanslarından güç alıp sayısız Oscar adaylığına uzandı.

        14-Fahrenheit 9/11 (2004)

        Çok kalıcı olmasa ve 11 Eylül’e dair bildik belgesel sunsa da Michael Moore’un alaycı bakışıyla önemsenecek bir belgesel. İleride döneme dair ‘belge-film’ olarak gösterilebilir.

        15- Hain (Traitor) (2008)

        Babası Sudan’lı intihar bombacısı olan bir Amerikalı polisin bölgede muhbirlik yapılmasının istenmesi ile birlikte yaşananları ele alıyor. “Kirli İşler” (2002) sonrası artan ‘içerideki köstebek’ meseleli polisiyelerin politik tonlu Irak Savaşı sonrası versiyonu. Jeffrey Macmanoff’un da temposal becerisiyle içimizdeki teröristlere dikkat çeken bir noktaya uzanıyor.

        keremakca@haberturk.com

        Diğer Yazılar