Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Çin'den gelen yeni tip korona aşısına güvenmediğini söylemiş. Gerekçe olarak da “Çin bilimsel çalışmaları tekelinde yürüten bir ülke” demiş.

        Eğer ki Sağlık Bakanlığı Çin’den gelen aşıları hiçbir teste ve denetime tabi tutmadan hop diye millete yapacak olsaydı bu durumda Çin aşısına şüpheyle bakabilirdik.

        Oysa 3'üncü faz çalışmaları Türkiye’de yapılıyor, bizzat kendi doktorlarımız tarafından kontrol ediliyor. Binlerce gönüllü vatandaşımız üzerinde denendikten sonra aşılama aşamasına geçiliyor.

        Kaldı ki geleneksel yöntemle üretilen Çin aşısının, mRNA yöntemi ile üretilen Alman aşısından daha güvenli olduğunu ifade ediyor uzmanlar.

        Normalleşme için aşının son derece kritik olduğu şu günlerde, politik gerekçelerle milletin kafasını bulandırması doğru olmamış Ahmet Davutoğlu'nun.

        Hükümete güvenmiyorsanız, Nobel ödüllü bilim insanımız Aziz Sancar’ı dinleyin.

        Ne diyor Sancar?

        “Aşının partisi yok. Bu aşıyı Çin'den satın alıp Türkiye'de kullanmaya karar veren politikacılar değil bizim halk sağlığı uzmanlarıdır. Türkiye'de olsaydım kuyruğa girer, Sağlık Bakanlığı'mızın temin ettiği aşıyı yaptırırdım."

        Hükümete güvenmiyorsanız, kendilerine yönelik en sert muhalefeti yürüttüğü halde Çin aşısı konusunda açık destek veren CHP Grup Başkanvekili eczacı Özgür Özel’e itimat edin.

        Ne diyor Özgür Özel?

        “Sağlık Bakanı’nın Çin aşısı-Alman aşısı karşılaştırması ve Çin aşısı konusunda söyledikleri; eczacı kimliğimle doğruluyorum ki haklıdır. İnaktif aşılar güvenli aşılardır. ‘Çin malı’ değersizleştirmesi üzerinden bu aşıya karşı bir güvensizlik oluşturmayı ve bir aşı karşıtlığı yaratmayı doğru bulmuyoruz."

        Bunun gibi daha birçok açıklama ortadayken, aşı konusunu siyasetüstü bir mesele addetmek yerine kafa karıştırmanız hata olmuş.

        Siyasetçi sorumluluğu mesele halk sağlığı olunca çok daha dikkatli konuşmayı gerektirir…

        Sadece bütçe görüşmelerinde varlığını hatırladığımız vekiller…

        Sadece bütçe görüşmelerinde varlığını hatırladığımız vekiller…
        0:00 / 0:00

        Büyük atışmalar, kürsü şovları, siyaset literatürüne yeni deyimler katan konuşmalar, kabaklı tahinli tatlı esprileri…

        Başkanlık sistemine geçtiğimizden beri sadece yumruklu kavgalarla gündeme gelen Meclis, bütçe görüşmeleri sırasında varlığını hatırladı resmen.

        Bakanların genel kurula gelmesinin de payı var elbette ama vekiller de bu döneme adeta okullardaki yıl sonu münazaralarına hazırlanır gibi hazırlanmış.

        Kimi kürsüye kuru fasulye-nohut döktü, kimi 40 saniyede 6 soru sorarak rekor kırmaya çalıştı, kimi virüsleri öldürmek için yanındaki vekilin kafasına kolonya sıktı!

        Peki bu dikkat çekici performansları sergilemeleri için illa bütçe görüşmesi mi gerekiyor?

        Ey milletvekilleri, Sevgililer Günü, Anneler Günü gibi sizi yalnızca yılda bir kez değil her gün hatırlamak istiyoruz.

        Bundan böyle en sıradan kanun tekliflerine dahi bütçeye hazırlanır gibi hazırlanın…

        Meğer James Bond değil bildiğin 'Tosuncuk' hikâyesiymiş!

        Meğer James Bond değil bildiğin 'Tosuncuk' hikâyesiymiş!
        0:00 / 0:00

        İstanbul Tophane’deki evinde geçen yıl kasım ayında balkondan düşerek hayatını kaybedince, ölümünün ardında büyük entrikalar aradığımız, “İngiliz casusun sır dolu ölümü” diye manşetler attığımız İngiliz eski istihbarat subayı James Le Mesurier borçları yüzünden öldürülmüş meğer.

        Karısı “Eşim uluslararası bir komplonun değil, başında olduğu vakıftaki finansal sorunların kurbanı oldu” demiş.

        Hatta kocasının ölümünden Le Mesurier’in yönettiği ‘Mayday Rescue’ adlı vakfın başına geçmek isteyen muhasebeciyi sorumlu tutmuş.

        Bu arada Le Mesurier’in vakıftan 50 bin dolar yürüttüğü ve Büyükada’daki düğününün masraflarını vakfın kasasından karşıladığı iddia ediliyor.

        Günlerce James Bond senaryoları yazdığımız olayın arkasından çıka çıka bir “Tosuncuk” hikâyesi çıktı yani bakar mısınız şu bahtsızlığımıza!

        Demet Akbağ ne güzel özetlemiş

        Demet Akbağ ne güzel özetlemiş
        0:00 / 0:00

        Demet Akbağ, Hürriyet’ten Hakan Gence ile yaptığı röportajda “Bir kadın olarak kendinizi güçlü buluyor musunuz?" sorusuna, “Elbette. İnsan olarak güçlüyüm, kadın olmam bu durumu eksiltmiyor” yanıtını vermiş.

        Genel olarak kadınların zayıf olduğu varsayımına karşılık uydurulmuş bir şey bu 'güçlü kadın' söylemi. Oysaki ne zayıf, ne iradesiz, ne özgüvensiz erkekler tanıyoruz. Bu yüzden çok doğru bir vurgu yapmış Akbağ…

        “Şöhret olmaktan daha önemli olan bir şey var: Nasıl şöhret olduğunuz... Ben şöhretin keyfini sürebilenlerdenim. Saygılı bir ilişki var seyircilerle ve gazetecilerle aramızda” ifadesini de sevdim.

        İşiyle değil kepaze magazin haberleriyle ya da seviyesiz çıkışlarla dikkat çekmeye çalışan tipler çerçeveletip duvarına asmalı bu sözleri.

        Diğer Yazılar