Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Avrupa’da popülist sağın yükselmesinin tipik bir örneği gibi gösteriliyordu Macaristan’da Viktor Orban yönetimi.

        Tıpkı Türkiye’deki gibi “Ülkeye demokrasi getireceğiz” diyen 6 muhalefet partisi bir araya gelip Orban karşısında ortak aday çıkarmıştı.

        Anketlerde kazanmalarına kesin gözüyle bakılıyordu. Fakat sonuçta Orban yüzde 53.7’lik bir galibiyet ile seçimi yeniden kazandı ve 4. kez Başbakanlık koltuğuna oturdu.

        Orban’ın partisi Fidesz 199 sandalyelik parlamentonun 135’ini alarak Meclis çoğunluğunu kazandı. 6 partiden oluşan “United Hungary” adlı muhalefet ittifakı ise ancak 56 milletvekili çıkarabildi.

        Orban seçim zaferi sonrası yaptığı balkon konuşmasında “Tüm dünya bizim stilimiz Hristiyan demokrat, muhafazakar, vatansever politikanın kazandığını görüyor. Avrupa'ya bunun geçmişte kalmadığını; bunun gelecek olduğunu gösteriyoruz" dedi.

        Konuşmasında asıl manidar kısım ise gülümseyerek sıraladığı “Bu zafer unutulmayacak. Belki ömrümüz boyunca hatırlayacağız; çünkü hiç bu kadar çok rakibi yenmemiz gerekmemişti. Yerel sol, uluslararası sol, Brüksel'deki bürokratlar, Soros imparatorluğunun parası, uluslararası medya ve en sonunda Ukrayna Devlet Başkanı... Ne kadar çok düşmanımız vardı!" cümleleriydi.

        Yüzündeki alaycı ifade kendisini şeytanlaştıran Avrupa’ya ve Batı değerlerini savunan muhalefete karşı bir cevaptı adeta.

        REKLAM

        Muhalefetin adayı Peter Marki-Zay ise bu sonucu asla beklemediğini itiraf ederek “Üzüntümü ve hayal kırıklığımı saklamayacağım” dedi.

        Macaristan seçimleri ile Türkiye siyaseti arasındaki benzerlik yalnızca 6 muhalefet partisinin ittifak kurarak seçime girmesinden ibaret değil.

        İktidar partisi ile muhalefetin siyaset dili ve argümanları da çarpıcı benzerlikler içeriyor.

        Dolayısıyla bizdeki muhalefetin Macaristan örneğinden çıkarması gereken dersler var.

        ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİ SÖYLEMİ KİTLELERİ FAZLA İLGİLENDİRMİYOR

        Muhalefet Orban’ı medya üzerinde hakimiyet kurmak, seçim sistemini kendi lehine değiştirmek ve devlet imkanlarını kullanarak seçim propagandası yapmakla suçladı.

        Orban’ın partisi Fidesz’in Macaristan’ı Avrupa değerlerinden uzaklaştırdığını, demokratik standartları gerilettiğini, adalet sistemini zayıflattığını iddia ettiler.

        Ne kadar tanıdık değil mi?

        Bugün Türkiye’deki muhalefet partileri de Cumhur İttifakı karşısında demokrasi etrafında bir araya geldiklerini, özgürlükleri genişleteceklerini, hukukun üstünlüğünü egemen kılacaklarını söylüyorlar. Bunun için güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmek istediklerini anlatıyorlar.

        Oysa Macaristan’da milliyetçi muhafazakar sağ argümanlar karşısında özgürlük ve demokrasi söylemi sandıkta zafer getirmedi.

        DIŞ POLİTİKADA GÜVENLİK VAADİ VE “DIŞ GÜÇLER” SÖYLEMİ ETKİLİ OLUYOR

        Orban’ın zaferinde dış politikanın ve özellikle Ukrayna savaşının rolü büyüktü. Muhalefetin adayı Marki-Zay Batı ile birlikte Rusya’ya karşı yaptırım uygulanmasını, Ukrayna’ya silah yardımı yapılmasını, hatta NATO misyonu altında asker gönderilmesini savunuyordu.

        REKLAM

        Putin ile sıkı ilişkileri olan Orban ise tam tersine seçmenlerine ülkeyi savaşa sokmamayı vadetti. Ukrayna işgali için Rusya’yı kınayıp ülkeye mülteci kabul etse de yaptırımlara katılmadı. Rus doğalgazına ihtiyaçları olduğunu söyleyerek denge politikası izledi.

        "Petrol ve gaz olmazsa, Macar ekonomisi durur, fabrikalar kapanır, kitlesel işsizlik olur. Ukraynalıların istediği şey, Macar ekonomisini tamamen durdurmak, yıllarca süren kalkınmayı kaybetmek ve Macaristan'daki üretkenliği azaltmak” dedi.

        Tüm seçim kampanyası boyunca Avrupa Birliği’ni ve Soros’u suçladı.

        Türkiye’deki milli beka ve “dış güçler” argümanı Cumhur İttifakı’na nasıl seçim başarısı getirdiyse Macaristan’da Orban’a da getirdi.

        Dolayısıyla bizdeki muhalefetin dış politikada Avrupa ve ABD yanlısı çizgisini gözden geçirmesi gerekebilir.

        Unutmasınlar ki dışarıya karşı milli çıkarları koruyacağını söyleyen ve net bir düşman tanımı yapan liderler kitleleri daha kolay ikna ediyor.

        SOLUN SAĞCI ADAY GÖSTERMESİ DE İŞE YARAMADI

        Macaristan’da muhalefet karizmatik bir lider olan Orban’ın karşısına ortak aday olarak genç bir siyasetçi olan Peter Marki-Zay’ı çıkardı.

        1972 doğumlu Marki-Zay’ın annesi kimyager, babası ise fizik öğretmeni. Evli ve tam 7 çocuğu var.

        Ekonomi, elektrik mühendisliği ve tarih alanında 3 farklı eğitim almış.

        Kendisini sağcı bir Hristiyan ve hayalkırıklığına uğramış eski bir Fidesz seçmeni olarak tanımlıyor.

        2018’de 3 muhalefet partisinin ortak adayı olarak güneydeki Hódmezővásárhely şehrinin belediye başkanı seçilmiş. Üstelik 1990’dan beri Fidesz’in yönettiği şehri ilk kez muhalefetin kazanmasını sağlamış.

        Bu başarısının ardından yıldızı parlayan Marki-Zay, ortak muhalefet hareketini örgütlemiş ve başına geçmiş. Adını da partiler üstü “Herkesin Macaristanı Hareketi” koymuş.

        2021’de Başbakan adayı olacağını açıklamış.

        REKLAM

        Aynı yıl Politico dergisi tarafından Avrupa’nın en etkili 28 kişisi arasında gösterilmiş.

        Seçildiği takdirde Avrupa ile entegrasyonu arttıracağını, NATO üyeliğini sürdüreceğini, hukukun üstünlüğünü yeniden inşa etmek için yeni bir Anayasa teklifi getireceğini ve LGBTİ bireyleri için evlilik hakkını yasallaştıracağını vadetmiş.

        Sağ muhafazakâr seçmenin “Neden solcularla ittifak yapıyorsun?” eleştirilerine karşılık Marki-Zay “Hz. İsa da solcu bir kişiydi” yanıtı veriyormuş!

        Bu profil size Ekrem İmamoğlu’nu anımsattı mı bilemiyorum ama Macaristan’daki sol da sağ kökenli fakat özgürlükçü bir aday gösterme stratejisi izledi.

        Ne var ki bu liberal profil karşısında LGBT ve Batı karşıtı bir kampanya yürüten muhafazakar milliyetçi Orban mutlak bir zafer kazandı.

        Bizdeki muhalefet nasıl bir aday çıkaracak bilmiyoruz ama İstanbul Sözleşmesine verdikleri önem Anadolu’daki muhafazakar seçmen üzerinde nasıl bir etki bırakıyor diye düşünmelerinde ve adayın sağ kökenli olmasının muhafazakarları ikna etmeye yetmeyebileceğini hesaba katmalarında fayda var.

        ANKETLER YANILDI

        Seçim öncesi yapılan anketlerde 6 muhalefet partisinin oy oranının Victor Orban ile kafa kafaya olduğu iddia ediliyordu. Hatta zaman zaman muhalefetin öne çıktığı anketler yayınlandı fakat seçim sonucu anket şirketlerinin yanıldığını ortaya koydu.

        Türkiye’de şu an son anketlerde Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı’nın oyları başa baş görünüyor. HDP oyları eklendiğinde muhalefet lehine bir tablo ortaya çıkıyor. Fakat Macaristan örneği gösteriyor ki muhalefetin şimdiden “Kesin kazanıyoruz” havasına kapılması son derece yanıltıcı olabilir.

        KIRSALDAN GELEN OYLAR BÜYÜK ŞEHİRLERE GALİP GELDİ

        Son olarak şunun da altını çizelim; Türkiye’deki sosyolojik kutuplaşmanın bir benzeri Macaristan için de geçerli. Başkent Budapeşte ve büyük şehirlerde muhalefetin oyları yüksek çıkarken Orban’ın milliyetçi muhafazakâr Partisi Fidesz geri kalan yerleri kazanarak öne geçti.

        Demek ki büyükşehir galibiyeti ülke genelindeki tabloyu yansıtmayabiliyormuş.

        Türkiye’deki muhalefet de İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirleri kazanmasına rağmen ülke genelinde Cumhur İttifakı’nın yüzde 53 aldığını aklında tutmalı...

        Diğer Yazılar