Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Çok söylendiği için artık klişeleşen fakat pratikte gerçeklik payı büyük olan bir mesele var.

        2002’de özgürlük vaadi ile kurulan AK Parti 2012-13 sonrasında otoriter bir çizgiye kaydı. 15 Temmuz 2016 sonrası ise çok büyük oranda güvenlikçi politikalar uğruna özgürlükleri baskıladı.

        AK Parti’nin kurmay kadrosu içinde bu gelinen noktadan memnuniyet duymayanlar olduğu sır değil. Zaten zaman içinde kimileri ayrıldı, kimileri tasfiye oldu.

        Erdoğan’a sadakat duyan veya kariyerinden endişe eden bazıları ise içeride kalmayı sürdürdü.

        Bülent Arınç’ı bir yana ayırırsak, bu hoşnutsuzluğu kamuoyu önünde pek açık etmiyorlar.

        Sorulduğunda AK Parti’nin özgürlükçü olduğunu savunmaya devam ediyorlar.

        İki örneğini dün yaşadık.

        Son 10 gün içinde bir değil iki değil, 10’a yakın konser iptal edildi. En çok Aynur Doğan ve Melek Mosso tartışıldı ama onlardan ibaret değil.

        Örneğin Pendik Halk Eğitim Merkezi'nin Sahil Meydanı'nda düzenleyeceği Niyazi Koyuncu konseri iptal edildi.

        Koyuncu’nun açıklamasına göre belediye, kurumlarının “değer yargılarını ve görüşlerini” paylaşmayan bir müzisyenin, Pendik meydanlarında konser yapmasına müsaade etmeyeceklerini söylemiş.

        Yani "Muhalifsen bizim ilçede konser veremezsin" demiş!

        AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik bu iptallerle ilgili “Ne Kürtçeye karşı bir tutum, ne de sanatçıya karşı yasaklayıcı tavır söz konusudur. Sanata baskı gibi sunulması çarpıtmadır” dedi.

        O bunları söylerken Kocaeli Kandıra’da düzenlenecek olan gençlik festivali FullFest’in de Kocaeli Valiliği tarafından iptal edildiği haberi konuşuluyordu.

        Bir başka garabet de Eskişehir’de yaşanmıştı. Odunpazara’nındaki bir parkta yoga yapanlar Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) şikayet olduğu gerekçesiyle engellenmişti.

        Dün eski Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, tıpkı Ömer Çelik gibi bir açıklama yaptı. "O gün burada çalışan bir arkadaşımız, kendisine ‘Burada CİMER’e şikâyet var’ diye söylendiği için, herhalde yanlış anlamış. Çimlere basmak da yoga yapmak da yürümek de koşmak da yasak değil” dedi.

        Her ikisinin de özgürlükleri benimseyen siyasetçiler olduğundan şüphem yok. Ömer Çelik’in onlarca açıklamasını örnek gösterebilirim. Nabi Avcı ise entelektüel ve kibar kişiliğiyle tanıyıp sevdiğim bir siyasetçi.

        Fakat kusura bakmasınlar, uygulamadaki pratikler onların anlattığı gibi değil.

        Bu makas farkını kapatmak için içeriyle hesaplaşmaları, kendilerinin de kabullenmediği bu tür vakalara müdahale etmeleri gerekir.

        Aksi inandırıcılık problemi yaratıyor.

        Diğer Yazılar