Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Aslında bu yazıyı 3 gün önce yazacaktım fakat bir davette yediğim saşimiden zehirlenince ancak akşam yayınlarını çıkarabildim.

        Pazar günü Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile yaptığımız röportajı yayınlamıştık. Şimdi o röportajın perde arkasından bahsetmek istiyorum size biraz.

        EFES 2022 Tatbikatı, iki açıdan ilginçti benim için. İlk kez bir askeri tatbikata davet edilmiştim ve üstelik askerlik deneyimi olmayan, ailesinde TSK’da görev yapan kimse bulunmayan bir kadın olarak ilk kez bir askeri kampta konaklayacaktım.

        Giderken şunu düşündüm... 20’li yaşlarım Boğaziçi Üniversitesi’nin özgürlükçü atmosferinde, askeri vesayet tartışmalarının yapıldığı, vicdani retçiliğin temel hak olarak görüldüğü, Çözüm Süreci’nin yarattığı havayla Kürtlerin özerklik talebinin dahi yadırganmadığı liberal bir atmosferde geçmişti.

        30’lu yaşlarım ise tam aksine Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının ifşasıyla askerlerimize yapılan haksızlığın anlaşıldığı, PKK ile mücadelenin yeniden hız kazandığı, Mavi Vatan konseptinin, yerli savunma sanayiinin gelişmesinin öneminin geniş kesimlerce kavrandığı, milli bilincin yükseldiği, önceki 10 yıldan çok daha farklı, milliyetçi bir Türkiye’de geçti.

        Bu süreçte askeri vesayet ortadan kalksa da TSK önemini yitirmedi, hatta kendi alanında güçlendi.

        Peki bütün bu dönüşümü bir askeri kampta geçecek 2 günlük macerada pratikte görmek mümkün olacak mıydı?

        Askeri disiplinin ilk yansımasını sabah 06:00’ya alınan uçak biletiyle tecrübe ettim. Önceki akşam Ankara’dan canlı yayınım vardı. Allah’tan Bakan Akar’ın basın danışmanı sevgili Ekrem Okutan durumu fark etmiş ve nezaket göstererek uçak saatimi 11:40 olarak değiştirmişti.

        6 kişilik gazeteci grubuyla konaklayacağımız Özdere Eğitim Kampı’nın yolunu tuttuk.

        1970’lerde kurulan, 1980’ler ve 90’lar boyunca özellikle asker ailelerinin çocuklarına unutulmaz tatil hatıraları yaşatan bu kamp artık eski popülerliğini korumuyor gibiydi.

        Biz, subayların konakladığı bloklarda kaldık. Lüksten uzak, biraz eski ama tertemizdi.

        Bize eşlik eden askerlerden biri, muhabbet koyulaşınca “Yıllarca TSK mensuplarının bir elinin yağda bir elinin balda olduğu tevziratı yapıldı, oysa bu vatan için hep zor koşullarda çalıştık. Bu kampta 20 yıl içinde en fazla 2 sefer kalabilirsiniz; o da 20 gün eder. Hiç dışarıda abartıldığı gibi değil” dedi.

        İlk günün akşamında gerçekleşen gece tatbikatını Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve kuvvet komutanları da izledi. Törende yalnızca Bakan Akar’ın adının anons edilmesi ve sadece onun için ayağa kalkılması dikkatimi çekti.

        Tören sonrasında Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Musa Avsever ile tanışıp ayaküstü sohbet ettik. İtiraf edeyim; sohbete başlarken rütbe ve görevinin idrakinde değildik. Halkın içinden, samimi bir Anadolu insanı izlenimi veren Avsever, sohbetimizin tamamen 'off the record' olduğuna dair hepimizi sıkı sıkı tembihlemeyi ihmal etmedi.

        Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler ile de çok kısa bir sohbet imkânı bulduk. Fotoğraf çektirmek istedik. Sosyal medyada dahi paylaşılmaması koşuluyla ricamızı kabul etti.

        Tüm bu detayları aslında asker-medya ve asker-siyaset ilişkilerindeki köklü değişimi yansıtması bakımından çarpıcı bulduğum için anlatıyorum.

        Bir zamanlar kuvvet komutanlarının siyasete ne kadar müdahil, basına demeç vermeye ne derece istekli ve gazetecilerle nasıl bir yakın temas içinde olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım.

        Şimdiyse adeta ifrat-tefrit durumu söz konusu. Komuta kademesindeki komutanlarımızı tanımıyoruz bile…

        Bu durumun anlaşılabilir birkaç sebebi var. 15 Temmuz travması sonrası Türkiye askeri vesayeti tam manasıyla geride bırakmış görünüyor. TSK, sivil siyasetin emrinde ve görev sınırları içinde davranmayı özümsemiş durumda.

        Bir başka önemli faktör de daha önce Genelkurmay Başkanı olan Hulusi Akar’ın Milli Savunma Bakanı olmasıyla bir nevi iki şapkanın birleştirilmiş olması. Akar, karizmatik kişiliği ile milli savunmanın hem askeri hem sivil tarafını güçlü biçimde temsil ediyor. TSK’nın geçmişte olduğu gibi siyaset ve medya tarafına etki etmesine alan açmıyor.

        Fakat tüm gezi boyunca benim için en büyük sürpriz dışarıdan sert bir profil çizen Bakan Akar’ın aslında hoşsohbet ve sıcak bir kişiliği olduğunu keşfetmekti.

        Törenlerin ardından Özdere Kampı’ndaki konutunda buluştuk ve 2 saati aşkın süre konuşma imkânı bulduk.

        Tatbikat sabah çok erken saatte başladığı için bizim gibi o da uykusuzdu. Buna rağmen son derece enerji dolu ve samimi bir havada karşıladı bizi.

        Röportajımız boyunca konular bağlamında özel anekdotlar anlattı, geçmiş hatıralarına daldı. Espriler yaptı. Meseleleri daha derin kavrayabilmemiz için perde arkası bilgiler paylaştı.

        Yazılmaması koşuluyla anlatılan bu renkli bölümleri dinlerken içimden “Meğer Hulusi Akar’ı pek tanımıyormuşuz” dedim.

        Röportaja girmeyen fakat önemle vurguladığı birkaç noktaya burada değinmeden edemeyeceğim.

        Başta Yunanistan meselesi olmak üzere milli menfaatlerimizi hem içeride hem de dışarıda anlatmada medyanın yetersiz kalmasından yakındı. Örneğin Yunanistan Passex (Passage Exercise) adı verilen ve iki donanmanın karşılaşması sırasında icra edilen geçiş tatbikatlarını bile “Ege’de ABD ile büyük tatbikat” diye lanse ederken, bizim ABD’nin helikopter, zırhlı çıkarma araçları ve istihkâm timleriyle iştirak ettiği, toplamda 37 ülkenin katıldığı EFES Tatbikatı'nın önemini yeterince anlatamadığımızı dile getirdi.

        Yunanistan’ın istikşafi görüşmeleri askıya almasının arkasında Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılmasının yarattığı hazımsızlık olabileceğine, süreci bizim değil onların bozduğuna dikkat çekti.

        Muhalefete dair sorulara bir siyasetçiden ziyade devlet adamı pozisyonuna uygun yanıtlar verdi. Siyasi partilerin dış politikada farklı görüşleri olabileceğini fakat mesele devlet çıkarları olduğunda ortak tavır gösterilmesi gerektiğini hatırlattı.

        Akar’a dair gözlemlerimi yeniden TSK genelindeki havayla bitireyim. Sohbetlerimizden hareketle şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki FETÖ’nün orduya sızmasından TSK içindeki vatanseverler çok rahatsızmış ve temizlenmesi onları da rahatlatmış.

        Ayrıca 70 yıldır NATO konsepti altında şekillenen subaylar, şimdi artık çok kutuplu dünyanın gerçeklerinin farkında görünüyor...

        Diğer Yazılar