Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Taksim’deki hain terör saldırısında 6 vatandaşımızı kaybettik.

        En çok da 9 yaşındaki Ecrin’in ölümü içimizi yaktı.

        Dün bir yakınından öyle detaylar dinledim ki yüreğim burkuldu.

        Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nda görevli Yusuf Meydan ve eşi Mevlüdiye Meydan, Yusuf Bey’in kardeşinin nişanı için İstanbul’a gelmişler.

        Aslen Elazığlı ola aile Adana’da yaşıyormuş. İki küçük kızları varmış.

        Aslında çocuklarını memlekette bırakıp geleceklermiş ama 9 yaşındaki Ecrin ısrar etmiş. “Ben Taksim’i, İstiklal Caddesi’ni göreceğim” demiş.

        Kıramamış anne babası...

        Daha küçük olan kızlarını Adana’da bırakıp Ecrin’le birlikte İstanbul’a gelmişler.

        Ecrin hızla büyüyormuş.

        Dün evden çıkarken annesi takılmış, “Ayakların çok büyüdü senin, yakında benim ayakkabılarım bile sana küçük gelecek” demiş.

        Anne kız ayaklarını yan yana koyup gülüşmüşler...

        El ele tutuşup Taksim’i gezmeye gitmişler. Oradan da Beşiktaş’a ineceklermiş.

        Derken o korkunç patlama...

        Ecrin’in o minicik parmakları patlama anında annesinin elinde kalmış.

        Kurtulursa yerine dikerler diye kıyafetine sarıp avucuna almış Mevlüdiye hanım...

        Bir yanda da kanı durdurmak için tampon yapıyormuş.

        Ama olmamış, kurtaramamış yavrusunu...

        Öte yanda gözünün önünde biricik eşinin parçalanmış bedeni...

        Kendisi de yaralı...

        Bu acının tarifi yok!

        Kendi ideolojik ve siyasi hesapları uğruna Ecrin’in minik parmaklarını annesinin avucunda bırakan canileri Allah kahretsin!

        Teröristlere de...

        Karanlık hesaplarla onları bir maşa gibi kullananlara da...

        Bu ülkeyi kaos ortamına sokmaktan beslenenlere de...

        Lanet olsun...

        Yayın yasağı ve bant daraltma kararı

        Yayın yasağı ve bant daraltma kararı
        0:00 / 0:00

        Dün Taksim İstiklal’de meydana gelen terör saldırısının ardından kısa bir süre sonra RTÜK, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın talebi üzerine yayın yasağı getirildiğini duyurdu.

        İstanbul öyle bir metropol ki panik yaratacak yalan bir haberin yayılması bir anda şehri alt üst edebilir.

        Yanlış bilgi verilmemesi, endişenin büyütülmemesi, olay yerinden kanlı görüntülerin paylaşılmaması ve en önemlisi de faillerin yakalanmasını engelleyecek bilgilerin paylaşılmaması açısından medyayı sorumlu bir yayıncılığa davet etmek doğrudur, yerindedir.

        Zaten Türkiye medyası böyle anlarda ne yapması gerektiğini bilecek olgunluktadır.

        Dünyanın neresinde olursa olsun böylesine alçakça bir terör eylemi meydana geldiğinde televizyon kanalları yayın akışını yıkar ve sıcak bölgede olup biteni izleyicilerine aktarmaya çalışır.

        Halkın haber alma hakkına saygı göstermenin gereği de budur.

        Ama yayın yasağı getirip haber kanallarını sıradan gündelik haberleri vermeye yönlendirirseniz insanlar bu sefer alternatif yollardan ne olup bittiğini öğrenmeye çalışır ki bu çok daha tehlikelidir.

        Nitekim dün olayın gerçekleştiği ilk saatlerde televizyon kanalları yayın yasağıyla habercilik refleksi arasında sıkışıp kalınca insanlar bu sefer sosyal medya üzerinden gerçeği öğrenmeye çalıştı.

        Baktılar orada iş çığırından çıkıyor, bu sefer de bant daraltma kararı ile Twitter, Instagram ve Facebook gibi mecraların fişini çektiler.

        Yabancı ülkelerde klavye başına geçen herkes bir şeyler yazıp başka türlü bir dezenformasyona yol açtı.

        Kural koyup meşru ve anlaşılır sınırlar çekmek ve yalan haber yayanları cezalandırmak ile topyekun yasak getirmek arasında kocaman bir fark var.

        Bizi üçüncü dünya ülkesi haline getirecek şey terör eylemlerine maruz kalmamız değil, benzer bir saldırı New York’da, Paris’te, Londra’da meydana geldiğinde demokratik yönetimlerin aldığı önlemlerden farklı önlemlere yönelmemiz olur.

        Bant daraltmanın hukuki dayanakları ve gelecekte hangi durumlarda uygulanacağına dair soru işaretlerine girmiyorum bile...

        Tesadüf mü hesaplı mı?

        Tesadüf mü hesaplı mı?
        0:00 / 0:00

        Eylemi gerçekleştiren teröristin sıkı bir takip sonucu saatler içinde canlı olarak yakalanması Emniyet Güçlerimizin başarısıdır, tebrik etmek gerekiyor.

        Binlerce kamera görüntüsünü inceleyip, saldırganı tüm bağlantıları ve geçtiği güzergahlarla tespit etmek kolay iş değil...

        İstiklal Caddesi aslında her saniye izlenen, üst düzey önlemlerin alındığı bir nokta.

        Fakat son dönemde artan turist sayısı ile kalabalık öylesine arttı ki gözden kaçmış olmalı. İhmal olduğunu kesinlikle düşünmüyorum.

        Öte yandan yakalanan teröristle ilgili öyle tuhaf detaylar var ki insan tesadüf mü yoksa hesaplı mı diye sormadan edemiyor.

        Terörist kadının üstünde askeri kamuflaj olması, yakalandığında üstünde New York yazan bir tişört giymiş olması, saldırı talimatının ABD’nin desteklediği terör örgütü YPG’nin kontrolündeki Kobani’den gelmiş olması, Mersin’deki alçak saldırıyı üstlenen terör örgütü PKK’nın bu sefer “Bizimle ilgisi yok” iddiasında bulunması...

        Hepsi bin bir türlü soru işaretine neden oluyor.

        İnşallah istihbarat birimlerimiz oynanan bu kirli oyunun perde arkasını sonuna kadar aydınlatır.

        Diğer Yazılar