Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, operasyon sürerken iktidarla Afrin konusunda atışıyor olmaktan rahatsız.

        Ancak yöneltilen suçlamalara da karşılık vermekte kararlı.

        Grup konuşması sonrası TBMM’deki makamında iki arkadaşımla sohbete gittiğimizde neşesi yerindeydi.

        Biz kurultay konusuna girmek istedik, Kılıçdaroğlu bir şeyi itekler gibi iki elinin avuç içlerini bize doğru uzatıp iki yana salladı, konuşmaktan kaçındı.

        PYD’DE KARAR YOK

        Bunun yerine grup konuşmasında dile getirdiği Yargıtay’ın “PYD terör örgütü” demesine karşın, lideri Salih Müslim’in Ankara’da kırmızı halı serilerek karşılanmasına odaklandı.

        “Bakanlar Kurulu hâlâ PYD’yi terör örgütü ilan etmiş değil” dedi.

        PYD’nin diğer bölgelerdeki halkı Afrin’e doğru yürütme kararıyla ilgili olarak da Kılıçdaroğlu, “Türkiye, güvenliğini alabilecek noktaya kadar gitmeli” dedi ve bunun sınırını da çizdi: “Ama ben Afrin içine girilmesini asla doğru bulmuyorum. Çünkü bir kenti ele geçirmek gibi bir düşünce olmamalı. Yani biz niçin Afrin’e girdik, terör örgütü Türkiye’nin sınırlarında konuşlanmasın diye.”

        Örnek olarak El Bab’a kadar gidip duran Fırat Operasyonu’nu gösterdi.

        “Daha derinlere inmenin hiçbir mantığı yok, hiç gerek de yok ona” deyip devam etti:

        “Daha fazla şehit veririz, yazık günahtır. Türkiye’nin güvenliğini nereye kadar sağladık, işte efendim 10-20 km neyse oturulur buna karar verilir; denir ki ‘Şuraya kadar biz terörü temizledik bu bölge artık güvenli bir bölgedir, buraya Suriyeliler de yerleşebilir, destek de yapılabilir, ev de yapılabilir’. Ama daha derinlere inmek Türkiye açısından ciddi bir sorun.”

        Bu güvenlik şeridinin Kobani ve Cizre bölgesi için de geçerli olup olmadığını sordum, yanıtı şöyle oldu:

        “Türkiye’nin sınır güvenliği sorunu nereler için geçerliyse hepsi için geçerli olması lazım. Suriye’deki ana aktörlerle birlikte onlara da bilgi vererek görüşme uyumunu da sağlayıp Türkiye kendi sınır güvenliğini sağlamalı.”

        KURULTAY BAKIŞI

        Kurultay konusunda konuşmak istemedi, ancak yakın çevresiyle yaptığımız sohbetten anlıyorum ki, rakibi Muharrem İnce’nin “delegeye baskı kurulduğu” yönündeki iddialarından oldukça rahatsız.

        “Bir tane delege bulursanız ‘Kılıçdaroğlu telefon edip bana oy verin dedi’ diyen vallahi ben siyaseti bırakırım” diyecek kadar da iddialı.

        Kurultayların çok adaylı geçmesi için tüzük değişiklikleri yapmış biri olarak bu suçlamalarla karşılaşmaktan da rahatsız.

        Kurultayın odağına yerleşen 49 çift imzanın kimler olduğu konusunda da divan henüz mazbataları vermediği için bilgi sahibi değil.

        Çift imza koyanlara da “Karakter zaafını gösterir” yaklaşımıyla öfkeli.

        Baskı iddialarına yanıtı da bir önceki kurultayda yine yarıştığı Muharrem İnce’ye destek verenler hakkında herhangi bir yaptırımın uygulanmamış olması.

        “Geçen kurultayda İnce’ye oy verdin diye partiden atılan birisi mi var? Sen delege olamazsın denilen mi var?” diyor.

        ‘ESKİ KÜLTÜRÜ KOPARACAĞIZ’

        Bütün olup biteni “partinin eski kültürünün yansıması” olarak görüyor; “Eski kültürdeki bu yapıyı koparıp atacağız ki insanlar rahatlıkla gitsin kimi istiyorsa genel başkanlığa aday göstersin” kararlılığında.

        İnce’nin kurultaydaki tutumunu da eleştiriyor, faaliyet raporu için beş dakikalığına söz isteyip, 70 dakika konuşmasını, kimsenin karmaşa çıkmasın diye kendisine müdahale etmediğini, buna rağmen “Baskı var” dediğini anımsatıyor.

        Kılıçdaroğlu yakınlarına hayıflanıyor, yanıt vermemek için kendini tutuyor.

        Diğer Yazılar