Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Her 10 kişiden 7’sinin terörle bir şekilde muhatap olduğu bir topluluktan söz ediyoruz.

        Bunların da neredeyse üçte biri canlı bir kişiye ateş açmış, ateş açıldığına tanıklık etmiş veya kendisine yönelik ateşli silah eylemiyle karşılaşmış.

        İdlib dediğiniz bölge böyle bir yer…

        Yani, Suriye iç savaşının başladığı günlerde kaçıp Türkiye’ye gelenler gibi naif insanlar değil.

        Bölgede yaşayan 3 milyon nüfusun sadece 30 bini; yani yüzde biri silahlı militanlardan oluşuyor, geri kalan ise herhangi bir şekilde silahla muhatap olmamış insanlar sanılmasın.

        Ağırlıklı bölümü teröre bulaşık...

        Çünkü bir bölümü Halep, bazıları Hama, Humus’taki çatışmalı alanlardan açılan kanallardan geçerek; yani çatışmanın içinden çıkarak İdlib’e geldi.

        Zaten bölgede yerleşik grupların içinde de çatışmanın içinde yer almış oldukça fazla militan vardı.

        GERİ TEPME ETKİSİ

        Şimdi, “Bunun ne önemi var ki, silahını orada bırakıp gelecek” diyenler olabilir.

        Ancak TOBB ETÜ SUİ Bölüm Başkanı Prof. Dr. Haldun Yalçınkaya’nın çalışmasındaki şu tespiti önemli:

        “Yabancı savaşçılar çatışma bölgesinden ayrıldıktan sonra başta çatışmalara katılması ya da terörist faaliyette bulunması, şiddeti başka coğrafyalara bulaştırma etkisi artıyor…”

        Yalçınkaya’nın, araştırmalara dayanarak her 9 teröristten birinin evine dönerek terör saldırısında bulunduğu tespiti de önemli.

        KİM BELİRLEYECEK?

        Devamındaki şu kaydı da bugün yaşananlara ışık tutar nitelikte:

        “Selefi cihatçıların radikalleşmesini tersine çevirmek oldukça sorunludur; bu tehdidin farkında olan devletler, bu kişilerin yabancı savaşçı olmak üzere kendi topraklarından çatışma bölgelerine gitmesine bir anlamda göz yummaktadır…

        Çatışma alanlarında tecrübelenerek elde ettikleri şiddeti diğer coğrafyalara taşıdıkları bilimsel olarak da kanıtlanmış.

        O nedenle Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun önceki gün uyardığı gibi 3 milyon insanın yeniden göç hareketine girmesi halinde bunların içine kaç teröristin karışıp girdiğini kim bilecek?

        Ancak evlerine veya batılı ülkelere dönmeleri halinde anlaşılacak…

        Örnek için uzağa gitmeye de gerek yok; 2 yıl önce AB ülkeleri ve Rusya’da yaşananlara bakılması yeterli…

        ***

        Rus heyetine güvence

        Bakan Çavuşoğlu’nun dikkat çektiği hususlar 4 gündür Ankara’da temaslarda bulunan Rus heyetine de aktarılmış…

        İdlib bölgesini aşırı terörist unsurlardan arındırmak, bazılarını daha ılımlı olanlara eklemlemek için birlikte yapılacaklar masaya yatırılmış.

        Aktarıldığına göre Ruslar, göçü arttıracak bir kara harekâtının olmayacağı konusundaki tutumunu sürdürüyor; bu konuda endişe edilmemesi gerektiğine vurgu yapıyor.

        Ankara’daki genel kanı, Türkiye, Rusya, İran devlet başkanlarının bugünkü Tahran Zirvesi’nden İdlib anlaşmasıyla ayrılacakları yönünde...

        Hem Rusya hem de İran’ın Astana ruhunu bozmamak için çaba göstereceği inancı bu aşamada kayda geçiriliyor.

        Bozulması halinde, 4 çatışmazlık bölgesinin en önemli ayağı İdlib’deki sorunun bütün bölgeye yeniden yayılacağı, yeni göç dalgası ile terörü savuracağına vurgu yapılıyor.

        Rus heyet, kaygılara anlayışla yaklaşmakla birlikte Suriye’deki üslerine füze ve dronlarla saldıran Nusra odaklı gruplara yönelik yaptırımı zorunlu gördüklerini bildirmiş.

        “İdlib’de vurduğumuz yerler sivillerin yaşam alanları değil, aşırı terör örgütlerinin silah depoları ve militanlarının toplanma alanlarıydı” bilgisini de aktarmış.

        Bundan sonraki operasyonların da göçe yol açmayacak yerlerle sınırlı kalacağı bildirilmiş.

        Ankara, Tahran için Rus heyetle yapılan görüşmeden memnundu…

        ***

        Bozkır: Umut veriyor

        İki gündür, bölgede etkin ülkeler Almanya, Rusya, ABD’li muhatapları ile bir araya gelen Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır da bugünkü Tahran Zirvesi’nden umutluydu.

        “Tahran için beklenti yüksek” diye söze girdi, muhatapları ile yaptığı görüşmede herkesin bir güvenlik mülahazasının (düşünce) bulunduğunu gördüğünü” bildirdi.

        Bozkır, sohbetimizde zirvede bugün bir araya gelecek ülkelerin bölgeyi bilen, sahadaki neredeyse her militanı tanıyacak örgütler hakkında bilgi sahibi olduklarına işaret etti.

        “Bu Tahran’dan beklenen umudu arttırıyor” dedi.

        Tahran’dan sivil halk ile militanları ayıracak bir yapıya gidilmesi için alınacak tedbirlere ilişkin kararın çıkmasını beklediklerini söyleyen Bozkır şu noktaya dikkat çekti:

        “Hem batılı muhataplarımız, hem de üç ülkenin kaygısı aynı; bir göç dalgasından korkuluyor. Bunun sınırda durdurulması gerektiği konusunda herkes mutabık. Ama en değerli ve önemli olan bölgede tarihi geçmişi, kadim ilişkisi olan üç ülkenin görüş birliğinde olması ümit veriyor. Çünkü neler olacağını en iyi onlar biliyor. Köklü ilişkisi olan üç ülke çözümü bulacaktır.”

        Zaten çözüm bulamazlarsa nelerin olacağı da belli…

        Diğer Yazılar