Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRK siyasi tarihinde parti kapatmaların ardından nedense hep daha nasıl zorlaştırırız arayışı gelmiş.

        Bunun en son kapatılan partiden bu yana örneklerini görmemiz olası…

        Geçmişte de öyle olmuş.

        Cumhuriyetin kuruluşu sonrası siyasi hayata katılan partilerin ağırlıklı olarak kapanma ile karşılaştığı dönem 1945 sonrasına denk düşüyor.

        Kapanmanın gerisinde yatan da ağırlıklı olarak iki nedene bağlanmış, ya komünizm veya yobazlık derecesinde dindarlık…

        Sonraki yıllarda da bölücülük…

        Türkiye İslam Demokrat Partisi, Emekçi Sosyalist Köylü Partisi, Türkiye Sosyalist Partisi, Millet Partisi, Vatan Partisi bu dönem ardı sıra kapanan partiler olarak karşımıza çıktı.

        Başlarda sulh ceza hakimlerinin kararı yeterliydi; nitekim çoğunu Ankara ve İstanbul Sulh Ceza mahkemeleri kapattı.

        İLK ADIM 1995’TE

        Ardından 1960 darbesi geldi, bütün partiler kapatıldı.

        Darbe sonrası yapılan 1961 Anayasasında kapatma Sulh Ceza’dan alınıp bir üst makama Anayasa Mahkemesi'ne taşındı ve parti kapatmanın zorlaştırılması en önemli hedef oldu.

        Ama bu da engellemedi 25 parti kapandı, tabii yerlerine anında bir benzeri kurulup yoluna devam etti.

        Ancak bu da yetmedi, 1980 darbesi bütün partileri kapatmakla kalmadı, yöneticilerine de ömür boyu siyaset yasağı getirdi.

        Sonrası hazırlanan 1982 Anayasası 1961’den devraldığını 69’uncu maddesinde korudu, parti kapatmayı Anayasa Mahkemesi uhdesinde tuttu.

        REKLAM

        Ancak tartışması bir türlü bitmedi, 1995 değişikliğinde parti kapatmanın zorlaştırılmasının adımı atıldı.

        Ancak o da parti kapatmanın önüne geçemedi; sonrasında da 7 parti kapatıldı.

        2001 DEĞİŞİKLİĞİ DE İŞE YARAMADI

        Bu kez denildi ki sorun madde metninin yazılmasında, bunu daha da zorlaştıralım, bu kapsamda 2001 metni düzenlendi.

        “Söz konusu fiillerin odağı haline gelmek” cümlesi eklendi.

        O da bir şey ifade etmedi.

        Çünkü HADEP kapatıldı, AK Parti kapanmaktan bir oyla kurtuldu.

        Kollar yeniden sıvandı ve 2010 Anayasa değişikliğine parti kapatmayı zorlaştıran bir madde eklenmeye çalışıldı.

        O günler de bugünkü gibi terörle mücadelenin en yoğun dönemiydi, ilk turda AK Parti’den ciddi fire verilince madde ikinci oylamaya sokulmadan geri çekildi.

        Ardından 2015’te tekrar ele alındı ve bu kez maddeye odak olma fiilinin hangi şartlarda geçerli olduğunu belirten bir cümle daha eklendi.

        SİSTEMİN TAŞIYAMAYACAĞI YÜK

        Bugün de ağırlıklı olarak AK Parti’nin yönetiminde yer alan isimler parti kapatmanın zorlaştırılmasına ilişkin gerekçelerinde, AİHM’e giden kapatma davalarının biri hariç hepsinin ihlal kararı ile karşılaştığına atıf yaptı ve aynen şunu yazdı:

        “Yaşanan bunca tecrübe, Türkiye'nin istikrarı ve ülkemizin muhatap olduğu ihlal kararları (AİHM) gözetildiğinde, parti kapatma rejimini sistemin taşıyamayacağı yük olmaktan çıkaracak nitelikte reform yapılmasına ihtiyaç olduğu açıkça görülmektedir…

        Anayasa Mahkemesi de 1961 Anayasası ile kendisine verilen görevden bu yana 48 siyasi partinin kapatma davasına baktı ve sonuçlandırdı.

        Anayasa Mahkemesi’nin Başkanlığını yapan Zühtü Arslan’dan geriye doğru gidin neredeyse hepsi parti kapatmanın bir sonuç getirmediğinin altını özenle çizdi.

        REKLAM

        Kapatma yerine Venedik Komisyonu önerilerinde ve AİHM kararlarında da yer aldığı gibi, eylemleriyle davanın açılmasına neden olan yöneticilerine ceza verilmesi veya Hazine yardımından mahrum bırakılmasının daha doğru olacağına vurgu yapıldı.

        Beş yıl sonra yeni bir durumla karşı karşıyayız.

        Bir yanda adı, sanı ne olursa olsun kapatılması gerektiğine vurgu yapan ile parti kapatmayı doğru bulmadığını belirten siyasiler…

        Diğer yanda demokratikleşme adımları ve AB süreci…

        Bunun Millet İttifakı’nı ayrıştırmaya dönük adımlardı diye değerlendirenler de yok değil.

        Bu durumda da beklenen sonucu yaratmadı.

        İYİ Parti lideri Meral Akşener’in dosyanın içeriğine bakarak karar vereceklerine ilişkin çıkışı süreci tersine döndürdü.

        Nitekim AK Parti Grup Başkanvekili Cahit Özkan’ın HDP’nin hukuken kapanacağını açıklamasının bir gün sonrasında Grup Başkanı Prof. Dr. Naci Bostancı düzeltme yapma gereği duydu.

        Yetmedi, Özkan da 2023 seçiminde kurulacak sandığa işaret ettiğini belirterek, sözlerini düzeltti.

        AK Parti’de de bazı milletvekillerinin, HDP’ye tepki duymakla birlikte parti kapatmaya yönelik tutumları da bu bir diğer faktördü…

        ÖNCE ŞENTOP, ARDINDAN BAHÇELİ

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın evinde ziyaretiyle MHP lideri Bahçeli ile bu hafta içinde ikinci kez buluşmasının nedenlerinden birinin bu durum olduğuna yönelik iddialar dün oldukça fazlaydı.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün de TBMM Başkanı Şentop ile Külliye'de buluştu.

        Bu görüşmede de dokunulmazlık dosyalarının ele alındığı ileri sürülmüştü.

        Anlaşılan o ki Cumhurbaşkanı ile MHP lideri dün bütün bunları ele aldı.

        Nasıl bir yöntemle hareket edileceğini ise sanırım birkaç gün içinde anlarız…

        REKLAM

        Özellikle de AK Parti’nin kongresi öncesi bir kabine değişikliğinin olabilme ihtimalini de bir kenarda tutmak gerekiyor.

        Çünkü bugün bakanlık yapanlardan bazıları parti yönetimine girecekse, önceden görevinden ayrılması gerekiyor.

        Cumhur İttifakı’nın iki bileşeninden MHP’nin de AK Parti’den 6 gün önce, 18 Mart’taki kurultayı da dikkate alındığında bu ay oldukça hareketli geçeceğe benziyor.

        Diğer Yazılar