Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        EKONOMİNİN tartışılmaz kuralı her metada işlerliğini sürdürüyor.

        Hangisine daha kolay ve ucuza ulaşılıyorsa o tercih edilir...

        Bugüne kadar birçok ürün yurt dışından ucuzu ithal edildiği için yok oldu.

        Ya da yerlisi diğerleri kadar iyi olmadığı gerekçesiyle.

        En iyi örnek de muz...

        Çikita denilen cins, Anamur’un hoş kokulu ve diğerinden çok daha yüksek besin değerine sahip muzunun önüne geçti.

        Aynen oldukça çok çeşide sahip köfte ekmeğin yerini hızla hamburgerin alması gibi...

        Örnekleri makina parçalarından tutun da elektroniğe kadar çoğaltmak olası...

        Ancak aşıda da benzer bir durumla karşılaşma olasılığı hiç aklıma gelmezdi...

        FAZ AŞAMALARI

        Özellikle de Pfizer ile yapılan son anlaşmanın yerli aşı açısından beraberinde getireceği sorunun bu denli büyük olabileceği.

        Şunu baştan belirteyim Türkiye aşı konusunda ciddi bir bilgi ve insan potansiyeline sahip.

        Bunu koronavirüs salgını döneminde Türk doktorlarının, birçok ülke doktorlarından tedavi yöntemlerinde ne denli ileri olduklarını yaşayarak gördük.

        Avrupa’da birçok ülke sıkıntıya girdiği dönemde, Türkiye salgını ilk aşamada iyi karşıladı, ancak bilim insanlarının tavsiyeleri dinlenmeyince sonrası bildiğiniz gibi bugüne geldi.

        Aşı korusunda da durum farklı değil.

        Türkiye’nin çok iyi yetişmiş virolog ve mikrobiyologları ve enfeksiyon uzmanları aşı konusunda önemli işlere imza attı.

        İlk aşamada deney hayvanı bulmakta veya bazı malzemeleri elde etmekte çok gecikti.

        Örneğin bir aşı çalışması kobay fare ve gelincik bulmakta zorlandığı için altı ay bekledi.

        Sonunda 12 aşı çalışmasından altısı bugün önemli bir noktada.

        Bunun üçü de faz çalışmalarına başladı veya başlamak üzere...

        En önde gideni de Erciyes Üniversitesi’inde Prof. Dr. Aykut Özdarendeli ve arkadaşlarının geliştirdiği inaktif aşı...

        Faz-2 çalışması döneminde, bu aşamaya gelmek üzere olan diğer 2 aşı gibi çok büyük sorun yoktu.

        Çünkü bu aşamada 300 kişinin denek olması yeterli olduğu için laboratuvarda üretmeniz olası.

        Faz-3 döneminde ise fabrika da devreye giriyor; çünkü 10 binli sayılarda aşı üretilmesi ve uygulanması gerekiyor.

        Tabii bunun için de denek olacak sayıda kişiye de ulaşılması elzem...

        Nasıl ki Sinovac ve Biontech Türkiye’de Faz-3 çalışmasını yaptıysa benzer şekilde Erciyes aşısı için de farklı ülkelerin bulunması aşının gücünün artmasına yardımcı oluyor.

        TÜRK AŞISI 7’DEN FAZLA ÜLKEDE DENENECEK...

        Bu amaçla Sağlık Bakanlığı farklı ülkelerle temasa başlamış.

        Aktardıklarına göre Macaristan, Libya, Polonya, Pakistan, Azerbaycan, Arnavutluk, Ukrayna’dan olumlu dönüşler alınmış; buna bazı Orta Avrupa ve Baltık ülkelerinin de eklenmesinin söz konusu olabileceği belirtildi.

        Örneğin Ukrayna bu hafta içinde 45 milyonluk ülkesine ancak 3 milyon aşı bulabildiği gerekçesiyle Sağlık Bakanı’nı azletti.

        Bazı Afrika ülkeleri de aşıya ulaşabilmek için çırpınıyor.

        Buraya kadar bir sorun görünmüyor.

        DENEK SORUNU İÇERDE

        Denekler konusunda asıl büyük sorun ise Türkiye içinde...

        Nedeni de gelecek ay itibarıyla eğer ki anlaşmalar istenildiği gibi giderse 140 milyon doz aşıya 4 ay içinde ulaşılacak olunması.

        Sağlık Bakanlığı’nın önceki akşamki verilerine ilk doz aşı uygulanan 16 milyon, ikinci doz yapılan aşı miktarı da 12 milyona; yani toplamda 28 milyona ulaşmıştı.

        Eğer bu hızda ilerler ve yeteri miktarda da aşı tedariği gerçekleşirse günlük bir milyon aşı yapılması olası.

        Bu da demektir ki bir ay içinde 30 milyon kişiye daha aşı yapılabilir.

        Toplamda iki doz aşısını olan sayısı 60 milyona çıkabilir.

        Yerli aşı açısından asıl soru da burada başlıyor.

        Çünkü Faz-3 çalışmasına katılacak 10 bin üzerindeki kişinin bulunmasında ciddi sorunla karşılaşılacağa benziyor.

        Yani aşının insan üzerinde olumsuz etkisinin olup olmadığı, virüse karşı etkinliği ve yaşamımıza etkilerinin araştırıldığı Faz-3 çalışmasına katılacakların herhangi bir şekilde altta yatan hastalığının olmadığı gibi herhangi bir aşı da yapılmamış olması gerekiyor.

        BUGÜNDEN SÖZLEŞME Mİ YAPSAK?

        Bu denli aşı bolluğunun olduğu bir toplumda bu durumda yerli aşıya denek olacak sayıda kişinin kalması pek olası gözükmüyor.

        Başka ülkelerde aşılarını deneme olanakları var, ancak aşı eğer Türkiye’de en azından destek olarak kullanılacaksa Türk insanının immün sistemine etkisinin de görülmesi gerekiyor.

        Bu denli yaygın nüfusa yapılan aşı uygulamasının yerli aşıya gönüllü olacak denek insanı bulmakta zorlanacağı aşikar.

        Bunu aşmak için bugünden bazı kişilerle gönüllük anlaşmasının yapılmasını önerenler dahi var...

        Aşının bulunmaması hepimiz için büyük dert, bulunması ise bağımlılıktan kurtulmamızı sağlayacak yerli aşı için başka bir dert...

        Diğer Yazılar