Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        GÜVENLİK ve asker, her iki ülkeyi birbirine yakınlaştıran, hatta aradaki sorunları kaldıran en önemli kurum oldu.

        Washington önceki Başkanı Trump döneminde bir kenara itilen NATO ile Avrupa’ya dönerken, Ankara da bir süredir ayrı kaldığı batıya aynı yoldan tekrar ulaştı.

        Aslında 70 yıldır devam eden döngü dün bir daha hayat buldu.

        NATO’nun 2030 hedeflerinin belirlendiği reform paketine onay verildiği Zirve, müttefiklerin ilişki tazelendiği zemine dönüştü.

        ABD Başkanı Biden, NATO’nun “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” diye özetlenen 5. maddesinin “sapasağlam yerinde durduğunu” belirtip ekledi:

        “Beşinci madde kutsal bir yükümlülüktür. Bütün Avrupa bilsin ki ABD yanında...”

        Sadece Avrupa ile de kalmayıp, AB ülkeleri dışında kalan NATO üyesi Türkiye ve Kanada’yı da sözlerine ekledi…

        Bunu söylerken, “11 Eylül saldırılarının ardından NATO derhal ABD’nin yardımına koştu” cümlesi de beraberinde geldi.

        Sözünü ettiği, İkiz Kuleler saldırısını gerçekleştirenlerin Afganistan’da NATO gücü ile bulunup yok edilmesi...

        TÜRKİYE’NİN KİLİT ROLÜ

        Aslında NATO Zirvesi’nin en önemli konusu da yine Afganistan oldu.

        REKLAM

        Hem NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Zirve sonrasındaki basın toplantısında dile getirdiği gibi, Afganistan’ın Başkenti Kabil’deki Uluslararası Havaalanı’nın Türkiye tarafından kontrol altında tutulması....

        Gerekçe de ABD başta olmak üzere NATO’nun askeri kanadı Afganistan’dan ayrılıyor ancak, eğitim ve yardım amacını güden sivil kanadı bir süre daha kalacak.

        Onların geliş gidişi güvenli şekilde yapılması için ABD yeni bir görev gücü ile Kabil Havaalanı'nın kontrol altına alınmasını istiyor.

        Erdoğan- Biden görüşmesinin konularından biri de bu olmuş.

        Sorun teşkil eden konularda taraflar mevcut pozisyonlarını kayda geçirmiş ve konu orada bırakılmış.

        Kabil Havaalanı konusunda ise görüşmelerin sürdürülmesi kararı alınmış.

        Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da Pakistan ve Macaristan’ın da katılımıyla bu görevi paylaşmaya hazır olduklarını duyurdu.

        Biden da Erdoğan ile görüşmenin pozitif geçtiğini vurgularken, “Türkiye ile anlamlı bir ilerleme kaydedeceğiz” dedi.

        Beklenti Türkiye’nin Kabil Havaalanı’nın korunmasını devam ettirmesi.

        THK’NIN KONTROLÜNDEYDİ

        Devam ettirmesi diyorum, çünkü Türkiye NATO kapsamında Afganistan’da üstlendiği en önemli görevlerden biri Kabil Havaalanı...

        Bir süre Afganistan’da görev de yapan, Prof. Dr. Haldun Yalçınkaya dün sohbetimizde bu noktaya dikkat çekti:

        “Kabil Havaalanı’nın tüm güvenliği ve hava kontrolünü NATO kapsamında orada bulunan Türk Hava Kuvvetleri zaten uzun süredir yürütüyor. Sadece askeri de değil, bütün sivil hava trafiğini yürütüyor. Yeni bir misyon kurulursa mevcut görevini sürdürmüş olacak…”

        Prof. Dr. Yalçınkaya’nın vurguladığı bir diğer nokta da NATO’nun çekilmesi sonrası Afganistan’ın iç huzurunun Türkiye ile doğrudan ilgili olması.

        REKLAM

        Üzerinde durduğu Suriyelilerden sonra en çok sığınmacı kaçak yollarla Türkiye’ye gelmiş olan Afganlılar.

        Dolayısıyla Afganistan’daki huzur, bu göçün de artışının veya azalışının belirlenmesini sağlayacak.

        Türkiye de bu rolü tek başına üstlenmek yerine, Afganistan’da bugüne kadar olumsuz karşılanmayan Macar askerleri ile birlikte Pakistan’ın da görev üstlenmesini istiyor.

        Böylece Pakistan’ın arasının iyi olduğu Taliban engelini aşmayı amaçlıyor.

        Ancak mesele burada da bitmiyor.

        NATO Genel Sekreteri sivil mevcudiyetinden söz etmiş olsa da ABD’nin İncirlik’ten çok daha büyük Bagram Üssü Afganistan’da görevini yürütüyor...

        DOHA’DA TALİBAN İLE TEMAS

        Sorun ise Afganistan’da yönetime hakim olan Taliban son iki gündür yaptığı açıklamalarda:

        “Türkiye de NATO gücünün bir parçası onlarla birlikte Afganistan’dan çıkmalı...”

        NATO’nun Afganistan’da Kıdemli Sivil Temsilciliği görevini de üstlenen eski TBMM Başkanı Hikmet Çetin dünkü sohbetimiz sırasında bir gelişmeden söz etti.

        Dışişleri Bakanlığı’ndan bir heyetin geçmişte görüşmelere aracılık eden Katar’ın Başkenti Doha’da Taliban ile bu konuyu görüştüğünü bildirdi.

        Aldığı bilgiye göre Taliban’ın Kabil Havaalanı konusundaki tutumunu değiştirmemiş, “Uluslararası güç ile geldiniz, bütün güçler terk etmeli” duruşundan geri adım atmamış.

        NATO Zirvesi’nin sonuç bildirgesine de yansıdığı gibi bu konuda temaslar devam ettirilecek.

        YENİ TEZKERE GEREKİR Mİ?

        Mesele Taliban ile de bitmiyor...

        Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afganistan’da kalması için TBMM’den yeni bir Tezkere’ye ihtiyaç olup olmadığı da tartışılıyor.

        REKLAM

        Muhalefetin itirazı, Ocak ayında 18 aylığına uzatılan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afganistan’daki görevi ISAF kapsamındaydı.

        NATO bu görevi sona erdirdiğini duyurdu ve sivil mevcudiyeti için yeni bir görev tanımı getirdi.

        Bu nedenle de yeni bir Tezkere’ye ihtiyaç var.

        Tezkere’ye ihtiyaç duyulsa dahi Cumhur İttifakı’nın bileşenleri AK Parti ve MHP’nin TBMM’de yeteri sandalyesi var; geçmesi için salt çoğunluk yetiyor.

        Ayrıca Ocak ayında kabul edilen Tezkere, Cumhurbaşkanı’na, “hudut, şümul, miktar ve zamanı” konusunda tam yetki veriyor.

        ABD’YE DÜŞEN GÖREV

        Dolayısıyla Kore Savaşı’ndan bu yana Türk Silahlı Kuvvetleri NATO kapsamı içinde verilen Birinci Körfez Savaşı, Somali, Yemen dahil, görevlerin hepsini başarı ile yerine getirdi.

        Askeri gücü batı ile tıkanan ilişkilerinin açılmasında önemli bir tramplen oldu...

        Ancak NATO’nun meşhur 5. maddesini, “Kutsal yükümlülük” olarak gören ABD, Türkiye’nin terörle mücadele olmak üzere birçok alandaki taleplerine aynı karşılığı vermedi.

        Başkanı’nın ağzından dile getirdiği o kutsal yükümlülüğü Washington, sürekli “herkes benim için” yerine, “ben de ötekiler için varım” anlayışına da döndürebilse...

        Diğer Yazılar