Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İSTER, “CHP’nin 1989’a dönüşü”, dilerseniz iktidarın boş bıraktığı alana yerleşme adımı, muhalefet açılımı olarak değerlendirin.

        CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu dünkü HDP çıkışıyla, kendi partisi kadar, siyasetin birçok kesimini etkileyen önemli bir adımı da atmış oldu.

        Aslında rakibi Cumhur İttifakı bileşenleri tarafından sürekli sıkıştırılmak istendiği konuda da el rahatlattı.

        Bunun devamı gelir mi?

        CHP yönetimiyle dünkü sohbetimden anladım ki, bu zeminde kalınarak yeni söylemler geliştirilebilir.

        Ancak daha ilerisi söz konusu olmayacak.

        Burada dikkat çeken ise CHP liderinin açıklamasına, HDP’nin eski eş Başkanı Temelli’nin gösterdiği tutumdu…

        Şu kadarını söyleyeyim, bu konuda tepki göstereceği sanılan İYİ Parti’nin gerisine düşen açıklamaydı.

        HDP kadrolarının içinde bulunduğu durumun da özetiydi…

        Ne olduğundan başlarsam…

        CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, gazeteci-belgesel yapımcısı Günel Cantak’ın “Bay Kemal ve İttifakları” belgeseli için konuşurken, konu HDP’ye de gelmiş.

        Kılıçdaroğlu da bu kapsamda, 35-40 yıldır çözülemeyen Kürt sorunu için meşru bir organa ihtiyaç olduğunu belirtip şöyle demiş:

        REKLAM

        “Devlet dediğiniz kurum gayrı meşru bir organla muhatap olmaz. Erdoğan, bunu yaptı. Devleti İmralı (Öcalan) ile muhatap kıldı mesela… İmralı meşru bir organ değil. Meşru organ kimdir? HDP’yi meşru organ olarak görebiliriz. Eğer bu sorun çözülecekse meşru bir organla çözebiliriz…”

        MEŞRUİYET SORUNU

        Sezai Temelli’nin buna yaklaşımı ise “demokratik çözümün adresi ve asıl muhatabı İmralı’dır…” oldu…

        Yani diyor ki biz meşru organ olamadık…

        Bu bile son dönem HDP’nin seçmen nezdindeki durumunu özetlemeye yeter de artar bile…

        Bunu geçmişte örgüt ile bağlantılı biri söylemiş olsa bir anlam verirdim…

        Sol gelenekten gelen ve örgüt bağı neredeyse yok denecek kadar az olan birinin bunu dile getiriyor olması, HDP içinde “Türkiye partisi olmanın önündeki takozlar” olarak tanımlanan isimler üzerindeki özeleştiriyi de haklı çıkarıyor…

        GÜÇLÜ BİR HAMLE

        Nitekim, Kürt sorunu üzerine yıllarını vermiş akademisyenlerden Doç. Dr. Vahap Coşkun’un şu sözleri durumun özeti:

        “HDP’nin bu denli şeytanlaştırıldığı, hakkında kapanma davası açıldığı dönemde Kılıçdaroğlu’nun sözleri çok cesur bir hamle. İktidarı zorlarken, HDP’ye de meşru kimliğine uygun tutum sergilemesini öneriyor. Bu denli cesur bir çıkışa verilen cevap ne? Asıl muhatap İmralı demek ne anlama gelir? Bu sözün sonrasında kim seni niye muhatap alsın? HDP’nin meşru aktör olması bu kadar mı zor?”

        PROF. DR. BAĞLI: İYİMSER ROMANTİKLİK

        AK Parti’nin konuyla ilgili önemli isimlerinden akademisyen Prof. Dr. Mazhar Bağlı da Kılıçdaroğlu’nun sözlerini çok kıymetli bulduğunu belirtti.

        Sezai Temelli’nin tutumunu, “İyimser romantiklik” olarak yorumladı ve “Türkiye’nin Kürtlerle ilgili bir yol haritasına ihtiyacı var” dedi.

        REKLAM

        CHP’nin son dönem Erbil adımını ve hem uluslararası arenada, hem de içerde bu konuda psikolojik üstünlüğün yakalandığına dikkat çeken Prof. Dr. Bağlı, “Meseleyi bugün çözmek, yarın çözmekten çok daha kolay” dedi.

        HDP ile PKK bağının koparılmasının öneminin bir kez daha görüldüğünün de altını çizdi.

        DERVİŞOĞLU: HDP MEŞRUDUR

        İYİ Parti Grup Başkanvekili Musavat Dervişoğlu ise HDP’nin meşru bir parti olduğunu, bunun en iyi göstergesinin de TBMM’deki temsilinde görüldüğünü vurguladı.

        “HDP’li TBMM Başkanvekili oturumları yönetiyor ve hepimiz de onun yönetimine katılıyor muyuz? Bu meşru mu, gayrı-meşru mu tartışmasına en iyi cevaptır. HDP ile AK Parti arasına sıkışan seçmen çıkış yolunu, üçüncü alternatifi arıyor. Hiç kimse Kürt seçmen kitlesini HDP’nin sadık bendesi olarak görmesin. Siyasetin görevi onlara gidecek yeri göstermektir.”

        Dervişoğlu, Kılıçdaroğlu’nun bu kapsamda İmralı’yı gayrı-meşru olarak görmesini anlamlı bulduğunu ve desteklediğini belirtti…

        Kürt seçmeni kendi hanesine kimsenin yazmaya hakkı olmadığını, sorunların çözüm yerinin de gayrı meşru yerler dışında TBMM olduğunun da altını çizdi.

        Temelli’nin çıkışı aslında daha önce de aynı cümleyi farklı versiyonda söyleyen Kılıçdaroğlu’nun elini güçlendirdi…

        Siyasetin meseleye bakışı böyle…

        Peki, burada en aykırı olan kim?

        Diğer Yazılar