Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Osmanlı Tarihi’ndeki ilk ve tek belgeli recmin ayrıntıları, üç asır sonra ortaya çıktı. İşte, 1680’de Yahudi bir erkekle zina ederken basılan Müslüman bir kadın için verilen ve mahkeme defterine de kaydedilen recm kararı ve olayın ayrıntıları...

        İstanbul’da 17. yüzyılda yaşandığı söylenen Osmanlı Tarihi’ndeki tek belgeli recmin, yani zina yapan kadının toprağa gömülerek taşlanması cezasının ayrıntıları üç asır sonra ortaya çıktı. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Ömer Menekşe, “Marife” isimli dergideki makalesinde 1680’de uygulanan recm cezasının resmî belgesini yayınladı.

        KADINLARA karşı son günlerde gittikçe artan şiddet, şiddet ile doğrudan bir ilgisi olmasa da yine kadına karşı geçmişte vârolduğu söylenen bir hukukî uygulamayı, “recm” denen taşlayarak idam cezasını da gündeme getirdi. Gazetelerde ve TV’lerde arada bir recm, yani toprağa gömüp taşlayarak idam konusu tartışılıyor.

        Recmin İslam hukukunda yeralıp almadığı asırlar öncesinden buyana üzerinde tam olarak anlaşma sağlanamamış bir konu idi ve din âlimleri bu hususta ikiye bölünmüşlerdi. Bir kesim recmin Kur’an’da geçmemesi sebebi ile şeriatin getirdiği bir ceza olmadığını, diğer kesim ise hadiste geçtiğini ve Hazreti Muhammed’in recmi bir defa da olsa uygulattığını söylerlerdi.

        FARKLI KANUNLAR

        Padişahların çıkartmış oldukları kanunnâmelerde ve hükümdarlar ile devletin üst düzey idarecilerinin uygulamalarında zinaya verilen cezalar arasında farklar vardı. Meselâ, Fatih Sultan Mehmed zina yapandan para cezası alır, Yavuz Selim’in sadrazamı Lütfi Paşa zina suçlusu kadının cinsel organının dağlanmasını emreder, Üçüncü Ahmed “Fazla üzerlerine gitmeyin; tenbih edip korkuttuktan sonra bırakın” derdi. İkinci Bayezid ise hem kadının dayak yemesini hem de zina yapan erkeğin cinsel organının kesilmesini buyururdu.

        Ama asıl tartışma, Osmanlı döneminde kadınların recmedilip edilmediği hususunda idi ve bu konuda kayıtlı sadece iki örnek vardı: Kanunî Sultan Süleyman’ın tahtta bulunduğu 1522’de, Şehzade adında bir kadın ile Hıdır Ahmed isimli bir erkek Bursa’da zina suçundan recmedilmişlerdi.

        Recm ile ilgili ayrıntılı diğer kayda 17. asır tarihçisi Fındıklılı Mehmed Ağa’nın kaleme aldığı “Silâhdar Tarihi” isimli eserinde rastlanırdı ve kitapta 1680’de bir Yahudi ile basılan Müslüman bir kadının Sultanahmet Meydanı’nda recmedilmiş olduğu yazılıydı.

        1680’deki recm, tarihçiler arasında uzun seneler tartışma konusu oldu ve olaydan akademik yayınların yanısıra tarih dergilerinde de bahsedildi. Ancak hadisenin aslı ve recmedilenlerin kim oldukları konusu karanlıkta idi ve hemen her yayında değişik bilgiler veriliyordu. Bir yayında recmedilen kadının seferde bulunan bir yeniçerinin eşi olduğu söylenirken bir diğer yayında eski bir yeniçeri ile evli bulunan kadının suçunu vicdan azabı çekerek kendiliğinden itiraf ettiğinden, bir başkasında da mahalle halkının katıldığı baskından bahsediliyordu.

        ÖMER MENEKŞE YAYINLADI

        Sultanahmet Meydanı’ndaki recm hadisesinin ayrıntıları, bundan birkaç sene önce ortaya çıktı. Aslında “ortaya çıktı” değil “çıkmış” yahut “yayınlanmış” demek daha doğru olacak; zira bu konudaki makale “Marife” isimli akademik ve hakemli bir dergide yeralmış ve konuya merak duyan çok kişinin gözünden kaçmıştı.

        Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Ömer Menekşe’nin yazdığı “Osmanlı’da Zina Cezası Olarak Recm” başlıklı makalede, 1680’deki recmin bütün ayrıntıları anlatılıyordu ve makalede mahkeme kararının aslı da görüntüsü ile beraber yayınlanmıştı.

        17. asırda Avrupalı bir ressamın fırçasından zina

        yapan kadına verilen dayak cezasının infazı.

        YERE GÖMÜP TAŞLADILAR

        Ben, “Marife” dergisinde çıkan yazıyı, yayının üzerinden seneler geçtikten sonra görebildim ve az sayıda basılan bu akademik dergideki makaleden benim gibi haberdar olamayanlar için Ömer Menekşe’nin verdiği bilgileri burada özetlemek istedim.

        Menekşe’nin belgelere dayanarak yazdıklarına göre, hadise şöyle cereyan etmiş:

        İstanbul’un Aksaray semtindeki Muradpaşa Mahallesi’nde oturan Mehmed oğlu Abdullah, Rumeli Kazaskeri Beyâzîzâde Ahmed Efendi’ye gider ve karısı Mehmed kızı Ayşe’nin aynı semtte ipekçi dükkânı işleten Robin oğlu Mihail ile zina ettiği şikâyetinde bulunur. Mahalle halkının eve yaptığı baskında Ayşe ile Robin yatakta suçüstü hâlinde basılır, Beyâzîzâde’nin huzuruna çıkartılır, baskında hazır bulunan 23 şahit sanıkları “iş üzerinde” gördüklerini söyleyince Rumeli Kazaskeri Beyâzîzâde kadının recmine, erkeğin de kafasının kesilmesine hükmeder. Robin’in idamının ertesi günü Sultanahmet’teki Burmalı Sütun’un önünde Ayşe’yi de beline kadar toprağa gömüp recmeder, yani taşlarlar!

        Mehmet kızı Ayşe’ye verilen recm cezasının

        mahkeme sicilindeki kaydı.

        ELEŞTİREN DE ÖLDÜRÜLDÜ

        Ömer Menekşe’nin makalesi, Beyâzîzâde’nin hükümlerinde son derece sert olduğunu gösteriyor ve aynı dava ile ilgili olarak bir başka kişinin daha idam edildiği anlatılıyor...

        Diğer idamın ayrıntıları, şöyle: Başdefterdarlık kâtiplerinden Patburunzâde Mehmed Efendi, Beyâzîzâde’yi verdiği recm kararı sebebiyle eleştirir. Ama yaptığı eleştirilerin ardından “küfre giren bazı sözler ettiği” iddiası ile şikâyet edilir ve Beyâzîzâde bu defa Patburunzâde Mehmed Efendi’nin idamına karar verir. Verilen fetvayı zamanın hükümdarı Dördüncü Mehmed bir ferman ile tasdik eder ve Patburunzâde de ortadan kaldırılır!

        İşte, şimdiye kadar sadece söylenti seviyesinde kalan Osmanlı Tarihi’ndeki tek belgeli recmin öyküsü...

        BASKIN ÂNI RECM KARARINDA AYRINTILARIYLA ANLATILMIŞTI

        RUMELİ Kazaskeri Beyâzîzâde Ahmed Efendi’nin verdiği ve bugün İstanbul Müftülüğü Şer’î Siciller Arşivi, Rumeli Kazaskerliği 128/93 numarada bulunan recm kararında şahitlerin baskın ânında gördükleri bütün ayrıntılarıyla anlatılıyor ve karşılaşılan görüntünün “sürme çubuğunun sürmeye girdiği gibi” olduğu söyleniyor.

        İşte, günümüz Türkçesi ile kararın bir bölümü: “...İstanbul’da, Aksaray yakınlarında, Muradpaşa Mahallesi’nde oturan ve bu yazılı belgenin düzenlenmesine sebep teşkil eden Mehmed oğlu Abdullah Çelebi, şer’î mahkemede hâlen eşi olan ve şahsî hüviyeti ile bilinen Mehmet kızı Ayşe’nin huzurunda davacı olarak ‘Ayşe, bu Cemâziyülevvel ayının yirmi beşinci günü öğlen vakti, adı geçen mahallede bulunan evimin dışında olan küçük odada Balatkapısı’nda oturan ve şu anda duruşmada hazır bulunan Robin oğlu Mihail adlı Yahudi ile kendi istekleri ile zina ederlerken yakalandı. Bu durumun sorulup gereğinin yapılmasını talep ederim’ diye beyanda bulunmuştur:

        Mesele bunun üzerine Ayşe’ye sorulunca o da Yahudi ile adı geçen odada öğlen vakti beraber bulunduğunu ikrar, lâkin zinayı inkâr etmiş; Abdullah Çelebi’den bu durum için delil getirmesi istenmiş, o da aynı mahallede oturan güvenilir Müslümanlar’dan dört kişinin şahitliklerine başvurmuş, onlar da zikredilen gün, vakit ve yerde Ayşe’nin sırt üstü yatıp, Mihail’in de kendisiyle bilfiil ‘ke’l-mîli fi’l-mükhuleti’ yani ‘sürme çubuğunun sürmeye girdiği gibi’ zina eder halde olduğuna şahitlik etmişler ve herbiri olayı en ince ayrıntılarına kadar anlatmışlardır. Bunların da âdil ve şahitliklerinin muteber olduğuna dair mahallenin güvenilir kimselerinden 23 kişinin şahitlikleriyle adı geçen Ayşe’nin recmolunmasına hüküm verilmiş ve bu belge istek üzerine yazılmıştır. 27 Cemâziyelevvel 1091 (25 Haziran 1680).

        Şahitler: Mehmed Efendi bin Mehmed el-İmâm, Ömer Efendi ibn Ahmed, Ömer Efendi ibn Mustafa, Abdülkerim Efendi ibn Salih, el-Hâc Ahmed bin el-Hâc Abdurrahman, Selman bin Abdullah, Mehmed Çelebi ibn Haydar, Mehmed bin Abdullah, Receb bin Ali, Mustafa bin Mahmud, İsmail bin Himmet, Ahmed Ağa bin Mehmed, İsmail Ağa bin Mustafa, Ali bin Musa, Receb bin Ali, Ali Paşa bin Abdullah, Mehmed Paşa bin Veli, Şaban Paşa bin İbrahim, Şaban Efendi ibn Hüseyin, Himmet Paşa bin Ahmed, Ali bin Mahmud, el-Hâc Ali bin Hüseyin, İbrahim bin Hâc el-Bayram, Ali Paşa bin Mustafa, Mehmed bin Hasan, Mehmed Bey bin Ömer, Ebubekir bin Ömer, el-Hâc İbrahim bin Mehmed, Osman bin Abdullah, Mehmed bin Şaban, Ali Paşa bin Mustafa, İbrahim Paşa bin Ahmed, Ahmed Bey bin Ömer, Ali bin Mus ve diğerleri”.

        Diğer Yazılar