Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Pandemi derdi arttıkça artıyor, o arttıkça da necîp milletimizin tedbir, korunma vesaire gibi tedbirlere riayeti azaldıkça azalıyor!

        Günlerdir evden çıkmıyordum; geçen gün bir işimi halletmek için mecbur kalınca sarılıp, sarmalanıp, maske üstüne maske takıp Teşvikiye’ye gittim ve “tatlı hayat”ın içine düştüm. Kafeler ve restoranlar ağzına kadar dolu idi, millet ufacık masalara balık istifi üşüşmüştü, maske falan hak getireydi ve kesif sigara dumanları açık havada bile bulutu andırır hâle gelmişti.

        Cesarete bakın! Sanki dört bir yanımızda salgın falan yok, heryer ve herşey güllük-gülistan ve millet sokaklarda zafer şenliğinde! Ala ala heeeeyyy! Oleeee!

        Neyzen Tevfik’in bu kadar umursamaz, kafasız, beyinsiz ve ahmak güruh hakkında mükemmel bir kıt’ası ile bazı mısraları vardır ama yazmayacağım, zira yazacak olsam sokakları dolduran pandemi şovalyeleri anlamayacak, “Herif millete hakaret ediyor!” diyecekler...

        Biz bu umursamazlığa bir asır önce de kapılmıştık ve başımıza gelmeyen kalmamıştı!

        Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından dünyaya musallat olan “İspanyol Gribi” yahut “İspanyol Nezlesi” denen belâ Türkiye’ye de uğramadan edememiş ve sadece İstanbul’da 6 bin 835 kişi bu meret yüzünden can vermişti.

        Ama, bu sayı resmî idi ve o günlerde işgal altında bulunan şehirde zor-belâ belirlenebilmişti. Aksaray’daki, Suriçi’ndeki yahut Boğaz’ın ücra köylerindeki asıl kurban adedini bulabilmek için 6 bin 835’i en az dörtle, beşle, hattâ dokuzla, onla çarpmak gerektiği söylenirdi.

        REKLAM

        Daha önce yazmıştım: Çocukluk ve gençlik zamanlarımda, yani 1960’ların sonu ile 1970’lerde, o tarihten 40-50 sene önceki salgını İstanbul’da yaşayan, hattâ hastalığa yakalanıp şifa bulan aile büyüklerimden tutun ahbaplara, hocalara ve üstadlara kadar hayli kişi tanıdım ve anlattıklarını uzun uzun dinledim…

        1890’ların sonu ile 1900’lerin başlarında doğmuşlardı, “İspanyol Nezlesi” denen belânın dünyayı kırıp geçirdiği senelerde 20-25 yaşlarında idiler; bana o günleri anlatırken yetmişlerine, haydi bilemediniz yetmiş beşlerine gelmişlerdi, hafızaları ve hatıraları pırıl pırıldı, çektikleri dertten sanki dün imişcesine bahsederlerdi…

        Salgın, İstanbul’da zengin-fakir, asker-sivil, genç-yaşlı demeden ve sosyal sınıf farkı da gözetmeden hemen herkesi, özellikle iki bölgeyi vurmuştu: Yahya Kemal’in “Ücra ve fakir İstanbul” dediği Suriçi’ndeki semtler ile zengin mekânları, o senelerde konaklarla dolu Nişantaşı, Fatih gibi semtleri ve yalılar beldesi Ortaköy-Bebek arasındaki mahalleyi andıran konakları...

        SOKAK SEVDASI YÜZÜNDEN

        Millet korkudan evlerine kapanmıştı ama ilk salgının şiddeti geçince aynen bugün olduğu gibi sokak aşkı depreşti, erkekler “Bitti, kurtulduk” deyip kendilerini sokağa attılar.

        Salgın, o senelerin nisbeten uzak semtleri olan Boğaz’ın Anadolu sahillerine, Kanlıca, Kandilli, Beykoz taraflarına ve Kadıköy’ün ilerisindeki yerlere, meselâ Erenköy ile Bostancı’ya pek ulaşamamıştı. Ama, bulaştırma vazifesini Rumeli yakasının varlıklı sâkileri hallettiler, evde kalmaktan bunalanlar Erenköy taraflarındaki köşklere taşındılar ve salgını da beraberlerinde götürdüler. Evlerin kapıları bohçacı, kalaycı, bilmemneci tâifesine açılınca da ikinci dalga gelip çattı! Bizdeki tam sayıyı bilmiyoruz ama dünyanın dört bir tarafında 30 ilâ 40 milyon arasında kişi can verdi ve bunu iki dalga daha takip etti…

        İşin ciddiyetini ve tehlikesini anlamayan İstanbullular sokaklara taştığı için böyle kırım kırım kırıldılar fakat devlet bütün bu hay-huy içerisinde hiç gecikmeden, salgının daha ilk günlerinde aklı başında bir karar aldı ve bütün okulları tatil etti!

        REKLAM

        Aşağıda, bugün Osmanlı Arşivleri’nde MF.MKT.1229-45-2 numarada muhafaza edilen bu kapatma kararının tam metnini günümüzün Türkçesi’ne naklederek veriyorum...

        Maarif Vekâleti’nin, yani o zamanın Milli Eğitim Bakanlığı’nın 1918 Aralık’ında İstanbul Maarif Müdürlüğü’ne gönderdiği yazıda şöyle deniyor:

        “İspanyol Nezlesi’nin kesb-i şiddet etmesi (şiddet kazanması) üzerine bilumum resmî ve gayrıresmî mekâtibin (mektepleri) iş’âr-ı âhıre değin (bir sonraki bilgilendirmeye kadar) derakap (hemen) ve müsta’celen (sür’atle) tatillerine dair Sıhhiye Vekâlet-i Celîlesi’nden (Sağlık Bakanlığı’ndan) vârid olan (gelen) 8 Kânunevvel 334 (8 Aralık 1918) tarihli ve 22920/18 numaralı tezkere sureti irsal kılınmış (gönderilmiş) ve keyfiyet matbuat (basın) ile de ilân edilmiş olmakla beyân-ı mâlûmat olunur (bildirilir) efendim”.

        İspanyol gribi yüzünden kapatılan okulların ne zaman açıldıklarının belgesini bulamadım ise de, sizleri bu ilk kapatma kararından haberdar etmek istedim...

        İspanyol gribi salgını yüzünden 1918 Aralık’ında İstanbul’daki bütün okulların kapatılma kararı (Osmanlı Arşivleri, MF.MKT.1229-45-2).
        İspanyol gribi salgını yüzünden 1918 Aralık’ında İstanbul’daki bütün okulların kapatılma kararı (Osmanlı Arşivleri, MF.MKT.1229-45-2).

        Diğer Yazılar