Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İttihadçılar'ın Birinci Dünya Savaşı sonrasında ayakta kalabilmek maksadı ile Almanya'ya götürdükleri iddia edilen ama artık izine bile rastlanamayan servetin öyküsü.

        Bugün müttefikliğimizi ve güvenilirliğimizi tartışan Almanya ile Birinci Dünya Savaşı'ndaki ittifakımızın ardından yaşadığımız ama ayrıntıları şimdiye kadar bir türlü ortaya çıkmamış olan bir muamma vardır: İttihad ve Terakki liderlerinin dünya savaşı sonrasında Berlin'e götürdükleri iddia edilen yüksek miktardaki paranın âkıbeti...

        Devlet adamlarımızın telefonlarını dinlettiği ortaya çıkan Almanya şecaat arzedenin sirkatini söylemesi misâli bir başka iş daha etti ve Türkiye'nin "müttefik" olduğunu ama "dost sayılamayacağını" söyledi.

        "Almanya" dendiğinde, bizde sıradan olmaktan ziyade tarihî ve geleneksel bir müttefik ve Birinci Dünya Savaşı'ndaki silâh arkadaşımız hatırlanır. Türkiye'nin kaderine 1913'ten itibaren hâkim olan İttihadçılar'ın Almanya'ya duydukları hayranlığın neticesinde savaşa bu ülkenin yanında girdiği ve savaşın ardından gelen çöküşü de beraberce yaşadığımız söylenir.

        Ama, vaziyet aslında hiç de böyle değildir, zira uzun zaman önce açılmış fakat tarihçilerimiz tarafından üzerinde yeteri kadar çalışılmamış olan Alman arşivleri, Berlin ile kurduğumuz ittifakın ve savaşa girişimizin çok daha başka şartlar altında gerçekleştiğini göstermektedir.

        AYAK BAĞI GÖRDÜLER

        Kısaca anlatayım:

        Türkiye, dünya savaşı öncesinde bir ittifak arayışına girmiş ve kendisine İngiltere'nin yanında yer bulmaya çalışmıştır. İttihad ve Terakki'nin liderleri İngilizler ile temasa geçmiş ve "Sizin tarafınızda olmak istiyoruz" demişler ama talepleri reddedilmiştir. Reddin gerekçesi, İngilizler'in Osmanlı Ordusu'nu zayıf görmeleri ve bir savaş hâlinde "ayak bağı" olacağını düşünmeleridir!

        İttihadçılar, işte defalarca uğradıkları bu reddin ardından Almanya'ya yanaşmışlardır! Türkiye'de gerçi 19. yüzyılın sonlarından itibaren bir Alman askerî heyeti vardır ama Berlin de Londra gibi düşünmüş ve Türkiye ile ittifak kurmayı istememiştir. İstanbul'daki Alman Büyükelçisi Baron von Wangenheim'ın Berlin'e defalarca "Aman böyle bir iş etmeyelim, Türkler savaşta işlerimizi güçleştirmekten başka bir işe yaramazlar" meâlinde raporlar göndermesine rağmen İslâm dünyasının İngiltere'ye karşı cihad ilân etmesi hevesine kapılan Alman İmparatoru Wilhelm ittifak kararını bizzat vermiş ve Berlin ile silâh arkadaşlığımız bu sayede kurulmuştur.

        Enver Paşa (ortada kalpaklı), Yavuz zırhlısının güvertesinde Alman İmparatoru Wilhelm ile.

        Cemal Paşa, bir Almanya ziyaretinde Türk ve Alman denizcilerle.

        ERMENİ PARASI İDDİASI

        Birinci Dünya Savaşı'nın ardından kosoca bir imparatorluğu kaybetmemiz ile neticelenen ittifakın ayrıntılarını burada anlatmayacak ama beni senelerden buyana kurcalayan, elde bulunan bazı belgelere rağmen şimdiye kadar hep muamma olarak kalan ve üzerinde 90 küsur seneden buyana ciddî bir araştırma yapılmayan daha başka bir meseleyi hatırlatacağım: İttihadçılar'ın savaş sonrasında Almanya'ya götürdükleri ve orada buharlaştığı söylenen yüksek miktardaki paralarının âkıbetini...

        İttihad ve Terakki'nin Birinci Dünya Savaşı'nda uğradığımız yenilgiden sorumlu tutulan lider kadrosunun çoğu, yenilginin ardından Türkiye'yi terkederek Almanya'ya gitmişti. Gidenlerin başında Enver, Talât ve Cemal Paşalar gibi savaş senelerinde memleketin kaderine hâkim olmuş isimler de vardı.

        Parti, 1918'in sonlarında gerçi kendini resmî olarak feshetmişti ama İttihadçılar faaliyetlerine bir müddet Avrupa'da devam etmek niyetindeydiler.

        İşte, aslı hâlâ ortaya çıkmamış olan yüklü miktardaki paranın Almanya'ya bu maksatla götürüldüğü söylenir ama sözkonusu paranın hakikaten gidip gitmediği, hattâ cinsi, yani sıradan banknot mu yoksa altın mı olduğu bile tartışmalıdır. 1915 olaylarının kurbanları, yani Ermeniler, paraların Ermeniler'in elkonan milyonlarca altın tutarındaki servetleri olduğunu iddia ederler ise de Anadolu'nun tehcire uğrayan fakir Ermenileri'nin elinde bu kadar yüksek meblâğın bulunması akla uygun gelmemektedir.

        AKIBETİ ORTAYA ÇIKMADI

        İttihadçılar'a ait olan ve bugün elimizde bulunan bazı belgeler, götürüldüğü iddia edilen paranın meblâğı hakkında bir bilgi vermiyor ama partiyi ayakta tutmak ve yeniden iktidara gelmek maksadı ile rahatça kullanıldığını gösteriyor.

        1970'li ve 80'li senelerde hayatta olan ve İttihad ve Terakki çevresine mensup bulunan kişiler, onlarla o günlerde yaptığım sohbetlerde teşkilâtın Almanya'ya para transfer ettiğini doğrulamışlardı. Sürgünde yaşayan İttihadçılar maddî bakımdan gayet sıkıntılı günler geçirmiş, hattâ bir zamanlar Türkiye'nin kaderine hükmeden bazıları ekmek parası uğruna Almanya'da rençberlik ve sokaklarda sigara satıcılığı bile yapmış ama bu paraya şahsî ihtiyaçları için hiçbir zaman dokunmamışlardı.

        Sözkonusu paranın Almanya'ya nasıl gittiği, tamamının harcanıp harcanmadığı ve şayet harcanmadı ise bazıları Ermeni kurşunları, bazıları da İstiklâl Mahkemesi'nin kararları ile canlarından olan İttihadçılar'ın lider kadrosunun ardından, kalan meblâğın ne olduğu konusu da şimdiye kadar ortaya çıkmadı.

        İTTİHADÇILARIN YAZIŞMALARI

        Bu sayfadaki kutularda, İttihadçılar'ın Almanya'daki paraları ile ilgili bazı belgeler yeralıyor. İlk belgede Enver Paşa'nın sürgündeki kader arkadaşlarına yapılacak ödemelerle ilgili talimatı, diğer belgelerde de Berlin'de 1921'de Ermeniler tarafından katledilen Sadrazam Talât Paşa'nın eşi Hayriye Talât Hanım'ın cinayetten seneler sonra, bu para ile ilgili olarak Hitler dönemi Almanyası'nın önde gelen mensupları ile yaptığı bir yazışması yeralıyor.

        Enver Paşa, Türk ve Alman askerî yetkilileri ile bir davette.

        Enver Paşa'nın Moskova'dan gönderdiği ödeme talimatları

        Paşa, sürgün günlerinde kullandığı "Ali" takma ismi ile Moskova'dan Berlin'e gönderdiği ve orijinali bugün Türk Tarih Kurumu'nda bulunan bu yazısında, dâvâ arkadaşlarına yapılacak ödemeler konusunda talimat veriyor:

        "Berlin'de Kamil ve Rusuhi Bey kardeşlerimize,

        Bir sonraki duyuruya kadar Berlin'deki depomuzdan aşağıdaki harcamaların (Mark olarak) yapılması rica olunur:

        20000: Berlin Merkez Hey'eti emrine

        2500: Genel Merkez üyelerinin Arapça ve Fransızca gazetelerde yazılarını üstlenen Şekip Arslan Bey kardeşimize

        2500: Rüsuhi Bey kardeşimize

        3000: Bahaeddin Şakir Bey ailesine,

        3000: İstanbul'da Talât Paşa ailesine,

        3000: İstanbul'da eski Beyrut valisi Azmi Bey'in ailesine,

        6000: İstanbul hey'et-i merkeziyesi emrine,

        5000: Malta'dan çıkan arkadaşlara yardım (Halil, Şükrü, Ahmed Nesimi veya Hacı Adil Beylerden hangisi ile haberleşme mümkün olursa yardım o vasıtayla yapılacaktır)

        5000: Malta'da hâlen tutuklu sivil ve asker arkadaşlara yardım (Bu para Kara Kemal, Midhat Şükrü veya vali Bedri Beyler'den birinin adresine gönderilmelidir.)

        TOPLAM: 50000.

        Ali"

        Talât Paşa'nın hanımı 90 bin İngiliz lirasının izini arıyor

        SADRAZAM Talât Paşa'nın eşi Hayriye Talât Bafralı'nın arşivinde, 1930'lu senelerde Alman bankalarında kaybolan hesaplar ile ilgil olarak Alman yetkililer ile yaptığı temaslara ilişkin belgeler bulunuyor.

        Hayriye Talât Hanım, temaslarında Birinci Dünya Savaşı kahramanlarından General Erich Ludendorff'un desteğinden istifade ediyor ve Almanya'da hem imparatorluk, hem de Nazi döneminin önemli bir diplomatı olan Curt Prüfer ile temasta bulunuyor.

        (Birinci fotoğraf; Talât Paşa (sağdan ikinci) ve eşi Hayriye Talât Hanım, Berlin'de sürgünde. (İkinci fotoğraf; Curt Prüfer.)

        İkinci Dünya Savaşı sonrasında Ruslar tarafından tutuklanacak ve hayatı 1952'de esrarlı bir şekilde noktalanacak olan Curt Prüfer, Talât Paşa'nın hanımına 10 Temmuz 1934'te kaleme alığı mektupta sözkonusu meblâğın mevcudiyetinden bahsediyor ve yaşanan bir faiz problemini anlatıyor.

        Prüfer, Alman Dışişleri Bakanlığı antetli bir kâğıda yazdığı mektubunda şöyle diyor:

        "Pek muhterem hanımefendi,

        Deutsche Bank'a ve Disconto-Gesellschaft'a, (Almanya'da 1851'de kurulan ve 1929'da Deutsche Bank'ın bünyesine alınan bir finans kuruluşu) sizinle ilgili meseleyi yeniden tedkik etmeleri için ricada bulundum. Banka, sizin son aylardaki en yüksek miktarda döviz kurunu elde etmenizden hareket ediyor. Daha önce kur daha yüksek iken durumunuzla ilgili olarak sizi birkaç defa görüşmeye davet etmişler ama bu davetlere maalesef cevap vermemişsiniz.

        Banka, bonolarınızı son aylarda elinizden en yüksek değerden çıkarttığınızı düşünüyor. Yeni gelen bonolar konusunda sizi zorlamadı, kaybınızı azaltmak maksadıyla ve sizin için daha iyi olacağı düşüncesi ile kurun daha yükselmesini bekleme kararı verdi, İstanbul Şubesi'ne de iyi netice alınması için ricada bulundu.

        Dostça hürmetler ve selâmlarımla

        Hürmetkârınız,

        Prüfer"

        Prüfer'in çabalarından bir sonuç çıkmamış olacak ki, Hayriye Talât Hanım 15 Ekim 1935'de Deutsche Bank'ın başında bulunan Dr. Von Stauss'a yine mektupla başvuruyor ve bankada kaybolan ama o dönem için ciddî bir meblâğ olan 70 bin İngiliz poundunun âkıbetini soruyor:

        "Muhterem Doktor!

        Büyük kıymet verdiğim Almanya'dan ayrılmadan önce, merhum eşime ve bana gösterdiğiniz dostluktan ve yardımlarınızdan dolayı teşekkürlerimi yazılı olarak sunmayı görev addediyorum.

        Bu münasebetle, vaadetmiş olduğunuz mektubu İstanbul'daki şubenize kısa zamanda göndermenizi rica ediyor, şubenin üzerine kalın bir çizgi attığı ve tahminime göre 70 bin pound olan varlığımın tarafıma verilmesi hususunu da bilgilerinize sunuyorum.

        Size ve saygıdeğer ailenize en içten dileklerimi ve selâmlarımı takdim ediyorum.

        Her zaman sadık ve müteşekkir dostunuz kalacak olan,

        Bayan Talât Paşa"

        Hayriye Talât Hanım'ın bütün çabaları boşa çıkacak, İttihad ve Terakki'nin Almanya'da vârolduğu söylenen serveti buharlaşacaktı.

        Diğer Yazılar