Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GEÇTİĞİMİZ hafta Trump’ın açıkladığı ABD’nin güvenlik strateji belgesinde Türkiye’nin adının geçmemesi “kötünün iyisi” olarak yorumlansa da metni baştan sona okuduğunuzda bazı yerlerde Türkiye’den bahsetmemek için çok özel bir çaba sarf edildiğini, bunun da adeta Türkiye’yi yok sayma adına yapıldığını görüyorsunuz. Sanki Washington’a boyun eğmeyen Erdoğan yönetimine gözdağı vermek, küçümsemek, burnunu sürtmek amacı güdülmüş. İşin komiği Washington’da kimsede nabız ölçme yeteneği kalmamış gibi görünüyor, zira bu yöntemlerin Tayyip Erdoğan’ın karakterinde tam da ters teptiğini siyaseti biraz takip edenin öğrenmiş olması gerekir.

        Mesela Avrupa başlığı altında DEAŞ’ın saldırısına uğrayan ülkeler sayılıyor ama Türkiye yok. Halbuki en çok kurbanı Türkiye vermedi mi? Fırat Kalkanı operasyonuyla bu örgüte en büyük darbelerden birini yine Türkiye indirmedi mi? Ama hayır, rapora göre sanki Ankara dünya üzerinden silinmiş. Hadi diyelim Avrupa başlığına konulmadı, Ortadoğu’da nasıl olur da en önemli aktörlerden biri ve NATO üyesi olan Türkiye’nin adı geçmez? Sadece “Mısır ve Suudi Arabistan’a destek olunacağı” söylenir? Sadece bu rapor bile Washington’da Türkiye ile ilgili şimdiye kadar görülmemiş, normalin çok dışında bir yaklaşımın pişirildiğini gösteriyor.

        *************

        KUDÜS KARARI BU DENKLEMİ NASIL ETKİLER?

        BU rapor BM Genel Kurulu’nun Kudüs oylaması öncesinde hazırlandı. Acaba Türkiye’nin önayak olması ile Trump’a hep birlikte “Orada dur” denmesi Beyaz Saray’ın Ankara’ya yönelik tavrını nasıl etkileyecek? Zaten son derece sıkıntılı olan ilişki düzeyi daha da mı aşağı çekilecek yoksa Washington kendi içinde bir muhasebe mi yapacak?

        Türk-Amerikan ilişkilerini yakından takip eden Washington ve Ankara’daki kaynaklarım ilk akla gelenin Trump yönetiminin Türkiye’ye yönelik tepkisinin artacağı ve bunun ilişkileri daha da kötü bir noktaya sürükleyeceği olsa da gelişmelerin bunun tersini göstereceği kanaatindeler. Kudüs krizinde Türkiye’nin ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İslam dünyası üzerindeki etkisi ve kararlı-bağımsız politikasının yadsınamayacak olduğu açıkça görüldü. Bölgesindeki halklar üzerinde böylesine etki sahibi bir liderin Rusya ile de son dönemde yakın ilişkileri olması Washington’da şimdiden birilerini mevcut politikaları gözden geçirmeye itiyor. ABD tam da Ortadoğu’ya bir iddia ile geri dönme hazırlığındayken Türkiye’nin kaybedilemeyecek kadar önemli olduğunu görüyor. 2018 yeniden çok yönlü ittifakların güçlendiği bir yıl olabilir...

        *************

        PARİS VE DALİDA

        SELÇUK’un meşhur trompetçi İbrahim Maalouf ile dünkü HT Pazar için yaptığı röportaja bayıldım. Kendi merakını yansıttığı detaylı sorular ve belli ki çok severek yazdığı metin nefisti... Yılın bu zamanında Paris buz gibiyken, o stüdyoda Dalida şarkılarını birinci elden dinlediği için de onu kıskandım.

        Albüm henüz elime geçmedi ama ilk fırsatta dinlemek için sabırsızlanıyorum. Dalida’nın çıkış şarkısı Bambino’yu Maalouf da birinci parça yapmış. Bence çok iyi bir başlangıç... Albümün tam ortasına sanatçının Amerika’ya açıldığı “Laissez-moi danser”yi koymasını da sevdim. Genç sevgilisini anlattığı o damardan “Il venait d’avoir 18 ans”dan sonra havayı dağıtmak için daha iyi bir seçim olamazdı.

        Ben bu aralar Dalida’nın “Une femme a quarante ans” şarkısına takıldım. (Neden acaba?-NA) O parçayı ve bir de çok sevdiğim “Gigi L’Amoroso”yu da albüme koysa gönlümü tam fethederdi Maalouf...

        *************

        UCUZ ET TATMİN EDİYOR MU?

        GEÇTİĞİMİZ hafta ucuz et satan A101 mağazalarında kıymanın fazla geldiğini, kuşbaşının ise hemen bittiğini, bunun sebebinin de kuşbaşının hazırlanma süresinden kaynaklandığını yazmıştım. Konu üzerine öyle çok mail aldım ki...

        Bir kısmı uygulamadan memnuniyetini dile getirenlerin mail’leri. Ancak birçok kişi de ucuz etin sinirli ve sert olduğundan yakınıyor. “Çekilmiş kıymayı gidip bir daha çektiriyoruz, o da macun gibi oluyor” diyen de var, “Etin bonfile gibi kıymetli taraflarını alıp geri kalanını ucuz et diye veriyorlar” yakınması içinde olan da... Acaba her markete aynı kalite et gitmiyor mu? Bu işin bir standartı var mı yok mu?

        *************

        KENDİNİ FARE ZANNEDEN KEDİ

        BİZİM kedi Garfield bayağı bir ele gelir oldu. Artık o minik halinden eser yok. Önüne her gün 10 kez mama koysanız anında mideye indiriyor. Üstelik buna rağmen tokluk hissetmeyip bir de tezgâhların üzerinde av peşinde koşan panter gibi geziniyor.

        Çift karakterli bir bıdık bu sanki. Ama insan kızamıyor. Ne yapsın zavallı, bütün gün arkasında Ela ve Yasemin cadısı. O koşuyor, bizimkiler kovalıyor. Bu yüzden hayvan gündüzleri hiperaktif. Hatta her delikten girmeye çalışan bir fare adeta. Bir gün kütüphanenin rafının arkasında buluyorum, diğer gün giysi dolabının alt çekmesinde.

        Ancaak... Akşam olunca işler değişiyor. Karanlık çöküp bizimkiler uyuyunca tatlı, sakin bir kedi oluveriyor. Bütün gün insanı delirten, elleri kolları tırmık içinde bırakan o değil sanki... Bakın fotoğrafa, ne masum, ne uysal değil mi?

        Diğer Yazılar