Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye çok ilginç bir seçim süreci yaşadı. Artık son viraj. 3 gün sonra sandığa gidiyoruz. Bu seçimden beklentilerimi ve seçim ertesi ile ilgili tahminlerimi yarın daha detaylı yazacağım. Bugün hafta başından beri sokaklardaki hava üzerine birkaç şey söylemek istiyorum.

        Son haftayı insanların arasına karışarak, tesadüfi yürümelerle geçirip gözlemlemek istedim. Pazartesi gündüz Bağdat Caddesi’nde yürüdüm. Akşam Beyoğlu’nda, Yunanistan Başkonsolusluğunda bir davet vardı, çok kalabalıktı ve herkes seçimi konuşuyordu. Sonrasında ise İstiklal’in kalabalığına karışıp epey dolaştım.

        Salı günü Ümraniye’den Çengelköy’e, Çengelköy’den Üsküdar’a yürüdüm, oradan büyük bir Marmaray turu yaptım. Hem Halkalı’ya kadar gittim hem de Yenikapı’dan Taksim hattına geçerek 4. Levent güzergahına uzandım.

        Çarşamba Şişli’den Fulya’ya, Fulya’dan Taksim’e çıktım. Sokak sokak gezdim. Afişlere göz attım, seçim otobüslerini gözlemledim.

        EN ÇOK GÖRÜNEN PARTİ

        İzlenimlerim şöyle:

        AK Parti’nin kampanyası diğer partilerden çok daha fazla görünür. Seçim otobüsleri neredeyse her 5 dakikada bir geçiyor. Yalnızca güçlü olduğu bölgelerde değil, her yerde bu böyle. Şişli’de Sarıgül’ün kuvvetli bir kampanyası var ama AK Parti adayının posterleri ve otobüsleri de çok yoğun.

        Beşiktaş’ın göbeğinde Cumhur İttifakı büyük bir seçim masası kurmuş. CHP’nin en güçlü olduğu yer Beşiktaş, önceki kampanya dönemlerinde AK Parti standına sataşmalar yaşanmıştı ancak bu kez AK Parti burada bile CHP’den daha görünür.

        HANGİ ADAYIN AFİŞİ HER YERDE?

        Dolaştığım yerler arasında CHP’nin seçim izini en fazla Bakırköy’de gördüm. Mevcut başkan ve CHP’nin adayı BülentKerimoğlu ilçeyi baştan sona kendi afişleri ile donatmış. Otobüslerin yoğunluğu da fazla.

        Bağdat Caddesi’nde CHP’nin Kadıköy adayının afişleri dağıtılırken bir grup kadının o afişleri nasıl büyük bir heyecan ve hırsla aldıklarına şahit oldum. Birbirlerine şöyle diyorlardı: “Burası bizim, burayı katiyen onlara vermeyeceğiz.”

        HERKESİN KONUŞTUĞU KONU

        Konsolosluktaki davette çok farklı siyasi profillerden insanlarla sohbet ettim. Genel olarak herkeste çok gergin geçen seçim sürecinin verdiği yorgunluk ve tedirginlik vardı. “Artık kavga bitsin” modunda birçok kişiyle karşılaştım. Ama en çok konuşulan konu 31 Mart'tan sonra ekonominin ne olacağı. Sonuç nasıl çıkarsa çıksın herkes bu konuda karamsar. İyimser tahminde bulunana rastlamadım.

        Siyasetteki gergin dile karşı ben sokakta herhangi bir gerginlik görmüyorum. Hatta 24 Haziran öncesine kıyasla ortalık daha sakin, sessiz. Sert kampanya dili toplumu sertleştirmemiş gibi görünüyor. Galiba toplum artık siyaset yorgunu.

        Son 10 yılın tahmini en güç seçimine giriyoruz. Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok yerde adayların arasındaki puan farkı çok az görünüyor. Sandık bu kez çok heyecanlı olacak.

        Ancak sonuç ne olursa olsun bunun bir yerel seçim olduğunu unutmazsak hepimiz açısından çok daha sağlıklı bir Nisan ayına uyanırız…

        Yarın olası sonuçlar üzerinden Türkiye’nin önümüzdeki 4.5 yılında neler yaşanabileceğine dair tahminlerimi yazacağım.

        REKLAM

        ***

        Eşi çocuk bakıyor, kendisi Başbakan

        Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern hakkındaki düşüncelerimi geçen hafta “Hayran Olduğum Kadın Başbakan” adlı yazımda anlatmıştım. Dün de Ertuğrul Özkök Ardern için “dünya lideri” demiş.

        Ben bu kadını takip ettikçe hakkında her gün yeni ve ilginç şeyler öğreniyorum.

        Örneğin hayat arkadaşı Clarke Gayford Yeni Zelanda’da meşhur bir radyocu ve televizyoncu. Balıkçılık üzerine programlar yapıyor. Gayford 2017’de Guardian için yeni hayatını anlattığı bir yazı yazmış ve şöyle demişti:

        “Partnerinizin bir pazar sabahı evde otururken Donald Trump’tan telefon almasını sürreal bir durum olarak tanımlamayıp ne yapacaksınız? Bizim kedi evin içinde zıplarken ABD Başkanı arıyor ve telefon bağlanırken ses çıkarmasın diye kediyi ben yan odaya almaya çalışıyorum.”

        Jacinda Ardern Başbakan seçildikten sonra doğum yaptı. Bebeğini BM Genel Kurulundaki toplantıya getirerek tarihe geçmişti, hatırlarsanız.

        Ancak bebeğe bakmak için temposu fazla yoğun. O nedenle Ardern’in doğum izninden sonra bebeğin bakımını Geyford üslenmiş. Yani Ardern’in partneri şu sıralar bir “stay-in father”, Türkçesi: “ev adamı”. Bu iş bölümü Yeni Zelanda’nın toplumsal cinsiyet rolleri açısından da ne kadar eşitlikçi olduğunu gösteriyor.

        REKLAM

        ***

        O ülkeden yüzbinler şu sıra Türkiye’de

        Nevruz dolayısıyla İstanbul’da bir İranlı ve Azerbaycanlı turist akını yaşanıyor. Önceki gün Taksim’deki kalabalık inanılmaz boyutlardaydı. Sokakta yürüyenlere kulak kabarttım, çoğu Farsça konuşuyordu. Sonra İstiklal’de mekan sahibi bir arkadaşıma sordum. “Nevruz dolayısıyla İran ve Azerbaycan’da tatil var ve Türkiye bu ülkelerde diziler nedeniyle her yıl daha da popülerleşiyor. Bu yıl rekora koşuyoruz” dedi.

        İstanbul’da adeta paralel evrenler yaşanıyor. Yalnızca turistler gelmiyor, farklı turist profilleri farklı organizasyonları da İstanbul’a çekiyor. Mesela ben bu vesileyle İran’da çok sevilen, Los Angeles’ta yaşayan İranlı şarkıcı Hengame’nin son 10 günde İstanbul’da 3 konser programı olduğunu öğrendim. İlkini 3 gün önce vermiş, diğer ikisi ise bu hafta sonu.

        İran’daki baskı rejiminden bunalan İranlılar için Türkiye ve başta İstanbul adeta bir rahatlama ve özgürleşme vahası. Bunun yanı sıra çeşitli Arap ülkeleri de dizilerde görüp hayran oldukları dünyaları bulmak için İstanbul’a geliyor. Ben son dönemde sıklıkla başta Çin, Kore ve Tayvan olmak üzere Uzakdoğulu turist sayısında da artış görüyorum. Avrupalı turist hala görece az, birkaç yıl öncesinin terör tedirginliği tamamen aşılabilmiş değil ancak 2019 şimdiden turizm açısından müthiş bir yıl olmayı başarmış görünüyor.

        Diğer Yazılar