HDP bugün Türkiye’nin meşru bir partisi mi? Mecliste temsil ediliyor mu? Kapısında tabela asılı mı? Her sene yaklaşık 90 milyon TL hazine yardımı alıyor mu?
Evet.
Ancak buna rağmen Türk devleti ve yargısı ile neredeyse bütün siyasal partiler tarafından illegal ve kriminal bir örgüt muamelesi görüyor.
Hiçbir konuda anlaşamayan partiler konu HDP olunca otomatik olarak ‘devlet ittifakı’ oluşturuyorlar sanki. Bu parti illegal bir örgütse neden açık?
Madem cüzzamlı gibi köşe bucak kaçılacak, bitli yorgan gibi oradan oraya atılacak kadar sakıncalı, o halde bu parti neden kapanmıyor?
Var ama yokmuş gibi davranılan HDP bugün yüzde 10-11 blok ve değişmez bir sosyal tabana sahip. Bugünkü Türkiye nüfusundan hesaplarsak yaklaşık 8,5 milyon insan…
Bu azımsanmayacak bir yurttaş kitlesi demek. Ben HDP’ye yönelik mevcut tavrın o kitleyi rencide ettiğini ve onların bu ülkeye aidiyet hislerini zedelediğini düşünüyorum.
Bu işte bir yanlışlık var.
Yukarıda da bahsettiğim gibi bu köşede 31 Mart 2019 seçimlerinden evvel bir yazı yazmış ve bugünkü Türk devlet sistemine dair analizlerimi o yazıda anlatmıştım. Aşağıya o yazının ilgili bölümünü koyuyorum:
“…HDP ile beraber CHP ve İYİ Parti’nin oranlarının yüzde 50’yi geçme ihtimali ‘Muhalefet bloku sonunda iktidar blokunu geçti. Bakın değişim başlıyor’ diye safça karşılanacak bir olay değil. Bakıyorum, kimi muhalif kesimler ve aydınlar çok yanlış analizlerle dolu Türkiye tahminleri yapıyorlar.
7 Haziran 2015 deneyimine rağmen bunların hâlâ söyleniyor olmasına şaşırıyorum. Unutmayalım, 7 Haziran’da muhalefet bloku yüzde 59’u bulmuştu. Ne oldu? Türk devlet sistemi o bloku kolaylıkla göçertti ve bütün iktidar hesapları değişti.
CHP-İP-HDP toplamının yüzde 50’yi geçmesi mevcut Türk devlet sisteminin şu anki zihniyetinin daha çok güçlenmesine, kenetlenmesine ve sertleşmesine sebep olacaktır ve evrensel hukuk açısından ülkenin daha da geri gidişi ile neticelenecektir. Kimi özgürlükçü aydınların, olacakları bile bile bunu istemesini anlayamıyorum…
Türk devlet sistemi demek, sadece Erdoğan hükümeti demek değil. Devletin içinde bir tarafta milliyetçi-muhafazakar öbür tarafta ulusalcı-seküler iki güçlü blok var. Türk istihbaratı ve Türk polis teşkilatında ulusalcı-seküler bir kesim hemen hemen yok denebilir. Ancak ordu ve yargıda her iki kanat da var ama ağırlık milliyetçi-muhafazakar kanatta.
Türk devletini oluşturan iki kanadın üzerinde en çok uzlaştığı konu HDP’nin bütün üyelerinin terörist olduğu ve bertaraf edilmesi gerektiği inancı. HDP ile yan yana görünenlerin kriminalize edilmesi de bir devlet politikası. PKK-YPG-PYD ile HDP arasında Türk yargı zihniyeti açısından da bir ayrım yok.
IĞDIR VE AHLAT’TA BAŞKA BİR İTTİFAK VAR
Bu arada şu somut gerçeği de pek kimse konuşmuyor. Bir tarafta Cumhur ittifakı, öbür tarafta Millet İttifakı var. Birbirlerine çok ağır sözlerle yükleniyorlar ve karşı tarafın adaylarını yıpratmaya çalışıyorlar. Ancak bir yerde durum böyle değil: Iğdır’da İYİ Parti çok açıkça AK Parti-MHP ittifakının başkan adaylarını destekliyor.
Aslında orada CHP’nin adayı var. Fakat CHP de düşük profilli kampanya yapıyor. O da bir nevi Cumhur İttifakı’na destek veriyor. Neden mi? Çünkü Iğdır Türk-Kürt nüfus oranı birbirine yakın. Hedef, HDP’nin adayına karşı bir blok oluşturmak.
“İYİ SAATTE OLSUNLAR” MEKANİĞİ ÇALIŞIR
Bütün okurlarım, özellikle de HDP’ye oy verecek olanlar bilmeli ki Türk devlet sistemi “gerektiğini” düşünürse “iyi saatte olsunlar” mekaniğini işleterek bütün Türkiye’de Iğdır ittifakını hayata geçirebilir. İYİ Parti hemen bu “derin” ittifaka, hem de en radikal, en şahin söylemlerle dahil olur. Suriyeliler için söylediklerini Kürtler için de söyleyebilir İYİ Parti. HDP milletvekilleri yarın olur da yaka paça Meclis’ten alınırsa alkışlayanlar arasında İYİ Parti milletvekillerinin de olacağına şüphe yok.
… İşte Iğdır örneği ortada. Türk devlet sistemi, yeri gelir birbirine en ağır sözlerle hakaret ve tehdit eden partileri yan yana getiriverir. HDP ne oy alırsa alsın sonuç değişmez.”