Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün Ayasofya konusunda mütedeyyin kesimin duygularını ve özlemini seküler insanlar olarak anlamamız gerektiğini yazdım. Ayasofya’nın ibadete açılmasını destekledim.

        Öte yandan İstanbul’un ulu camisi Ayasofya ibadete açılırken aynı şekilde gayrimüslim vatandaşların da hassasiyetlerini ve taleplerini anlamamız gerektiğini ifade ettim.

        Bugün gayrimüslimlerin hakları ve özgürlükleri konusunda bir muhasebe yapmak istiyorum.

        Recep Tayyip Erdoğan hükümetleri döneminde Cumhuriyet tarihi boyunca atılmamış adımlar atıldı, hak ihlalleri giderildi. Ancak eksik olan, dondurulan, karşılanmayan talepler de var son yıllarda.

        2019’un Ağustos ayında Cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşandı. Bir Süryani kilisesi yapıldı.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yeşilköy’deki kilisenin temel atma törenine katıldı.

        96 yıl boyunca tek bir Süryani kilisesi yapılmamış bu ülkede…

        Yine 2019 Aralık ayında ise 40 yıl sonra ilk kez Yahudiler Gaziantep’te Hanuka bayramlarını resmi törenlerle kutladılar.

        Hem Galata’da hem Antep’te törenler yapıldı, AK Partili belediye başkanları bu törenlere katıldılar. Hakikaten çok güzel bir tabloydu.

        2018’DE AÇILAN KİLİSELER

        2018’in Ocak ayında ise Demir Kilise olarak bilinen Balat’taki Bulgar kilisesinin 7 yıl süren restorasyonu tamamlandı ve açılışa Başkan Erdoğan, Binali Yıldırım’la birlikte katıldı.

        REKLAM

        AK Parti’nin önceki dönemlerinde atılan adımları teker teker burada saymıyorum.

        Süryani, Ermeni ve Rum vatandaşlarımızın yıllardır kapalı olan ibadet mekanlarının birçoğu açıldı.

        O dönem bu adımlar Türk medyasında sıklıkla yer alıyordu.

        Son yıllarda Türkiye giderek içe kapandı.

        Bir yandan milliyetçilik, bir yandan ulusalcılık yani üçüncü dünyacı sol yorumuyla Kemalizm yeniden yükselişte.

        Özünde Batıcı ve Batılılaşmacı bir ideoloji olan Atatürkçülüğün ruhuna El Fatiha okuyabiliriz. Bu gelenek adeta öldü.

        1960’ların siyasi konjonktüründe ortaya çıkmış üçüncü dünyacı ve Batı düşmanı sol Kemalizm ise Atatürk bağlamında seküler kesimde hegemonik ideoloji haline geldi.

        Bir tek Ertuğrul Özkök ve Sedat Ergin Batıcı Atatürkçülüğü hâlâ savunuyor görünüyorlar ama onlar da seküler mahalle baskısıyla fincancı katırlarını ürkütmemek için pek seslerini çıkarmıyorlar.

        Son dönemde Batı ile ilişkiler çok zayıfladığı için ben kiliselere yaklaşımın yeniden AK Parti öncesi eski rejim çizgisine geldiğini düşünüyordum.

        Türkiye’de gayrimüslim yurttaşlara karşı daha hoşgörüsüz tutumun kaynağı İslamcılık ve Osmanlıcılık cereyanlarından ziyade seküler ulusalcılık akımıdır.

        Çünkü bu ideoloji gayrimüslimleri Batı emperyalizminin uzantıları ve potansiyel ajan olarak görme eğilimindedir. Kimi radikal İslamcılar da bu konuda söylem birliği içinde olabiliyor.

        Bir başka yazıda anlatacağım üzere ben 2020 itibariyle Türkiye’de üç siyaset tarzından Batıcılık ve İslamcılık akımlarının tamamen kaybettiğini ve kesin olarak kazanan siyasi cereyanın Türkçülük olduğu kanaatindeyim.

        Konumuza geri dönelim… İnceleyince 2000’ler ve 2010’ların başındaki gayrimüslimlere yönelik AK Parti politikasının önemli oranda sürdüğünü gördüm.

        2018’de birçok kilise ibadete açıldı. Midyat’taki 60 yıldır kapalı olan Mor Samuel Kilisesi, Mardin Taşköy’de 30 yıldır kapalı olan Mor Şaliton ve Mor Dimet kiliseleri 2018’de yeniden açıldılar.

        Hatta Tel Abyad’daki Ermeni kilisesini de Türkiye Barış Pınarı harekatından sonra onarıp ibadete açtı.

        Vakıf seçimleri 7.5 yıldır yapılamıyor

        Vakıf seçimleri 7.5 yıldır yapılamıyor
        0:00 / 0:00

        Ancak bir yandan bu kucaklayıcı adımlar atılırken diğer yandan 19 Ocak 2013’te Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından askıya alınan cemaat vakıfları seçimleri halen yapılamıyor.

        Türkiye’de 67 Rum, 50 Ermeni, 16 Musevi ve 7 Süryani Ortodoks vakfı var. Bunların hiçbiri son 7.5 yıldır seçim yapamadı. Onun yerine devlet atama yapıyor.

        Bu konuda büyük bir sıkıntı var. Vakıflar seçim haklarının ellerinden alınmasının kırgınlığını yaşıyorlar.

        Cumhuriyet döneminde hep ezilen, özellikle 27 Mayıs askeri darbesinden sonra açık kalan birçok ibadethaneleri de kapatılan, 1974’te ve sonrasında 28 Şubat darbe sürecinde vakıf mallarına el konulan gayrimüslimlerin ibadethanelerini açan, restore ettiren ve birçok vakıf malını iade eden hükümet vakıf seçimlerini engelleyerek atılan onca adımı gölgeliyor.

        Ayasofya’nın cami olarak yeniden ibadete açılması konusunda eski rejim tarafından horlanmış mütedeyyin kesimin istek ve hayallerini anlamak çok önemli. Ayasofya ibadete açılmalı.

        Aynı zamanda sayıca az kalmış da olsalar bu toprakların ana unsurlarından olan ve birlikte yaşadığımız gayrimüslim kardeşlerimizin bu hassasiyetine de kulak kabartalım.

        Yakın zamanda Agos Gazetesi ve Rakel Dink’e gönderilen tehdit mektubu, Kuzguncuk’taki kilisenin haçının sökülmesi hadisesi çok tedirginlik verici.

        Çok şükür failler bulundu. Devlet bu konularda çok hassas ama hassasiyetin yanında bu kesimle de empati yapmalı… Onların tedirginlik ve kaygılarını anlamaya çalışmalı.

        İstanbul'da bisiklet ulaşım aracı olabilir mi?

        İstanbul'da bisiklet ulaşım aracı olabilir mi?
        0:00 / 0:00

        Cuma günkü bisiklet yazım vesilesi ile Haberturk.com Yayın Koordinatörü sevgili Mesut’un (Toptan) hayatında bisikletin çok önemli bir yeri olduğunu öğrendim. Meğer 5-6 yıldır belli aralıklarla Alibeyköy’deki evinden işe bisikletle geliyormuş…

        Israrlarım üzerine cesaretini ölümsüzleştirmek için kendisinden bu fotoğrafı almayı başardım:) Ayrıca bisiklet kullananların beklentileri ve zorluklarını da öğrendim.

        Bunları sizlerle paylaşmak için Mesut’tan bir yazı istedim. Bana aşağıdaki notu gönderdi:

        “Bisiklet kullanımı yaygınlaşıyor. İşe gidip gelirken karşılaştığım bisikletliler eskiye göre epey fazla.

        Tabii sorunlar da devam ediyor.

        YOLDA DURAN ARAÇ TEHLİKESİ

        En büyük tehlike yol kenarında duraklayan ya da park eden taksi ve otomobiller. Bisikletlileri genelde görmezler. Aniden yola çıkmaları ya da kapıları açmaları risk.

        Minibüs ve otobüsler de bir başka tehlike.

        Koca araçlar sağdan ilerleyen bisikletliyi fark etmiyor.

        Dar yollardaki virajlarda iyice sağa yanaşıyor ve bisikletliye kaçacak yer bırakmıyorlar. Duraklara da çoğunlukla yanaşmayıp yol ile durak arasında bir hayli mesafe bırakıyorlar.

        Bu durumda bisikletli, otobüsün solundan gitse akan trafikte risk ve aracın ne zaman hareket edeceğini kestirmek güç; sağından gitse bu kez otobüs yolcuları için tehlike oluşacak.

        REKLAM

        MAZGALLAR VE RÖGAR KAPAKLARI NE ZAMAN RİSKLİ?

        Mazgallar ve rögar kapakları yenilenen asfaltlarda çukur ya da tümsek oluşturuyor. Yavaşlayamayan bisikletlinin refleksle kaçması da ani fren yapması da tehlikeli bir durum.

        Bunlar benim de Alibeyköy'deki evimden Taksim'deki işime gidip gelirken karşılaştığım sorunlar.

        Bisiklet yoluna ise şüpheyle bakıyorum.

        Bir defa eski yollarda, mesela benim de kullandığım Haliç hattındaki yol dar. Buralarda bisiklet yolu yapmak demek mevcut yolu daraltmak ya da zaten yayalar için yeterli olmayan kaldırımdan kısmak demek.

        Araç trafiği kadar yoğunluk oluşmayacak bu yolların bir süre sonra yol kenarı otoparka dönüşme riski de bulunuyor.

        BİSİKLET YOLU YERİNE ŞERİT PAYLAŞMAYI ÖĞRENMEK

        Bütün bir şehri saracak bisiklet yolu yapmak zaten mümkün gözükmüyorken ‘şeridi paylaş’ uygulamasına yönelik bilinci artırmakta fayda görüyorum.

        Belki sağ şeridi imkanlar ölçüsünde geliştirmek sorunu çözebilir. Ama daha önemlisi araçların yol kenarında park etmek zorunda kalmayacağı, yayaların kaldırımda yer bulamayıp yolda yürümelerine neden olan engelleri kaldıracak bir şehir planlaması. Böyle bir şehir bisiklet için daha güvenli olacaktır.

        Bu durumda bisiklet yolları da belki sahil kesimlerinde, parklarda ulaşımdan çok keyif amaçlı bir kullanıma açık olur.

        Yeditepe İstanbul'un yokuşları düşünüldüğünde ve herkesin evi ile işi benim kadar yakın olmadığı göz önünde bulundurulduğunda toplu taşıma ile entegrasyonu sağlamadan bisikleti yaygınlaştırmak güç.

        Belediyelerin uygulamaları var ama belli saatleri kapsıyor. Araçlar yoğun saatlerde de bisiklet taşıyabilecek konuma getirilmeli.”

        KADİR TOPBAŞ’IN BAŞLATTIĞI UYGULAMA

        REKLAM

        Bisikleti gündelik hayatına sokmuş bir insanın gözlemleri ve önerileri bunlar. Öncelikle bisikletin de saygı duyulması gereken bir araç olduğu bilincini yerleştirmek gerekiyor.

        Toplu taşımada Mesut’un bahsettiği saatlere baktım.

        2015 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi bisikletlilerin bisiklet için ekstra ücret ödemeden araçlara binebileceği bir düzenleme yapmış.

        Bisiklet aparatlı otobüslere gün boyu, diğer otobüs ve metrobüslere ise 09-16 ve 22-07 saatleri arasında bisiklet ile binilebiliyor.

        Ancak işe gidiş-geliş saatleri olan 07-09 ve 16-22 saatleri arasında bu mümkün değil. Halbuki bisikleti hayatımıza sokmak istiyorsak bu saatleri de bisiklet kullanıcılarına açmak gerekiyor.

        EKREM İMAMOĞLU SAATLERİ YENİDEN DÜZENLEYECEK Mİ?

        Kadir Topbaş’ın 2015’te yaptığı düzenlemeyi yeni Başkan Ekrem İmamoğlu saat kısıtını kaldırarak yeniden ele almalı ve koronadan sonra önemi daha iyi anlaşılan bisiklet kullanımını teşvik etmeli…

        Diğer Yazılar